Sokak bazlı emlak vergisi, kolay ama adaletsiz bir yol. Vergide gerçek adalet, mülkün değerini değil, sahibinin gücünü ölçmekle sağlanır.

Belediyeler, yeni rayiç bedel çalışmaları kapsamında artık sokak bazında değerleme yapmaya hazırlanıyor. Kağıt üzerinde düzenli ve pratik gibi görünebilir ama işin içine biraz yakından baktığınızda, adalet terazisinin dengesi bozulmaya başlıyor.

Düşünün… Aynı sokakta biri 30 yıllık, bakımsız bir apartmanda; diğeri yeni yapılmış, deniz manzaralı ve ultra lüks bir dairede yaşıyor. İki evin de emlak vergisi, aynı rayiç bedel üzerinden hesaplanıyor. Yani, eski binadaki emekli ya da dar gelirli vatandaş, hiç sahip olmadığı bir değerin vergisini ödemek zorunda bırakılıyor.

Emlak vergisinin dört yılda bir güncellenmesi, düşük enflasyonlu ülkeler için mantıklı olabilir. Ama Türkiye gibi yüksek enflasyonun olduğu bir ülkede, sokak bazlı rayiç bedel belirlemek yerine; evin yılı, metrekaresi, konumu, manzarası gibi unsurlar hesaba katılmalı. Bu, belediyelere başlangıçta daha fazla iş yükü getirebilir; ancak beyan esasına dayalı bir sistemle hem iş yükü azalır hem de adalet sağlanır.

Rayiç bedel tespitinde “kolay” olan yol, genellikle adaletsiz olandır. Sokak bazlı değerleme yerine, mülkün gerçek özelliklerini dikkate alan bir yöntem şart. Ayrıca, mükelleflerin itiraz hakkı da kağıt üzerindeki bir formalite olmaktan çıkarılıp, gerçek bir denetim mekanizmasına dönüştürülmeli.

Vergi adaletinin özü, “ödeyebilme gücüne” dayanır. Sizce hiç deniz görmeyen, 30 yıllık bir apartman dairesi ile sıfır, manzaralı ve lüks bir daireyi aynı kefeye koymak… Adalet midir?