Bu yıl Eylül pazartesiye denk geldi. Takvimin en sevdiğimiz tesadüflerinden: hem yeni ay hem yeni hafta hem de yeni mevsimin aynı gün başlaması.

Mersin’de bunun ayrı bir karşılığı var. Yaz boyunca kalabalıkla nefes alamayan sahiller, trafikle yorulan ve yoran yollar, şehrin her köşesine serpiştirilmiş gürültü artık yavaş yavaş azalıyor. Yazlıkçılar dönüyor, şehir biraz daha bize kalıyor.

Ve en güzeli de hava değişiyor. O yakıcı sıcak çekilip tatlı bir serinlik giriyor araya. Sonunda klimalar kapanıp sabahları açık pencereden giren rüzgâr ferah, akşamüstleri yürüyüş yapmak yeniden mümkün. Sanki şehrin ritmi de bizimle hafifliyor.

Belki de yazın kalabalığında, kavuran sıcağında bulamadığımız huzuru şimdi bulacağız. Denize giden yollar daha dingin, sokaklar daha sessiz, kahveler daha sakin. Gerçek tatil, asıl nefes alma fırsatı, tam da bu şehir bize kaldığında başlıyor.

Ayrıca bu pazartesi, bize yeni başlangıçların yalnızca ocakta yapılmadığını da hatırlatıyor. Bazen bir mevsimin dönüşü, bazen bir öğlen serinliği, bazen de sadece yeni bir defter yeterli.

“Mersin Eylülü” böyle işte: ağır yazdan çıkmış, telaşlı kışa henüz girmemiş. İki ucun arasında keyifli bir ara durak.