Toros Dağları'nın aşılması güç yamaçları arasında sıkışmış dar bir geçit, yüzyıllar boyunca Anadolu’nun kapısı olarak kabul edildi. Bu doğal boğaz, yalnızca bir yol değil, tarih boyunca tüm bölgesel dengeleri etkileyen bir geçiş noktası oldu.
Anadolu’nun Kilidi: Gülek Boğazı’nın Stratejik Sırrı
Tarihsel kaynaklarda "Kilikya Kapıları" olarak geçen Gülek Boğazı, Adana ile Niğde arasında, Toroslar’ın kalbinde yer alıyor. Dar vadiler ve yüksek kayalıklarla çevrili olan bu geçit, Toros Dağları'nı kuzey-güney yönünde geçen sayılı doğal koridorlardan biri olarak biliniyor.
Antik dönemden itibaren askeri ve ticari geçişlerin en yoğun yaşandığı nokta haline gelen Gülek Boğazı, bölgeyi kontrol eden güçler için büyük bir stratejik avantaj sağladı. Boğazı elinde bulunduran taraf, Anadolu içlerine ve Mezopotamya’ya ulaşan yolların tamamını denetim altına alma imkânına sahip oldu. Bu durum, geçidi yalnızca bir coğrafi detay olmaktan çıkararak, politik ve askeri bir üstünlük alanına dönüştürdü.
Günümüzde otoyolla geçilen bu rota, tarih boyunca fiziki olarak geçilmesi en zor, ancak zorunlu güzergâhların başında yer aldı. Bölgedeki sarp araziler, geniş orduların ancak bu geçit üzerinden ilerleyebildiği bir stratejik daralma noktası oluşturdu.
Tarihin Geçit Töreni: O Taşlardan Kimler Geçti?
M.Ö. 4. yüzyılda, Pers İmparatorluğu’na karşı sefer düzenleyen Büyük İskender’in orduları, Anadolu’dan Suriye’ye geçişte bu boğazı kullandı. Roma İmparatorluğu döneminde lejyonların doğu eyaletlerine geçiş güzergâhı yine aynı noktadan sağlandı. Orta Çağ’da Haçlı orduları, bu dar hatta dizilerek bölgeyi aşmaya çalıştı.
Osmanlı döneminde de kullanılan Gülek Boğazı, 20. yüzyılın başlarında Kurtuluş Savaşı sürecinde stratejik önemini bir kez daha gösterdi. Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğindeki kuvvetler, güney cephesine sevkiyat ve ilerleme planlarını bu geçit üzerinden gerçekleştirdi. Cephe lojistiği, düşman hareketliliği ve birlik sevkıyatı gibi tüm planlamalar, Gülek Boğazı'nın coğrafi yapısına göre şekillendirildi.
Bugün bu noktadan geçen binlerce araç, asfalt altındaki tarihsel tabakaları fark etmeden ilerliyor. Ancak bölgeyi bilenler için, otoyol kenarındaki kayalıklar ve eski patikalar, yalnızca bir manzara değil; binlerce yıl boyunca tarih sahnesine çıkan orduların sessiz tanıkları olarak varlığını sürdürüyor.