Adalet Bakanlığının genel verilerine göre Türkiye’de 1 yılda, 20 bin ‘çocuğa istismarı’ davası açıldığını açıklayan Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Şevki Sözen, 7 bin çocuğun ise doğum yapmak zorunda kaldığını belirtti.
Çocuk ihmal ve istismarını önleyebilmek için ailelere çeşitli uyarılarda bulunan Prof. Dr. Sözen, “Lütfen çocuğunuza ‘hayır’ diyebilmeyi öğretin” dedi.
İstanbul Beykent Üniversitesi 4’üncü Uluslararası Sağlık Bilimleri Araştırma Günleri Kongresi gerçekleştirildi. Kongrede ‘Çocuk İhmali ve İstismarı’ konusunu ele alan Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Şevki Sözen, çocuk ihmal ve istismarının her toplumda olduğu gibi Türkiye’de de güncelliğini koruduğunu belirtti. Çocuk istismarı sayısı gittikçe artıyormuş gibi gözükse de aslında farkındalığın arttığının altını çizen Prof. Dr. Sözen, “Çocuk istismarı bir tıbbi tanıdır. Dolayısıyla bizler bu tıbbi tanıyı koyduktan sonra daha reel sayılar ortaya çıkıyor. Bu nedenle sayılardaki artış gittikçe netleşiyor” dedi.
“Fiziksel ve duygusal istismara uğrayan bir çocuğun cinsel istismara uğrama oranı 3-7 kat daha fazladır”
Çocuk istismarının tek boyutlu olmadığını söyleyen Prof. Dr. Sözen, ”Fiziki ve cinsel istismar, ekonomik istismar, duygusal istismar ve ihmal vardır. Aslında bunların hepsini birbirinin içerisinde görürsünüz. Yani çocuk fiziksel istismara uğruyorsa o çocuk ihmale de duygusal istismara da uğruyordur. Ayrıca fiziksel ve duygusal istismara ve ihmale uğrayan bir çocuğun cinsel istismara uğrama oranı, böyle istismar geçmişi olan diğer çocuklardan 3-7 kat daha fazladır” açıklamasını yaptı.
“Çocuğunuzu ürkütmeden sakince dinleyin”
Prof. Dr. Sözen, anne babalara çocukları istismardan koruyabilmeleri için çeşitli uyarılarda bulundu. Çocuklara ‘hayır’ diyebilmesini öğretmeleri gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Sözen sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kendi bedenlerinin özel olduğunu ve kendi bedenleri üzerinde hiç kimsenin hiçbir tasarrufta bulunamayacağını öğretmek zorundayız. Lütfen çocuklarınız size ‘kendi bedenleri üzerinde istemedikleri bir davranışta bulunan bir kişi olduğunu ve böyle bir eyleme uğradıklarını’ söylediklerinde çocuğu suçlamayın. Baskı yapmayın ya da ‘bunu yapan kişi kim, hadi hemen söyle de ona gününü göstereyim’ gibi cümleler kurmayın. Çocuğu ürkütmeden sakince dinleyin. Çünkü çocuğunuz ancak güvenli ortamda ve sizin başınıza bir şey gelmeyeceğinden emin olunca olayı net ve anlamlı bir şekilde size ifade edebilir.”
“İstismarcının ekmeğine yağ sürmeyin”
İstismarcıların genellikle çocukların en yakın çevresinden çıktığını belirten İstanbul Beykent Üniversitesi Öğr. Üyesi Prof. Dr. Sözen, “Çocuklara karşı yaptıkları eylemlerde küçük küçük başlarlar. Önce onlar da çocuğun güvenini kazanmaya çalışır. Çocuk susacak mı ya da bağıracak mı, nasıl bir tepki gösterecek bilemedikleri için önce küçük bir davranışta bulunur. Çocuk bu davranışı daha başındayken yakalayıp bunun bir istismar olduğunu ya da adını koyamasa da bunun kendi bedeni üzerinde istemediği bir davranış olduğunu fark edip aileye gelip söylediğinde o zaman siz ona destek olabilirsiniz. Ama çocuğunuz bu olayı anlattığında çok büyük tepki verirseniz çocuğunuz ikinci kötü davranışta korkacak ve size o davranışı söylemeyecektir. Bu da istismarcının ekmeğine yağ sürecektir” şeklinde konuştu.
Aileler çocuğunun istismar edildiğini nasıl anlayabilir
Prof. Dr. Sözen, “Çocukluk çok değişken özellikler gösteren bir çağdır. Özellikle ergenlik dönemine gelmiş çocuklarda hormonların da devreye girmesiyle çocuklarda ciddi davranış değişiklikleri oluşuyor. Meydana gelen bu davranış değişikliklerinin gerçekten çocuğun yaşıyla uyumlu olup olmadığına, ergenlik dönemi özellikleriyle karışıp karışmadığına ya da istismar dolayısıyla çocukta meydana gelen farklı belirtiler olup olmadığını iyice bakmak lazım. Aileler çocuklarını iyi gözlemlemeli ve tanımalıdır. Kimlerle arkadaşlık ettiğini bilmelidir. Özellikle sosyal medya, son dönemlerde oldukça yaygınlaştı. Dolayısıyla aileler, sosyal medya konusunda biraz bilgi sahibi olarak çocuklarının istismar edilip edilmediğini buradan da kontrol edebilirler. İstismar edilen çocukta ciddi davranış değişiklikleri olur. Her şeyden önce normal kabul ettiğimiz yaşam düzeni bozulur. Uykusuzluk belirtileri ortaya çıkar. Davranış değişiklikleri olur. İçine daha fazla kapanır, kimseyle konuşmak istemez. Okula gitmek istemez. Ağlama nöbetleri olabilir. Çevreye karşı ise güvensiz davranabilir. Ya da çocuk, yaşından tamamen daha fazla gelişim gösterir. Cinsel konuda çok daha fazla bilgi sahibi olur. Belki kendisi arkadaşlarına birtakım hoşa gitmeyen davranışlarda bulunmaya başlar. Bu fiziksel, cinsel içerikli davranışlar olabilir. Aileler bu davranışları incelemelidir. Ancak tanıyı kendileri koymamalıdır. Kafalarında bir soru işareti oluştuğunda mutlaka profesyonele başvurulmalılar. Çünkü aileler kendi kendilerine bu görüşmeyi yaptıklarında, görüşme sırasında çocuğa sordukları soruları çocuğu yanlış yönlendirebilir. Böyle durumda çocuklar biz hekimlere getirildiğinde ciddi bilgi kirliliği ile karşılaşıyoruz” açıklamasını yaptı.
“Öncelikle çocuğun güvenini kazanmaya çalışıyoruz”
Çocukları nasıl muayene ettiklerini anlatan Prof. Dr. Sözen, “Öncelikle çocuğun güvenini kazanmak gerekir. Güven kazanma süreci ise çocuğun yaşadığı travmanın boyutuna göre değişiyor. Çocuğu yönlendirici sorulardan kaçınmak gerekiyor. Yaşadıklarını kendisinin bizimle paylaşmasını sağlıyoruz. Çocuğa asla ve asla ‘bu bilgiyi benimle paylaş, asla kimseye söylemeyeceğim’ gibi sözler vermiyoruz. Çünkü biz; o bilgiyi paylaşacağız, rapor edeceğiz. Ardından hukuki aşamada yasal yaptırımlar için bu raporu paylaşacağız. Dolayısıyla çocuğa böyle sözler vermiyoruz. Ama şu güvenceyi veriyoruz; ‘sana bunu yapan kişi mutlaka bir suç işlemiştir ve mutlaka bunun karşılığında bir ceza vardır, cezasını alacak. Onun için seninle bu görüşmeyi yapıyoruz” dedi.
Yaşı küçük olan çocuklarda uyguladıkları muayene şeklini anlatan Prof. Dr. Sözen şunları söyledi:
“Diyelim ki çocuk 6-7 yaşında. O zaman zaten yaşadığı olayın boyutunu anlamıyor. Aktarabilecek durumda da olmuyor. O zaman da özel görüşmeler yapıyoruz. Resimler çizdirerek ya da birtakım oyuncak bebekler üzerinde oyunlar oynatarak olayın nasıl meydana geldiğini anlamaya çalışıyoruz. Ardından rapor ediyoruz. Amacımız ilk muayenenin detaylı ve tam olmasıdır. Çünkü çocuğun yaşadığı travmayı tekrar canlandırarak tekrar yaşamasın.”
“Sosyal medyada çocuğunuzu paylaşarak kötü niyetli kişilere kapı açmayın”
Son zamanlarda bazı aileler para kazanmak için sosyal medyada sık sık çocuklarının paylaşımını yapıyor. Bunun doğru olmadığını ve çocukların ekonomik istismara uğradığını belirten Prof. Dr. Sözen son olarak şunları söyledi:
“Bu durumda birçok istismar var. Çocuğunuz henüz çok küçük ve bütün hakları sizde. Çocuğu çok ciddi boyutta belli bir platformda; herkesin görebileceği şekilde, uygun şartlarda var ediyorsanız o zaman kötü niyetli pek çok kişiye de kapı açmış oluyorsunuz. O nedenle ne yazık ki sosyal medyada çocuğun teşhir edilmesiyle ilgili istismarın pek çok farklı boyutunu görebiliyoruz. Mutlu bir aile fotoğrafını paylaşabilirsiniz. Bunda çok sıkıntı yok. Yanında annesi vardır, babası vardır. Ama bunun ötesinde örneğin çocuğunuzun sürekli gelişimini gösteren paylaşımlar yapmayı çok uygun bulmuyorum.”
“Kongre sayesinde uluslararası iletişim mekanizması kuruluyor”
İstanbul Beyken Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Okan Yıllar ise “Kongreyi uluslararası yapmak ayrı ulusal kongre yapmak ise ayrı meseledir. Uluslararası katılım ise daha zordur. Bugün burada başka ülkelerden gelen uzmanlarımız bulunmaktadır. Kongremiz geniş kapsamlıdır. Hemşirelikte yenilikler, bakımda yenilikler, aletlerin geliştirilmesi, çocuk istismarı, çocuk gelişimi, beslenme ve diyetetik, fizyoterapi başlıklarının altında uzmanlarımız konuştu. 3 günlük kongre yaptık. Uluslararası olduğu için de oldukça avantajlı. Çünkü bilgi alışverişi kolaylaşıyor ve yüz yüze yapılabiliyor. Uluslararası iletişim mekanizması kuruluyor. Yeni çalışmaların önü açılıyor” dedi.