Atlas Üniversitesi Hastanesi Konferans Salonu’nda Meme Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında düzenlenen etkinlikte, meme sağlığı, erken teşhisin önemi ve düzenli kontrollerin gerekliliği ele alındı.
Erken Tanı İle Yüzde 90 İyileşme Oranı
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Atlas Üniversitesi Hastanesi Başhekimi Dr. Öğr. Üyesi Cem Cemal Balaban, meme kanserine yönelik farkındalık çalışmalarını sadece ekim ayı ile sınırlamadıklarını vurguladı. Kadınların birbirlerine meme sağlığı ile ilgili yıllık ve aylık kontrolleri hatırlatmasının önemine dikkat çeken Dr. Balaban, “Bu alışkanlık yaygınlaştığında bunun sonucunu bütün kadınlar görecek. Çünkü meme kanseri erken tanı konulduğunda yüzde 90 iyileşme oranına sahip bir kanser artık. Bu çok önemli ve erken tanısı da çok zor değil. Erken tanı için her kadının ufak bir zaman ayırması yetiyor” dedi.
Kadınlarda En Sık Görülen Kanser Türü
İstanbul Atlas Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Emine Yıldırım ise konuşmasında, meme sağlığı ve kanserden korunmada alınabilecek önlemlere değindi. Meme kanserinin kadınlarda en sık rastlanan kanser türü olduğunu belirten Yıldırım, “Her sekiz kadından bir tanesi hayatının bir döneminde meme kanseri ile karşılaşabilir. Meme kanseri riski kadınlar için 80 yaşına kadar yüzde 12’dir. Bu nedenle meme hastalıklarının özellikle meme kanserinin erken tanınması toplum sağlığı açısından da önemlidir” ifadelerini kullandı.
Erken Tanı, Tedaviyi Kolaylaştırıyor
Meme ile ilgili şikayetlerde kadınların en çok kanserden korktuğunu belirten Doç. Dr. Yıldırım, “Ancak erken tanı, daha etkili tedavi ve çoğu durumda tam şifa anlamına gelir. Tarama mamografileri sayesinde pek çok kadın erken tanıya ulaşabilirken meme kanserinin yaklaşık bir cm çapında iken muayenede ele gelebileceği ve bu dönemde koltuk altı yayılım oranı çok az olduğunu söyledi. Kanser vakalarının büyük bir kısmı memede kitle ile kendini gösterir” dedi.
Kendi Kendine Muayene Hayat Kurtarabilir
Doç. Dr. Yıldırım, kendi kendine meme muayenesinin erken teşhis için oldukça etkili bir yöntem olduğunu vurguladı. “Yıllık olağan muayenelerinizde doktorunuzun yaptığı meme muayenesi ve belli bir yaştan sonra muayeneye ek olarak yapılan mamografi / meme ultrasonografisi meme kanseri erken tanısının doktorunuza düşen kısmıdır. Siz ise kendi kendine meme muayenesi usulünü kavrayarak aylık olarak uyguladığınızda, erken tanındığında tedavi şansı yüksek olan bu kanser türüyle başa çıkmak için size düşen görevi yerine getirmiş olacaksınız” diye konuştu.
Kendi kendine yapılan muayenenin farkındalık açısından önem taşıdığını belirten Yıldırım, “Memede olan değişiklikleri fark etmeye yardımcı olmak için hem gözler hem de eller kullanılarak memenin görünümü veya yapısında bir farklılık olup olmadığına bakılır. Kendi kendine yapılan muayene tabi ki doktor tarafından yapılan muayenenin ve görüntülemelerin yerini tutamaz ama meme yapısına aşinalık sağlayarak memedeki değişikliği daha erken fark etmeye yardımcı olur ve kanser taramasını destekler” dedi.
20 Yaşından Sonra Her Ay Kontrol Şart
Kendi kendine muayeneye başlama yaşı hakkında bilgi veren Yıldırım, “Muayenede meme cildinde çukurlaşma ve çekilme, renk değişikliği, meme başında çekilme, pullanma, kabuklanma, memede ele gelen bir kitle varlığı aranmalıdır” ifadelerini kullandı.
Adet gören kadınlarda muayenenin ideal zamanına da değinen Yıldırım, “Kendi kendine meme muayenesi, ideal olarak adet döngüsünün 5.-7. günleri arasında (adetten sonra ilk hafta) yani hormon etkisinin en az olduğu dönemde, ayda bir kez yapılmalıdır. Adet kanamasının başlamasıyla birlikte kanda östrojen ve progesteron hormonlarının etkinlikleri nispeten azalır ve meme dokusunu incelemek kolaylaşır” dedi. Menopoz dönemindeki kadınların ise her ay belirli bir gün seçerek bu muayeneyi yapabileceklerini söyledi.
Ultrason ve Mamografi Ne Zaman Yapılmalı?
Meme ultrasonunun, tespit edilen kitlenin doğasını anlamada etkili olduğunu aktaran Yıldırım, “Meme için kullanılan ultrasonların özellikleri sayesinde derini değil yüzeyel dokuyu taramayı amaçlayan özel kullanımlı cihazlardır” dedi.
Mamografi hakkında da bilgi veren Yıldırım, “Bu yöntemle meme kanseri muayene ile tanınabilecek büyüklüğe ulaşmadan tanınabilir. Mamografi ile elde edilen direkt grafiler olan mamogramlar’da meme dokusundaki kanser bulguları araştırılmaktadır. Mamografi Tarama Testi Programı, Radyoloji Derneği tarafından 40 yaş sonrası her yıl önerilmektedir. Kadın sağlıklı ve yaşam beklentisi 5 yıldan fazla ise tarama ileri yaşlara kadar devam eder. Genellikle birçok rehberde üst sınır 70-74 kabul edilir” açıklamasında bulundu.
Ayrıca, ailesinde meme kanseri öyküsü olan kadınların daha erken yaşta taramaya başlaması gerektiğini belirterek, “Birinci derece akrabalarında meme kanseri olanlarda mamografi ile taramaya, tanı yaşının 10 yıl öncesinde başlandığını ancak mamografi yaşının alt sınırı 25 olduğunu” ifade etti.
Tedavide Yeni Yaklaşımlar
Meme kanserinde tedavi yöntemlerine de değinen Yıldırım, “Öncelikle hastalığın tedavi edilebilir olduğunu bilmeliyiz. Meme kanseri ileri evrede yakalanmışsa tümör boyutu büyük ya da koltuk altı lenf bezlerine yayılım varsa tedaviye kemoterapi ile başlanıp kitle küçültülebilir ve daha sonra cerrahi tedavi uygulanabilir. Başlangıçta kemoterapi almayan hastalar ameliyat sonrası kemoterapi görebilir. Hastaların memesinin bir kısmı alındıysa, ameliyat öncesi kemoterapiye rağmen memede hala kitle varsa ve koltuk altında lenf bezi varsa ameliyat sonrası radyoterapi gerekir” şeklinde konuştu.
Günümüzde meme koruyucu cerrahi yöntemlerin uygulanabildiğini belirten Yıldırım, memenin alınması gerektiği durumlarda ise estetik cerrahi ile yeniden meme yapılabildiğini ifade etti.
Yıldırım, tedavi sonrası takip süreçlerinin de en az tedavi kadar önemli olduğuna dikkat çekerek, “Takiplerde kanserin tam olarak ortadan kalktığı izlenirse bu bölgeye ek düzeltici ve estetik operasyonlar uygulanabilir. Bu hastalarda psikolojik destek son derecede önemlidir” dedi.
Kanserden Korkmayın, O Sizden Korksun
Etkinliğe katılan ve meme kanserini atlatan 32 yaşındaki Başak Turgut da, deneyimlerini paylaştı. 26 yaşında hastalığa yakalanan Turgut, yaşadığı belirtilere rağmen bir süre doktora gitmekten korktuğunu, ancak daha sonra Doç. Dr. Emine Yıldırım’a başvurduğunu anlattı. İki ameliyat ve bir yılı aşan tedavi sürecinin ardından sağlığına kavuştuğunu dile getiren Turgut, “Kadınlar hayatın her alanında hep güçlü olmayı hedefliyor. ‘Çok iyi olmalıyım, mücadeleyi bırakmamalıyım’ diye düşünüyor ama burada hatalı bir nokta var ki biz gücümüzü yanlış yerde kullanıyoruz. Asıl güç, kendimize şefkat gösterebilmekteymiş. Kadınlar kendini ihmal etmemeli ve kendine vakit ayırmalı. Kendinize değer verdikten sonra en karanlık anda bile içinizde bir ışık bulabiliyorsunuz. Kanserden korkmayın, o sizden korksun” sözleriyle kadınlara seslendi.