Ekranda izlediklerimiz sadece eğlendirmiyor; toplumun değerlerini sessizce dönüştürüyor.
Televizyon ve sosyal medya bizi sadece güldürmüyor; aynı zamanda hayatımıza nasıl davranacağımızı da fısıldıyor.
Yaz tatili bitti, yeni sezon başladı. Ekranı açtığınızda ya da sosyal medyada gezinmeye başladığınızda manzara genellikle aynı: yüksek ses, hoyratça sözler, sofradan kovarcasına davranışlar.
İlk bakışta “aman canım, program işte” deyip geçiyoruz. Fakat işin derinine indiğimizde ortada masum bir tablo olmadığını görüyoruz. Çünkü izlediğimiz her şey, zamanla gündelik yaşamın bir parçasına dönüşüyor.
Toplumu Şekillendiren Ekran
Ekranlar yalnızca eğlence aracı değildir; aynı zamanda toplumsal davranış biçimlerinin aynasıdır. Konuşma üslubundan ilişkilerin tarzına kadar pek çok şey milyonlara örnek teşkil eder. Bugün şaka diye sofrada edilen hakaret, yarın çocuklarımızın diline yerleşebilir.
Asıl Tehlike: Kanıksama
En büyük sorun, bu hoyrat tavırların kanıksanması. Artık kimse yadırgamıyor, kimse ses çıkarmıyor. Oysa bizim kültürümüzde misafire saygı, büyük sözü dinlemek, sofrada nezaket esastır. Ekranda gördüklerimiz, bu değerlerle taban tabana zıt.
Belki tek başımıza ekranı değiştiremeyiz. Ama izleyici olarak bilinçli olabiliriz. Ne izlediğimizin ve çocuklarımızın nelere maruz kaldığının farkına varabiliriz. Çünkü yozlaşmayı önlemenin yolu, farkındalıktan geçiyor.
Sonuç olarak şunu kendimize sormamız gerekiyor: Gerçekten eğleniyor muyuz, yoksa değerlerimizi gülüşlerin gölgesinde yavaş yavaş kaybediyor muyuz?