Mersin, Akdeniz'in en zengin mutfaklarından birine sahip olmasına rağmen, Gaziantep ve Hatay gibi komşularının aksine, UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı'nda (Gastronomi) yer alamamış olması, kent için önemli bir hedef olmaya devam ediyor. Tantuni, Cezerye, Kerebiç ve eşsiz narenciye bazlı lezzetleriyle öne çıkan Mersin, bu küresel tanınırlık mücadelesini kazanmak istiyor.
UNESCO Kapısındaki Zenginlik
Mersin mutfağı, yüzlerce yıllık tarihsel süreçte Arap, Türkmen ve Akdeniz kültürlerinin kesişimiyle oluşmuş, çok katmanlı bir yapıya sahiptir. Limonun ve diğer narenciye ürünlerinin hemen hemen her yemeğe dahil edilmesi, deniz ürünleri ve meşhur Mersin Balık Hali çevresindeki özgün mezeler, kentin gastronomi haritasını benzersiz kılıyor.
Ancak UNESCO tescili, sadece lezzetten ibaret değil; aynı zamanda sürdürülebilirlik, kültürel aktarım ve şehir yönetiminin bu mirası koruma çabalarını da kapsıyor. Yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları, kentin özgün lezzetlerinin tescillenmesi ve mutfağın hak ettiği küresel vitrine çıkarılması için projeler geliştirmeye devam ediyor.
Mersin'in hedefi, sadece bir unvan kazanmak değil, aynı zamanda bu zenginliği turizm ve ekonomi aracılığıyla gelecek nesillere aktarmak. Bu zorlu ve detaylı süreç, Mersin mutfağının küresel bir kimlik kazanması yolundaki en önemli adımı teşkil ediyor.