Sosyal medya mutluluğu, gerçek hayattan uzaklaşıyor. Birlikte yaşamın kıymeti, ekranların ötesinde saklı.

Dijital çağda yaşamın her yönü, ekranların yansımasında şekillendi. Her gün akıllı telefonlarımızla hayatımızı paylaşıyoruz; tatil fotoğrafları, kalabalık sofralar, pırıl pırıl plajlar… Bu görüntüler, çoğumuz için mutluluğun simgesi haline geldi. Sosyal medya, hepimize bir "yeni dünya" vaat ediyor; görsel bir ütopya, parlak bir hayal. Ama bir noktada gerçek hayatı unutuyoruz. Oysa hayatın kendisi, ekranın dışında, gözle görülmeyen bir alanda, derinliklerinde saklı. Mutluluk, paylaşmakla sınırlı değil; varlıklarımız, ilişkilerimiz ve anı biriktirdiğimiz her küçük detayda anlam kazanır.

Günümüzde, ekranlardan başka bir şey görmüyoruz; ve bu dijital dünya, bizi gerçek dünyadan giderek daha fazla uzaklaştırıyor. Çevremizdeki korkunç olaylar, medyada yankı buldukça içimiz kararıyor. Cinayetler, dolandırıcılıklar, haksızlıklar… Bunlar, yalnızca haber bültenlerinde değil, yaşadığımız dünyada da var. Fakat bu durum, insanı düşündürmeye itiyor: Biz nasıl bir toplumda yaşamak istiyoruz? Mutluluk neden hep sosyal medyada, "paylaşılan anlarda" kaldı? Gerçek yaşamımızda neden bu kadar eksik hissediyoruz?

Belki de, mutluluğu sosyal medya paylaşımlarında ararken aslında çok şey kaybettik. Sahte mutluluk tabloları peşinde koşarken, kendi hayatlarımızı gözden kaçırıyoruz. Gerçek mutluluğu; bir tatilin, bir plajın, bir anın parıltısında değil, yaşadığımız hayatın her anında bulmalıyız. Aslında, özlediğimiz toplum çok uzak değil. Kültürel etkinlikler, sanatın ve bilimin daha fazla yer bulduğu, bireysel değil, toplumsal bir yaşam anlayışının hâkim olduğu bir topluluk… Bu, bizi birbirimize yakınlaştıracak, yeniden bir araya getirecek en güçlü bağ olabilir.

Ama bunu başarmanın yolu, toplum olarak yeniden kendimize dönmekten geçiyor. Bugün, sadece "görünmeyen" hayatlara odaklanmak, hayatımızı başkalarının hayatlarıyla karşılaştırmak, bize değil, yalnızca boş bir tatmin sağlar. Kendimize sormamız gereken sorular var: Bizim gerçek mutluluğumuz nedir? Şu an sahip olduklarımızla mutlu olabiliyor muyuz? İstemediğimiz şeylere "hayır" diyebiliyor muyuz? Bu sorulara vereceğimiz cevaplar, bizi yeniden şekillendirebilir.

Toplum olarak, değerlerimizi kaybettikçe, birbirimize yabancılaştık. Ama her şeyin hala değişebileceğini unutmamalıyız. Birbirimizi destekleyerek, yeniden el birliğiyle toplumsal bağlarımızı kuvvetlendirerek, harika bir geleceği inşa edebiliriz. Çünkü mutluluk, hiçbir zaman yalnızca sosyal medyada değil, birlikte yaşadığımız gerçek hayatta var olduğunda gerçek anlamına gelir. Hayatın tam ortasında, birlikte var olmanın ve gerçek bağları kurmanın kıymeti, hiçbir "paylaşılan an" kadar değerli olamaz.