Küçük Kuzeyhan için Anamur’da Dayanışma Gecesi Düzenleniyor
Küçük Kuzeyhan için Anamur’da Dayanışma Gecesi Düzenleniyor
İçeriği Görüntüle

Konferansta yapmış olduğu sunum sonrası Ekmen, Gazeteci Banu Güven’in “CHP’nin ve Yeni Yol Grubu’nun katılımı olmadan İmralı’ya yapılacak bu ziyaretin tarihi öneminin azalabileceğini ya da bundan etkilenebileceğini düşünüyor musunuz?” sorusunu yanıtlayarak, “Biz 100 adımlık bir yolun belki üçüncü veya dördüncü adımındayız. İmralı ziyaretinin sembolizminin ötesine geçerek, sürecin tamamına bütüncül bir şekilde yaklaşmak, bazı konuları anlatmak ve anlamak ileride işlerimizi kolaylaştırabilir. Bizim açımızdan Sayın Ali Babacan, dört ay önce Öcalan’ın görüşlerinin mutlaka Meclis Komisyonu’na iletilmesi gerektiğini vurguladı. Yakın dönemde de benzer açıklamalarda bulundu ve genellikle esnek, formüle dayalı bir aktarım yöntemi önerdi. Kendisinin bu konudaki tutumu değişmedi. Grubumuzun diğer genel başkanları Sayın Mahmut Arıkan ve Sayın Ahmet Davutoğlu’nun da bugüne kadar İmralı ile olası görüşmeye dair olumsuz bir söz söylemediğini, eleştiren veya yargılayan bir dil kullanmadığını hatırlatmak gerekir” dedi.

"Erdoğan süreci Cumhurbaşkanı olarak sahipleniyor, parti lideri olarak sahiplenmiyor"

Süreci başından itibaren özetleyen Ekmen, “Süreç şu şekilde işledi: AK Parti bunu gündeme getirdiğinde her parti kendi yetkili kurullarıyla bir değerlendirme yürüttü ve zannediyorum son bir haftada her lider yaklaşık 20-21 saatlik toplantılar yapmak zorunda kaldı. Partilerin genel yönetim kurulları, başkanlık kurulları ve grup yönetimlerinde ciddi itiraz ve argümanlarla karşılaşıldı. İlk olarak, vatandaşın tepkisi yönetilemeyecek bir alan olarak öne çıktı; sürece duyulan güven zaten düşükken, ziyaretin halk nezdinde kabul görmediği özellikle il ve ilçe teşkilatları tarafından dile getirildi. İkinci olarak, Sayın Erdoğan’ın süreci yönetme biçimi kurnazlık algısını güçlendirdi ve ciddi bir öfke birikimine yol açtı; Cumhurbaşkanı olarak süreci yönetiyor ama AK Parti Genel Başkanı olarak sahiplenmiyor. Son 13 ayda süreçle ilgili 2 paragrafı aşan sadece iki konuşma yaptı: biri Kızılcahamam’daki AK Parti kampının açılışında, diğeri ise İmralı’yı anmadan ‘Komisyon giderse iyi olur’ şeklindeki konuşması. Diğer ifadeleri hep birkaç cümle ile sınırlı oldu. Oysa kendisinin bazı meseleleri nasıl sırtlandığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Buradaki şark kurnazlığı ise şu: Süreci Komisyon üzerinden yönetmek; vatandaşın tepkisini Komisyon’a yönelten Erdoğan’ın süreç sonunda bir kez daha cumhurbaşkanı olmayı başaracağı düşünülen bir ortamda, Erdoğan’ın kamuoyunda sahiplenmediği bir sürecin sorumluluğunu diğer partilerin alması eleştiri konusu oldu. Üçüncü olarak, son altı ayda AK Partililerle defalarca görüşerek aktörlere ve karar alıcılara şunu ilettim: Süreç üzerinde yargı uygulamaları nedeniyle ciddi bir baskı var. Eğer CHP ve diğer partilerin desteğini kalıcı kılmak istiyorsanız, kent uzlaşısı dosyasındaki tutuklamaları kaldırın, kayyımların önemli bir kısmını görevlerine iade edin, Murat Çalık ve Ayşe Barım gibi hasta tutukluları serbest bırakın. Bu işlemler muhatapların bir kazanım olarak değil toplumun güvenini artırmak için önemliydi. Toplumun güvenliği artmış olsaydı şimdi bu ziyaret nedeniyle bu kadar baskı oluşmazdı. Böylece bu sürecin sadece PKK ve Öcalan’la ilgili olmadığı; topluma demokrasi, hukuk, adalet ve özgürlük umudu katabilecek bir süreç olduğu anlaşılır. Eğer bu adımlar hayata geçirilseydi, direnç ciddi ölçüde azalırdı” açıklamasında bulundu.

"Yasa çıkmış olsaydı İmralı tartışması olmazdı"

“CHP ile DEM Parti seçmeninin veya DEM Parti’nin gelecekteki ittifak yollarının ayrıldığına dair yapılan yorumları nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna ise Ekmen, “Yasa mayıs ayında çıkmış ve bugüne kadar 300-500 kişi bundan faydalanmış olsaydı, şu an İmralı’ya kimin gittiğiyle kimsenin ilgilenmeyeceğini düşünüyorum. Süreçte birçok yönetim hatası yapıldı ve bu hatalar sürecin üzerinde ciddi bir stres biriktirdi. Parti yönetim kurullarının liderler üzerindeki baskısı ve toplumdan gelen tepkiler, bu kararın bu şekilde şekillenmesine yol açtı. CHP dahil tüm partilerin sürece katkısının devam etmesi gerekiyor. Farklı yaklaşımları büyük bir kırılma noktasına veya strese dönüştürmeden, olumlu yönlere referans vererek süreci sürdürmek ve rapor, yasama ve pozitif barış aşamasında muhalefetin desteğini almaya devam etmek önemli. Sürecin ötekisi yoktu ve Zafer Partisi ile İYİ Parti Erdoğan’a göre ötekiler değildi. Erdoğan bundan sonra CHP’yi ötekileştirecek bir dil üretebilir ve bu durum DEM seçmeni ile CHP arasındaki mesafeyi açacak şekilde kullanılabilir. Erdoğan’ın bunu bir fırsat olarak değerlendireceğinden şüphem yok, ancak kırılgan bir zeminde partiler böyle bir karar vermek zorunda kaldılar. Benim oylamaya katılmamam konusuna gelince iki ay önceden bu konferansa katılacağımı bildirdim; Komisyon’un son toplantısında bulunmamam eleştiri konusu oldu fakat üç partinin de kurulları süreci sürekli online bağlantıyla yönetmişti. Dolayısıyla toplantıda olup olmamam muhtemelen sonucu değiştirmeyecekti” şeklinde yanıt verdi.

Kaynak: Haber Merkezi