Türkiye’nin yükünü sırtlayan Mersin, kendi hakkını yıllardır bekliyor.

Türkiye haritasına baktığınızda, Akdeniz’in mavisine yaslanmış, iki milyonluk nüfusuyla parlayan bir şehir görürsünüz: Mersin. Limanı, tarımı, lojistiği ve sanayisiyle yalnızca bölgesine değil, tüm ülkeye nefes aldıran bir şehirden söz ediyoruz. Öyle ki kişi başına gelirde ilk on şehir arasında, vergi ödemede ise altıncı sırada. Yani Mersin, Türkiye’nin kasasına en çok katkı yapan şehirlerden biri.

Ama işin tuhaf yanı şu: Vergisini veriyor, üretimini sürdürüyor, ülkeye katma değer sağlıyor; karşılığında ise yıllardır adeta yok sayılıyor.

Vergi Listelerinde Zirve, Yatırım Listelerinde Yok

Bakıyorsunuz, Türkiye’nin en büyük şirketleri Mersin’de. Liman hareketliliği, tarımsal üretim gücü, lojistik kapasitesi ortada. Ama kamu yatırımları söz konusu olunca Mersin’in adı listelerde yok. “Kazandıran şehir” olmanın ödülü, ne yazık ki hep ertelenen hizmetler olmuş.

Trafikte Sabır, Altyapıda Hayal Kırıklığı

Mersinli için trafik artık günlük rutinin en yorucu parçası. Toplu taşıma yetersiz, ilçeler arası yolculuklar hala çile. Kırsalda yaşayan vatandaş için elektrik kesintisi, susuzluk, doğalgazsızlık sıradan bir günün parçası. Oysa bu tablo, vergi rekortmeni bir şehre hiç mi hiç yakışmıyor.

Kentleşmenin Çelişkili Manzarası

Bir sahil boyu lüks siteler… Hemen birkaç kilometre içeride altyapısız, unutulmuş mahalleler. Mersin, hızla artan nüfus ve kontrolsüz göçle birlikte iki ayrı dünyaya bölünmüş gibi. Adalet terazisi bozulmuş; ekonomik güç var ama yaşam kalitesi aynı ölçüde yükselmiyor.

Artık Sırası Mersin’de

Mersin sadece bir liman şehri değil. Burası tarımın, sanayinin, lojistiğin ve turizmin kavşak noktası. Kısacası Türkiye’nin stratejik şehirlerinden biri. Bu yüzden Mersin’e adaletli pay verilmesi, yatırımların öncelik sırasına alınması gerekiyor.

Çünkü mesele sadece Mersin meselesi değil. Mersin yükselirse, Türkiye de yükselir. Ve artık bu şehir, yıllardır verdiğinin karşılığını beklemekten çok daha fazlasını hak ediyor.