Özellikle Gözlükule ve çevresinde derinleştirilen çalışmalarda, Roma İmparatorluğu dönemine ait olduğu tahmin edilen, görkemli bir kamu binasına ait olduğu düşünülen devasa yapı kalıntılarına ulaşıldı. Kazı yetkilileri, bu bulguların Tarsus'un antik dönemdeki sosyal ve idari yapısını yeniden yazabileceğini belirtiyor.
Türkiye’nin en eski yerleşim yerlerinden biri olan ve Hristiyanlık tarihi açısından da büyük öneme sahip Tarsus, altındaki katmanlı tarihi hazineyi gün yüzüne çıkarmaya devam ediyor. Mersin Müze Müdürlüğü başkanlığında ve üniversitelerden bilim insanlarının katılımıyla sürdürülen yeni dönem kazı çalışmaları, kentin binlerce yıllık geçmişine dair yeni pencereler açtı.
Devasa Yapı Kalıntıları ve Mozaik Zeminler
Son aylarda özellikle antik kent merkezine yakın bir alanda yoğunlaştırılan kazılarda, mimari açıdan oldukça büyük ve ihtişamlı bir yapının temellerine rastlandı. Arkeologların ilk değerlendirmelerine göre, M.S. 2. yüzyıla (Roma Dönemi) tarihlenen bu yapının, Senato Binası (Bouleuterion) veya büyük bir Bazilika olabileceği düşünülüyor.
Kazı ekibi tarafından elde edilen en dikkat çekici bulgular şunlardır:
İhtişamlı Mimari Parçalar: Yapının çevresinde, dönemin mimari zenginliğini yansıtan, oyma işçiliği yüksek, mermerden yapılmış sütun başlıkları (Korint ve İyon stillerinde) ve geniş arşitrav blokları bulundu.
Renkli Mozaikler: Yapının tabanında, geometrik desenlerin yanı sıra mitolojik figürlerin de işlendiği, kısmen sağlam kalmış renkli mozaik zeminler tespit edildi. Bu mozaiklerin Tarsus’taki Roma sanatının kalitesini göstermesi açısından büyük önem taşıdığı belirtiliyor.
Seramik ve Sikke Koleksiyonu: Yapının içinde ve çevresindeki dolgu topraklarında, Geç Roma ve Erken Bizans dönemine ait çok sayıda seramik parçası ve farklı imparatorluk dönemlerine ait sikkeler bulundu. Bu sikkeler, yapının uzun yıllar boyunca aktif olarak kullanıldığını gösteriyor.
Mersin Müzesi İçin Kritik Öneme Sahip
Kazı Başkanı Prof. Dr. Ayşe Demir, bulunan yapı kalıntılarının Tarsus’un antik dönemde sadece bir ticaret merkezi değil, aynı zamanda önemli bir idari merkez olduğunun kanıtı olabileceğini belirtti. Prof. Dr. Demir, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
"Bu yapının büyüklüğü ve mimari detayları, Tarsus’un bölgesindeki siyasi ve sosyal ağırlığını gösteriyor. Buradan çıkarılan mermer heykeller ve kitabeler, restorasyon çalışmalarının ardından Mersin Müzemizin koleksiyonuna dâhil edilecek. Tarsus, binlerce yıldır koruduğu sırlarını yavaş yavaş bizlere teslim ediyor."
Kazı ekibi, önümüzdeki süreçte yapının tamamını ortaya çıkarmayı ve koruma altına alarak bölge turizmine kazandırmayı hedefliyor. Bu yeni keşifler, Tarsus’un sadece St. Paul’ün doğum yeri ve Kleopatra ile Antonius’un buluşma noktası olmaktan öte, görkemli bir Roma metropolü olduğu tezini güçlendiriyor.



