Zincir mağazalar ve AVM’ler hızla çoğalırken, yıllardır esnaf odaları, ticaret odaları ve belediyeler yerel esnafı yeterince düşünmedi. Plansızlık ve etkisiz projeler yüzünden esnaf her geçen gün biraz daha zor duruma düştü.

Hatırlayalım; dört yıl önce büyük vaatlerle lansmanı yapılan “Esnaf Seninle” projesi, Mersin Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (MERSİN ESOB) ile Skor Yazılım AŞ iş birliğiyle hayata geçirilmişti. Amaç, Mersinli esnafı dijital çağa taşımak, online dönüşümünü sağlamak ve rekabette elini güçlendirmekti. Peki sonuç? Kağıt üzerinde güzel duran bu proje, sahada gerçek bir dönüşüm yaratabildi mi? Bugün esnaf hala aynı sorunlarla boğuşuyorsa, bu sorunun cevabı da ortada.

Bu süreçte dimdik durabilen tek kurum Eczacılar Odası oldu. Kararlı duruşları sayesinde marketlerde ilaç satışını engellediler. En azından kendi alanlarında esnafın hakkını koruyabildiler.

Şimdi Mersin’de bazı sivil toplum kuruluşları yeniden sahneye çıkıyor. “Biz de konuşalım” dercesine, esnafı koruma söylemleri geliştirmeye çalışıyorlar. Oysa vatandaş açısından tablo çok açık: Rekabetin yoğun olduğu, alternatifin bol olduğu, fiyat avantajının bulunduğu bir ortamda tüketici, serbest piyasanın imkanlarından yararlanmak istiyor. Bu en doğal hakkı.

Asıl sorulması gereken şu: Bu kuruluşlar gerçekten vatandaşı mı düşünüyor, yoksa yalnızca kalabalık içinde görünmek için mi konuşuyor? Kapı kapı dolaşıp destek arayanların, işi bitince selam dahi vermediğini görmedik mi?

Yerel esnafı korumak nutuk atmakla olmaz. Fiziki koşullarını iyileştirmesi, yatırımlarını doğru yapması, hijyen kurallarına uyması, soğuk zincirini koruması gerekir. Bugün üretici pazarlarına bakın; ürünlerin çoğu özensiz, yerlerde, hijyen koşullarından uzak. Ne yazık ki bu sistem ekonomik de değil.

Öyleyse önce iğneyi kendimize batıralım. Ne istiyoruz, ne yapmak istiyoruz, bunun hesabını dürüstçe koyalım. Yoksa “hadi dostlar alışverişte görsün” anlayışıyla ne esnaf ayakta kalabilir, ne de vatandaşın hakkı gerçekten korunabilir.