Suya hoyratça davranmaya devam edersek, yarın soframızda ne ekmek kalacak ne de meyve…

Ne zaman çeşmeden su aksa içim bir tuhaf olur. O berrak damlalar bana yalnızca susuzluğu gidermenin değil, hayatın ta kendisinin simgesi gibi gelir. Ama ne yazık ki bugün Türkiye’de bu en temel kaynağı hızla tüketiyoruz. Yıllardır bilim insanları “su fakiri ülkeyiz” diye haykırıyor, biz ise kulaklarımızı tıkıyoruz. Artık bu uyarılar yalnızca akademik bir rapor değil; hayatımızın her alanına sirayet eden bir gerçeğe dönüşmüş durumda.

Mersin’in Çifte Yükü

Gelin Mersin’den bakalım tabloya. Bu şehir yalnızca limonu, domatesi, narenciyesiyle değil, seracılığıyla da ülkemizin gıda deposu. Tarım su ister. Bolca ister. Ama burada sorun bitmiyor. Mersin’in nüfusu göçlerle artıyor, sanayi tesisleri çoğalıyor, lojistik merkezleri büyüyor. Sonuç mu? Suya olan talep, arzın çok üzerine çıkıyor. Kısacası, Mersin suyla imtihanını her gün daha sert yaşıyor.

Kaybolan ve İsraf Edilen Su

Bir de elimizdeki suyu koruyabilsek… Türkiye’de suyun yaklaşık yüzde kırkı altyapı kayıplarıyla boşa gidiyor. Mersin de bu kaderi paylaşıyor. Eskimiş borular, kaçak kullanımlar, yetersiz yatırımlar derken mevcut kaynaklarımızı bile doğru dürüst değerlendiremiyoruz. Üstüne bireysel israf eklenince tablo iyice kararıyor. Açık musluklar, bilinçsiz sulama yöntemleri, tasarruf alışkanlığının yokluğu… Hepimiz suçluyuz.

Yarın Soframızda Eksilenler

Unutmayalım, mesele yalnızca musluktan akacak su değil. Sulama yetersizliği, tarımsal üretimde düşüş demektir. Rekolte azalırsa fiyatlar artar. Yani bugün boşa akıttığımız her damla, yarın pazarda cebimizden eksilen para olarak karşımıza çıkacak. Soframızdaki ekmekten sebzeye kadar her şey suyun varlığına bağlıdır.

Çözüm İçin Hepimizin Görevi Var

Peki ne yapmalı? Çözüm yalnızca devletin işi değildir. Elbette barajlar, göletler, altyapı yatırımları merkezi yönetimin sorumluluğudur. Belediyeler, şebekelerdeki kayıpları gidermek için harekete geçmelidir. Ama işin asıl yükü bizlerin omuzunda. Evlerde suyu dikkatli kullanmak, tarımda damla sulama gibi modern yöntemlere yönelmek, sanayide geri dönüşüm sistemlerini kurmak… Bunlar atılmadıkça hiçbir yasa ya da yatırım bizi kurtaramaz.

Suyun Alternatifi Yok

Petrolün yerine farklı enerji kaynakları bulunur. Elektriği üretmenin türlü yolu vardır. Ama suyun alternatifi yok. Eğer bugünden harekete geçmezsek, yarın çok daha büyük bedeller ödeyeceğiz.

Mersin gibi hem üretim hem nüfus baskısı altında olan şehirlerde bu gerçek, tokat gibi yüzümüze çarpıyor. Bu nedenle suya değer vermek, tasarrufu alışkanlık haline getirmek artık bir tercih değil, bir zorunluluktur.

Çünkü unutmayalım: Suyu korumak, geleceğimizi korumaktır.