İklim değişikliği sürecini yönetmek de buna müdahale etmek de yetki açısından ilgili kamu kurumlarını ve meslek gruplarını alakadar etmektedir. Birçok ülkenin izlediği politikalar örnek olarak alınmalıdır. İklim değişikliğine yol açabilecek her türlü uygulama yaptırıma tabi tutulmalıdır. Karbon emisyon hesabı yapılarak sınırı geçen sektör veya kullanımlara bedeli ödetilmelidir. Belli bir miktarın üzerindeki herhangi bir uygulamaya izin verilmemelidir. Bu ve buna benzer önlemler alınarak politikalar geliştirilmeli ve uygulanmaya çalışılmalıdır. İlk etapta tüm bunlar yasal bir tabana oturacak şekilde gerçekleşmeli daha sonrasında ilgili kamu kurumları ve meslek gruplarına görevler verilmelidir. Yasal olan ve mekandan bağımsız uygulamalar denetlenmeli, mekansal çalışmalar ilgili meslek grupları tarafından proje haline getirilerek uygulanabilirliği tartışılmalı bunun ardından uygulamaya geçilmelidir. Literatürde yer alan tüm senaryolar ayrı ayrı ele alınmalı ve uygulamaya geçilirken her ihtimalin ayrı olarak ele alınması dışında bir bütün halinde de düşünülerek ona göre planlar gerçekleştirilmelidir. Bilinçlendirme çalışmaları yapılmalıdır. Yalnızca havada kalmayan ve uygulamaya geçilerek insanların bu sürece kolaylıkla ve bilinçli bir şekilde dahil olabilmeleri sağlanmalıdır. Yoksa aksi takdirde kilit taşı görevini üstlenen insandan bağımsız hiçbir başarı elde edilemez. Bu konuda da katılım meselesi önemli hale gelmektedir. Katılımcı planlama, kamusal otoritelerden hesap sorma kabiliyetini taşıyan ve ifade özgürlüğüne sahip halkın, kamusal karar alım ve eylem süreçlerine bireysel veya örgütlü bir şekilde tam bilgi sahibi olarak katılıp aktif rol alması şeklinde tanımlanmaktadır. Bu nedenle bizim planlama sistemimizde de bu prosedürün gerçekleşmesi gerekmektedir. Henüz bu konuda çok bir çalışma bulunmasa da yukarda bahsetmiş olduğum koşulların sağlanması ile beraber adım atılabilir.