Özel, "Sayın Erdoğan Sultangazi'de kışın ortasında, Kasım'ın 19'unda, gecenin bir yarısında 10 binlerce kişi bağırıyor, 'istifa istifa' diye. Bunun bir sebebi var. Gelirken bindiğiniz demokrasi treninden kaybettiğiniz ilk seçimde inmenizdir. Yoksa bu insanlar evlerinde otururlar, hizmetlerinize bakarlar, sandık gelince karar verirler. Millet kimi seçerse o gelir. Millet kimi seçmezse o gider. Ancak artık Adalet ve Kalkınma Partisi siyasi rekabeti bıraktı. Bir kere yenildi, bir anda şanzımanı dağıttı. Sokakta onlardan güçlüyüz, sandıkta onlardan güçlüyüz. AK Parti'nin kadın kollarına, Sultangazi Kadın Kollarına güveni yok. AK Parti'nin AK Gençlik dedikleri Sultangazi Gençlik Kolları'na güven yok. Ana kademeye inanç yok. Partinin milletvekiline inanç yok. Seçimi kazanamayacaklarına karar vermişler. Demokratik siyasette havlu atmışlar. AK Parti'nin Yargı Kollarını kurmuşlar. Bir Cumhuriyet Başsavcısı eliyle, Tayyip Erdoğan minderden kaçarken yıllardır oynadığı, kazandığı müsabakayı kaybettiği için sahadan kaçarken mindere, sahaya cübbeli savcıları sürüyorlar. Ve Cumhuriyet Halk Partisi'ne 19 Mart günü başlattıkları darbe sürecini ilerleterek CHP'yi geriletebileceklerini sanıyorlar. İşte bütün darbelerin kendine ait süreçleri, sonuçları olur. 19 Mart darbesinin başındakini biliyorsunuz. Kimi kullandığını biliyorsunuz. Yöntemlerini biliyorsunuz. En sonunda parti kapatmaya kadar geldiler. Meselenin ne kadar siyasi olduğunu biliyorsunuz. Ama şunu da bilin. Bütün dünya otoriter liderlerin nasıl yükseldiğini, ülkelerine ne yaptığını, demokrasiye neler ettiğini yazan kitaplarla dolu. Ama dünyada bu otoriter popülist liderlerin nasıl yenildiklerini ve yerine nasıl demokrasinin geldiğini yazan bir kitap yok. Var mı? Var, yazım aşamasında. Kim yazıyor? Siz yazıyorsunuz, siz" dedi.
Özel, "Şimdi Sultangazi'den bir kez daha bütün Türkiye'ye bir şeyi hatırlatalım. 19 Mart günü geldiler, Ekrem Başkan'ı alıp götürdüler. Açtılar, dediler ki 'Bir gizli tanık var. Bu her şeyi itiraf etti. Gizli tanığımızın adı; Meşe. O böyle diyor, ne diyorsun?' Ekrem Başkan dedi ki 'Yalan.' 'Meşe böyle diyor, böyle diyor, böyle diyor. Ne diyorsun?' 'Hepsi yalan.' 19 Mart'ta üç gizli tanık vardı; Meşe, Ladin, Çınar. Üç odun. Bunlar bir sürü şey söylemiş, Ekrem Başkan hakkında ifadeleri Meşe vermiş. Mart'ın 23'ünde tutukladılar. Sekiz ay sonra iddianame yazdılar. İddianamede Meşe yok. Nerede bu Meşe? Meşe kafayı yemiş. Kimi diyor 'İntihar etti', kimi diyor 'Öldü', kimi diyor 'Kaçtı', kimi diyor 'Anlaştığını alamadı, parça kırdı.' Bu iftiraların hepsini attırdıkları Meşe'yi iddianameye koymadılar. 19 Mart günü ortada olmayan İlke diye birine Meşe'nin söylediğini kopyalayıp yapıştırdılar. Bakın Sultangazi'nin güzel insanları, gizli tanık bir gerçek kişidir. Sadece yüzü gizlenir, sesi gizlenir. Söylediğine göre kanıt bulunursa işlem yapılır. Olmazsa onun da söylediğinin kıymeti yoktur. Ama gerçek kişi olacak tanık sekiz ay önce konuşup, ona göre içeriye insanları atıp, sekiz ay sonra 'Ben tanık değiştirdim. Aynı lafları Meşe demedi, İlke dedi.' Futbol, basketbol maçında oyuncu değiştirilir. Oyundur. Tiyatroda bir oyuncu hasta olur, yerine başkası oynatılır. Oyundur. Mahkemede tanık değiştirilir mi? Aynı kişi gidip yerine başka isimle aynı kişi gelir mi? Demek ki savcı oyuncu değiştiriyorsa bu da oyundur. Bu da kurgudur. Bu da yalandır. Suçüstü yakalanmışsındır" dedi.
Özel, "Buradan Sayın Erdoğan'a bir kez daha sesleniyorum: Biz de milletimiz de ailelerimiz de adaletin samimi duacılarıyız. Adalet için dua ediyoruz, başka bir şey için değil. Buradan Erdoğan'a sesleniyorum: Nasıl FETÖ'de baltayı taşa vurduysan… Ben 'Ergenekon' dedim, 'Balyoz' dedim, 'Kumpas' dedim, kitap yazdım. Sen, 'Ben, bunların savcısıyım' dediysen… Arkasında durduğun Zekeriya Öz, Mustafa Balbay'ı, Mehmet Haberal'ı hapse attı. Genelkurmay Başkanı'nı terör örgütünün başı yaptı, hapse attı. Biz o gün orada duruyorduk, sen savcının arkasında duruyordun. O Zekeriya Öz, darbecilerin Zekeriya Öz'ü sıçan gibi yurtdışına kaçtı. Benim Mustafa Balbay da Mehmet Haberal da Genelkurmay Başkanı İlker Paşa da aramızda alnı açık, başı dik geziyorlar. Şimdi bir kez daha aynı kumpasın içindesiniz. İddianame yazıldı, AK Toroslar çetesinin arkasında duramadığını görüyorum. Bugün iddianameye çıkana kadar, böyle kürsüyü tuta tuta Ekrem Başkan'a 'hırsız', 'rüşvetçi', 'yolsuz' derken bugün diyor ki 'Vallahi Özgür Bey savunuyor. Ben bir şey demiyorum. Yargının işidir.' Belli ki o bomboş iddianameyi savunamayacak hale geldin. Buradan davette bulunuyorum: AK Toroslar çetesini dağıtın. Bu işlerde baltayı taşa vurdunuz. Millet iddianameyi de gördü, iftirayı da gördü, oyunu da gördü. Tutuksuz yargılama yapın. TRT'den canlı yayınlayın. Artık bu millet bu dertten kurtulsun. Bu milletin derdine odaklanılsın. Hizmet yarışı olsun. Bu yargı kollarını çekin. Tutuksuz yargılamayı başlatın" dedi.
Özel, "Buradan ilk kez Sultangazi'de rahmetli Sırrı Süreyya Önder'in bana da pek çok arkadaşına da anlattığı bir hikayeyi milletimizle paylaşayım. Sırrı Süreyya Önder dedi ki 'Bu Akın Gürlek'i sen bilmezsin, ben bilirim. Biz 2015'te Dolmabahçe sürecine girdik. 'Git' dediler, gittik. 'Gel' dediler, geldik. Nevruz'da "Mektubu sen okuyacaksın' dediler. Barış olsun diye çıktım, okudum. Sonra Erdoğan zoru görünce 'Dolmabahçe'den haberim yoktu' dedi. Duracak bayrağın yerine kadar telefonda konuşuyordu. 'Haberim yoktu' dedi. Beşir Atalay'ı, kendi heyetini siyaset dışına attı. Bizim tarafı da mahkemelerin önüne attı. Ben 2015'te okuduğum mektuptan 3,5 yıl hapis cezası aldım.' Cezayı veren hakim kim? Akın Gürlek o zaman. Bakın Allah gani gani rahmet eylesin, rahmetli dedi ki 'Kürsüye yürüdüm, Akın Gürlek'e işaret ettim. Uzattı başını 'Ne diyorsun?' dedi. Dedim ki 'Bana buradan ceza verme.' Başka bir maddeden iki katını ver, buradan verme.' 'Niye?' demiş. 'Bir daha barış için inisiyatif alacak kimseyi bulamaz bu devlet' demiş. 'Sırıttı, bastı 3,5 yıl cezayı hiç acımadı' diyor. Şimdi bugün bir yandan, bir tarafta 'komisyon, süreç, barış'... Öbür tarafta Sırrı Süreyya'yı bir önceki dönem üstlendiği şeyden işler değişince hapse atan Akın Gürlek'in bizimle uğraşışı. Bu çelişki burada durdukça, bu adam burada durdukça nasıl ilerleyecek bu 'süreç' dediğiniz şey? Açıkça söylüyorum. Bir tarafta zulüm, bir tarafta barış olmaz. Bir tarafta haksızlık, bir tarafta hakkaniyetli bir iş olmaz. Kendi cesaret edemediği işi başkasına yaptıran Erdoğan denen kişiye, 'Ya hükümet gibi hükümet ol. Ya da yapamıyorsan getir sandığı, yapacaklar göreve hazır' diyorum. Açıkça söylüyorum. Yönetemeyenden Cumhurbaşkanı olmaz. Paçayı sıvamadan başkasının boyuyla derenin boyu ölçülmez. Burada kaçak dövüşerek, milleti öne atarak saçma sapan bir siyaset olmaz. Ben bir kez daha Cumhuriyet Halk Partisi'nin kardeşliğe, barışa olan inancının altını çiziyorum. Aldığımız sorumluluğun altını çiziyorum. Ancak ilk gün dedim, 'Fikrimizdir gireriz, CHP'nin olduğu değil olmadığı komisyondan korkun' dedim. Bundan sonra da Cumhuriyet Halk Partisi doğru bildiği yerde, doğru bildiğini söyleyecek, doğru bildiğini yapacak. Bu milleti hiç kandırmadı, hiç kandırmayacak. Hiç aldanmadı, hiç aldanmayacak. Hiç aldatmadı, hiç aldatmayacak. Neredeysek orada duruyoruz. Erdoğan'ın tiyatrosunu da görüyoruz, samimi olanları da görüyoruz. Bütün samimiyetimizle de diyoruz ki 'Hiç kimse korkmasın. Her şeyin var bir çaresi, onun da adı Cumhuriyet Halk Partisi" dedi.





