Daha önce yapılan araştırmalar, mayalar, meyve sinekleri ve solucanlar gibi kısa ömürlü canlılar üzerinde yoğunlaşmıştı. Bu çalışmalar, yaşlanmanın temelinde hücresel hasar birikiminin yattığını ve DNA’nın uçlarındaki koruyucu başlıkların kısalmasının rol oynadığını göstermişti. Ancak bu canlılar, uzun ömürlülüğün mekanizmalarını anlamak için yeterli bilgi sunamıyordu.
Bologna Üniversitesi araştırmacıları, odak noktalarını uzun ömürlü türlere kaydırdı. İncelenen türler arasında 500 yıldan fazla yaşayabilen Arctica Islandica gibi çift kabuklu yumuşakçalar dikkat çekiyor. Bu canlıların DNA analizi, hücrelerdeki hasarların onarımı ve protein stabilitesinin korunmasında rol oynayan genlerin yoğun olduğunu ortaya koydu. Araştırmacılar, bu genlerin yaşlanmayı yavaşlatmada ve dolayısıyla yaşam süresini uzatmada kritik öneme sahip olabileceğini belirtiyor.
Bilim insanları, insan genomuna yönelik yapılacak genetik müdahalelerle, uzun ömürlü genlerin etkilerinin bir gün insan yaşamına aktarılabileceğini söylüyor. Araştırma, yaşlanma süreçlerinin anlaşılması ve gelecekte sağlıklı uzun yaşamın mümkün kılınması açısından büyük önem taşıyor.