İmamoğlu'nun 142 eylemle ilgili olarak, 828 yıl 2 aydan, 2 bin 352 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması istendi. Hazırlanan iddianame İstanbul 40'ıncı Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi.
İddianamede Ekrem İmamoğlu'nun, 'Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma', 'Rüşvet' 'Suç Gelirlerinin Aklanması', 'Kamu Kurum ve Kuruluşları Zararına Dolandırıcılık' suçlarından, suç örgütünün kurucusu ve lideri olması dolayısıyla 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 220/5’inci maddesi uyarınca örgütün faaliyeti çerçevesinde örgüt mensupları tarafından işlenen 'Kişisel Verilerin Kaydedilmesi', 'Kişisel Verileri Ele Geçirme ve Yayma', 'Suç Delillerini Gizleme', 'Haberleşmenin Engellenmesi', 'Kamu Malına Zarar Verme', 'Rüşvet Alma' 'Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma' 'İrtikap', 'Kamu Kurum ve Kuruluşları Zararına Dolandırıcılık', 'Suçtan Kaynaklanan Mal Varlığı Değerlerini Aklama', 'İhaleye Fesat Karıştırma', 'Çevrenin Kasten Kirletilmesi', 'Vergi Usul Kanunu’na Muhalefet', 'Orman Kanunu’na Muhalefet', 'Maden Kanunu’na Muhalefet' suçlarından, iddianameye konu olan 142 eylemle ilgili olarak cezalandırılması talep edildi.
'MADDİ MENFAATE DAYALI KURULDUĞU'
Hazırlanan iddianamede, Ekrem İmamoğlu liderliğinde kurulan 'İmamoğlu Çıkar Amaçlı Suç Örgütü' nün silahlı olmadığı, maddi menfaate dayalı ve fikir amaçlı kurulduğu, bundan kaynaklı örgütün gerçekleştirdiği eylemlerinde daha çok kamunun kendilerine sağlamış olduğu gücü kullandıkları belirtildi. Ayrıca hem örgüte üyeliği bulunan şüphelilerin hem de örgütün oluşturduğu 'Sisteme' para aktaran şüphelilerin kendi çıkarlarının da örgüt çıkarlarıyla paralel nitelikte olmasından kaynaklandığı, 'Sisteme' doğrudan veya dolaylı olarak para aktarmak zorunda kalan mağdur kişilerin ise örgütün kamusal gücünden korktuklarının anlaşıldığı tespit edildi. İddianamede, liderliğini şüpheli Ekrem İmamoğlu’nun yapmış olduğu suç örgütünün yöneticiliğini şüpheliler Murat Ongun, Ertan Yıldız, Fatih Keleş, Adem Soytekin, Murat Gülibrahimoğlu ve Hüseyin Gün’ün yaptığı bilgisi yer aldı. Öte yandan Tuncay Yılmaz, Mehmet Murat Çalık, Resul Emrah Şahan, Yakup Öner, Mustafa Akın, Cevat Kaya, Seza Büyükçulha ve Mehmet Pehlivan arasında herhangi bir örgüt yöneticisi olmaksızın doğrudan örgüt liderine bağlı hareket edip liderden almış oldukları emir ve talimatları yerine getirildiği tespit edildi. 'Suç örgütünün üye ya da yöneticilerinin bir kısmı, örgüt liderinde olduğu gibi kamu görevlilerinden oluşmaktadır' denilen iddianamede, örgütün yapılanmasının da kamu kurumları içerisindeki ilişkilerle oluştuğu ve kamunun sağlamış olduğu nüfuz ve kaynakları kullanarak örgütün büyümesinin gerçekleştiği, örgüt içerisindeki şüphelilerin örgüt içi hiyerarşik yapıdaki bulundukları pozisyonla örgüt üyesi ya da yöneticilerin resmi görevleri olan kamu kurumu içerisindeki görev tanımları arasında farklılıklar mevcut olduğu belirtildi.
'GELİRLERİN "SİSTEME" AKTARILDIĞI
Hazırlanan iddianamede, örgüt içerisindeki hiyerarşik yapıda yönetici pozisyonda bulunan şüpheli Murat Gülibrahimoğlu’nun, Cebeci bölgesinde bulunan maden sahalarını 2019 sonrası örgüt lideri şüpheli Ekrem İmamoğlu’nun bilgisi dahilinde satın almaya başladığı, 2021 tarihinden sonra ise İSTAÇ uhdesinde olan ve şüpheli Murat Gülibrahimoğlu’nun tekelleştirdiği resmi hafriyat alanlarının İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından kullandırılmayarak maden sahasının bulunduğu, hafriyat gelirlerinin şüphelinin şirket hesaplarına yatırılarak 'Sisteme' sokulduğu tespit edildiği yazıldı.Gülibrahimoğlu’nun, şüpheliler Hakan Karaniş, Hüseyin Köksal, Tuncay Yılmaz, İbrahim Bülbüllü ve Fatih Keleş ile çok yakın ilişkilerde olduğu iddianamede yer aldı. Diğer yandan şüpheli Murat Gülibrahimoğlu’nun üzerindeki malların bir kısmının İmamoğlu ve örgütün en etkin yöneticisi olan Fatih Keleş’e ait olduğu ve bu şekilde tıpkı örgüt yöneticilerinden Adem Soytekin gibi örgüt adına finansal sorumlu olduğu bilgisi yer aldı. Örgüt içerisinde yönetici pozisyonda bulunan şüpheli Adem Soytekin’in müteahhit olduğu, belediye içerisinde herhangi bir sıfat ya da sorumluluğu bulunmamasına karşın; örgütte yönetici pozisyonunda yer almasından ötürü İBB’ye bağlı iştiraklerden olan KİPTAŞ A.Ş.’ye ait çıkılan ihalelerin kimlere verileceği, ödemelerin nasıl ve ne zaman yapılacağı, ihaleye davet edilecek firmanın kimler olacağı, daire satışlarının serbest bırakılması gibi önemli süreçleri yürüttüğü tespit edildiği de aktarıldı.
'YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA BİLDİRİMDE BULUNULMUŞTUR'
İddianamede ayrıca, "Cumhuriyet Halk Partisinin ülke genelinde ve yerelde gerçekleşen seçimlerin güvenilirliğine ve seçmenin iradesini etkilemeye, demokratik düzeni etkilemeye yönelik, sistematik ve süreklilik arz edecek şekilde müdahalede bulunduğu anlaşılmakla, Cumhuriyet Halk Partisi hakkında Anayasa'nın 68 ve 69. maddeleriyle 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun 101. ve devamı maddeleri uyarınca gereğinin taktir ve ifası için Cumhuriyet Başsavcılığımızca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na bildirimde bulunulmuştur" denildi.
'İHALELERİN HANGİ FİRMALARA VERİLECEĞİNİN BELİRLENDİĞİ'
İddianamede, Yakup Öner’in Boğaziçi İmar Müdürlüğü’nde mühendis olmasına rağmen, İmamoğlu’nun sağladığı nüfuzla müdür Elçin Karaoğlu’na emir ve talimat verdiği, bu yolla 'Sisteme' ciddi miktarda para akışı sağladığı belirtildi. Hüseyin Köksal’ın, Murat Ongun ile birlikte hareket ettiği, Ongun’a Medya A.Ş. ve Kültür A.Ş. yönetiminde destek verdiği, kendisine veya ortak olduğu firmalara usulsüz ihaleler verildiği, böylece hem şahsına hem de örgütün 'Sistemi' ne menfaat sağladığı aktarıldı. Necati Özkan’ın, örgüt yöneticisi Hüseyin Gün ile birlikte 'Siyasal ve Askeri Casusluk' suçlaması kapsamında yargılandığı, uçtan uca şifreli mesajlaşma uygulamaları üzerinden yurtdışına bilgi aktardığı iddia edildi. Ali Sukas’ın, Ertan Yıldız ile birlikte hareket ettiği, Ağaç A.Ş. Genel Müdürü sıfatıyla Yıldız’dan aldığı talimatlarla ihalelerin hangi firmalara verileceğini belirlediği tespit edildiğine de yer verildi. Mehmet Pehlivan’ın, örgütün hukuk ekibinde yer aldığı, avukatlık görevine aykırı davranışlarda bulunduğu ve tutuklu bulunan bazı şüphelilere baskı yaptığı belirtildi. İbrahim Bülbüllü’nün, örgüt yöneticisi Fatih Keleş'e bağlı olarak hareket ettiği, örgütün kuruluşu olan Beylikdüzü döneminden beri aktif olduğu ve sonrasında kendisini Ekrem İmamoğlu’nun hukuk danışmanı olarak tanıttığı da aktarıldı. Bülbüllü’nün, müteahhitlerle irtibata geçerek rüşvet temininde aracılık yaptığı, örgüt adına parasal kontrol ve yönetimi sağladığı, bu yolla hem kendisine hem de örgüt sistemine maddi çıkar sağladığı ifade edildi. Son olarak iddianamede, örgütün fikir temelli bir yapı olarak kurulmuş olmasına rağmen, birçok üye ve yöneticinin kamu görevlisi olduğu; ancak bu kişilerin kamudaki resmi görevleriyle örgüt içindeki hiyerarşik pozisyonları arasında doğrudan bir bağ bulunmadığı vurgulandı.
İddianamede ayrıca, örgütün ilk eylem tarihinin 2015 olduğu, suç örgütünün eylemi gerçekleştirdiği yerin de örgütün ilk yapılanmaya başladığı Beylikdüzü olduğu belirtildi. Soruşturma kapsamındaki ifadelerden, ilk eylemden sonra çıkar amaçlı suç örgütünün 2019 seçim sürecine kadar Beylikdüzü sınırlarında aktif olarak faaliyet gösterdiği iddianamede yer aldı. Örgütün, 2014 seçim sürecinden 2019 seçim sürecine kadar Beylikdüzü’nde inşaat faaliyetleri gösteren şahısları ve firmaları hedef aldığı, 2019 seçim sürecine kadarki dönemde, soruşturma kapsamında tespit edilen eylemlerden de İBB seçimleri için oluşturulması amaçlanan fonu tamamlamak amacıyla eylemlerine devam ettiği ifade edildi.
'PARALARIN "BAĞIŞ" ADI ALTINDA TOPLANDIĞI'
İddianamede yer alan tespitlere göre, Ekrem İmamoğlu’nun organize ettiği belirtilen yapıda, talep edilen paraların 'Bağış' adı altında toplandığı, sözkonusu CHP İstanbul İl Başkanlığı binasının ilk olarak İmamoğlu’nun ortağı olduğunu öne sürdüğü Gül İnşaat firmasına ait olduğu ve bu binanın İmamoğlu’nun önerisiyle satın alındığı ifade edildi. Gül İnşaat yetkililerinin, İmamoğlu ile birlikte rüşvet niteliğinde para alışverişlerinde yer aldığı, binanın sonrasında Ali Rıza Braka isimli kişiye devredilerek 3 katı fiyata CHP’ye satıldığı, bu satışta kullanılan paraların belediyeler ve iş insanlarından toplandığı iddia edildi.
'İHALE VE İMAR İZİNLERİNDEN SAĞLANAN GELİRLERİN YÜZDE 10-15 'LİK KISMININ AKTARILDIĞI'
İddianamede, Ekrem İmamoğlu’nun Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminde başlayan ve 2019’da İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanlığına seçilmesiyle genişleyen bir 'Çıkar amaçlı suç örgütünün' liderliğini yaptığı ileri sürüldü. Bu örgütün, İBB ve iştirakleri aracılığıyla İmamoğlu ile bağlantılı iş insanlarına usulsüz ihaleler sağladığı, yeni kurulan, sermayesi düşük şirketlerin 100 milyonlarca liralık ihaleler aldığı, çok sayıda imar ve ruhsat usulsüzlüğü gerçekleştirildiği belirtildi. İddianamede, alınan ihalelerden veya verilen imar izinlerinden sağlanan gelirlerin yüzde 10-15 oranındaki kısmının örgüt sistemine aktarıldığı, örgüt yöneticilerinin bu süreçten kişisel olarak zenginleştiği kaydedildi. Ayrıca bazı ihaleleri alan kişilerin geçmişte vasıfsız işlerde çalışan kişiler olduğu, bu kişilerin paravan olarak kullanıldığı da vurgulandı.
'SADECE MADDİ KAZANÇ DEĞİL; PARTİ İÇİ GÜÇ KAZANMAK'
İddianamede, elde edilen paraların İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı seçimleri için kaynak oluşturmak amacıyla kullanıldığı, bu doğrultuda iş insanlarının 'Geleceğin Cumhurbaşkanına yardım ediyorsun' veya 'Şimdi kaşıkla ver, sonra kepçeyle alırsın' gibi ifadelerle ikna edildiği öne sürüldü. Ayrıca, yurtdışı kredilerinin finansman amacı dışında kullanılarak örgüte maddi kaynak sağlandığı kaydedildi. İddianameye göre, örgütün temellerinin 2015-2016 yıllarında Beylikdüzü döneminde atıldığı, ancak yapının kamuoyuna 2019’da 'CHP’de para sayma görüntüleri' olarak bilinen olayla yansıdığı belirtildi. Görüntülerde, İmamoğlu’nun yakın ekibinden Tuncay Yılmaz ve Fatih Keleş’in yer aldığı, o dönem İmamoğlu’nun bizzat süreci koordine ettiği ifade edildi. Savcılığa göre, örgütün amacının yalnızca maddi kazanç değil; İmamoğlu’nun siyasi hedefleri doğrultusunda parti içi güç kazanmak, delegelere para dağıtarak etkisini artırmak ve ilerideki seçimlerde kullanılacak maddi ve insan kaynağını sağlamak olduğuna da değinildi.
FATİH KELEŞ’İN ‘GİZLİ KASA’ OLDUĞU İDDİASI
İddianamede, Keleş’in örgüt liderinin 'gizli kasası' olduğu, örgütün kuruluş sürecinden itibaren aktif rol oynadığı ve en önemli yöneticilerinden biri konumunda bulunduğu öne sürüldü. Keleş’in İBB’nin Florya’daki başkanlık konutunu aktif olarak kullandığı belirtildi. Örgütteki yönetici konumu nedeniyle İBB’ye bağlı iştirakler ve Genel Sekreterlik düzeyindeki ihaleler, hak ediş ödemeleri ve ihalelere katılacak şirketlerin belirlenmesi gibi süreçlerde etkili olduğu yazıldı. Aynı zamanda raporda, örgütün iş insanlarından gelen imar ve ruhsat talepleri sonrasında belediye görevlileriyle iş insanları arasındaki pazarlık süreçlerine Keleş’in müdahale ettiği; anlaşma sağlanan miktarlar üzerinden rüşvet ödemelerinin organize edilmesine aracılık ettiği ve bu yolla sisteme yüksek miktarda para akışı sağladığı kaydedildi.
NAYLON FATURA MESAJLARI DOSYAYA GİRDİ
İddianamede, Mehmet Murat Çalık’ın suç örgütünün kuruluşundan itibaren yapı içinde yer aldığı, örgüt lideri Ekrem İmamoğlu adına rüşvet görüşmeleri yaptığı ve bu paraların temin edilmesinde aktif rol oynadığı belirtildi. Çalık’ın doğrudan örgüt liderine bağlı olduğu, İmamoğlu’nun emir ve talimatları doğrultusunda hareket ettiği, örgütün amaçlarını ve haksız kazanç elde etme yöntemlerini benimsediği ifade edildi. İddianamede, Çalık’tan ele geçirilen dijital materyallerin incelenmesi sonucu hazırlanan raporda, “naylon fatura' içerikli mesajlaşmalar olduğu yazıldı.
'Hünkar Akdağ' adlı kişi tarafından gönderilen mesajlarda, 'Aylardır beni rahatsız edenler var, naylon faturanızdan dolayı ben çok rahatsız oldum, herkes yaptığı işin bedelini istiyor' ifadesi yer aldı. Aynı kişiden gelen diğer mesajlarda ise Mehmet Çalık, 'Naylon, fatura, vergi mahkemesi, SGK, daha konuşayım mı, konuşturmayın beni, ayıp' ifadeleri bulunduğu yazıldı. Raporda, Mehmet Murat Çalık’ın bu mesajlara yanıt olarak hazırladığı ancak göndermediği bir metin ekran görüntüsü de yer aldı. Öte yandan, dijital materyal incelemelerinde, soruşturma kapsamında rüşvet ve usulsüz maddi menfaatlerle ilgili olduğu değerlendirilen ses kayıtları bulundu. Kayıtlarda şu ifadeler yer aldı:
'Ya Ekrem İmamoğlu Serdal’ı, Murat’ı bu 100 milyon 150 milyon toplayın diye görevlendirmiş'
-'Senden 10 milyon mu istedi o proje için?'
-'Şu an benden elektrik direklerinden 10 milyon istiyor adam'
-'Abi Avrupa yakasında 20 milyon istiyor adamlar, 20 değil 15 vermeye razı'
-'Ya Murat Ongun bak Ekrem İmamoğlu, Serdal Bey üç tane karar verici mecra var, üçü ne derse o oluyor'
Ekrem İmamoğlu, Murat Ongun ve Serdal isimli kişilerin örgüt içinde karar verici konumda olduklarının anlaşıldığı belirtildi. Raporda, incelenen materyallerin içeriklerinin soruşturma dosyasındaki diğer eylemlerle doğrudan bağlantılı olduğu tespit edildi.
CHP İL BİNASINA EL KONULMASI TALEP EDİLDİ
İddianamede, söz konusu binanın Cumhuriyet Halk Partisi tüzel kişiliği adına suç gelirleriyle satın alındığı ve bu yolla 'Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama' suçunun işlendiği belirtildi. Savcılık, Ekrem İmamoğlu, Fatih Keleş, Mustafa Can Poyraz ve Tuncay Yılmaz hakkında 'Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama' suçundan cezalandırma talebinde bulundu. İddianamede ayrıca, söz konusu taşınmazın devlet lehine el konulmasına karar verilmesi gerektiği vurgulandı.




