Türkiye’de her 100 kişiden 6-7’sinde görülen safra kesesi taşlarının genelde çoğu hastada belirti vermediğine dikkati çeken Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Alyanak, “Safra taşı ana safra kanalına düşerse, tıkanma sarılığı olarak adlandırılan sarılık veya pankreas kanalını etkileyerek pankreas iltihabı görülebilir. Her iki tabloda da hastalık, hayatı ciddi anlamda tehlikeye sokabilir” dedi.
Safra kesesi taşlarının sık karşılaşılan bir durum olduğunu dile getiren Medical Park Ankara Hastanesi’nden Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Alyanak, uyarılarda bulundu.
Karaciğerin alt yüzünde, karaciğerle temas edecek biçimde bulunan safra kesesinin karaciğerden salgılanan, günlük yaklaşık 1 litre safranın toplandığı, küçük, kese biçiminde bir organ olduğunu ifade eden Alyanak, “Safra kesesinin görevi safra sıvısını depolamak, konsantre etmek ve yemekler mideden incebağırsağa geçtiğinde kasılarak içinde biriktirdiği safrayı bağırsağa akıtmaktır. Böylece yediklerimizin sindirilmesine yardımcı olur” şeklinde konuştu.
“Türkiye’de görülme oranı yüzde 6-7”
Safra kesesi problemlerinin çoğunun safra taşlarına bağlı olduğunun altını çizen Doç. Dr. Ahmet Alyanak, “Batı’da erişkin popülasyonun yüzde 10’unda safra kesesi taşı bulunur. Ülkemizde yapılan çalışmalarda da bu oranın yüzde 6-7’lerde olduğu gösterilmiştir. Yaşla birlikte görülme sıklığı artmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nde 50-60 yaş arası kadınların yüzde 20’sinde, erkeklerin ise yüzde 5’inde safra kesesinde taş mevcuttur” ifadelerini kullandı.
“Yüksek kolesterol, safrada tortu oluşturuyor”
Doç. Dr. Ahmet Alyanak, safra kesesi taşlarının nasıl oluştuğunu şöyle anlattı: “Karaciğerden alınan safra, safra kesesi içerisinde birikir. Burada safradaki su, emilerek safranın yoğunluğunu artırır. Safra birleşiminde bulunan lesitin gibi çeşitli maddelerin belirli miktarlardaki karışımı sayesinde alışkanlığını sürdürür fakat çeşitli kan hastalıkları, bu bölgenin enfeksiyonları, safra akımını zorlaştıran mekanik sebepler, yüksek kolesterol düzeyleri gibi safranın içinde yer alan bileşenlerin değişimine ya da safranın akışına etki eden faktörlerin varlığında safranın akışkanlığı bozulur ve safrada tortular gelişir. Bu tortuların çevresindeki birikimin zamanla artmasıyla da safra kesesi taşları gelişir.”
“Çoğu zaman hiçbir şikayet olmayabilir”
Safra kesesinde taş olan hastaların büyük çoğunluğunda hiçbir şikayet olmadığına dikkat çeken Doç. Dr. Alyanak, “Hastaların çoğu başka bir nedenle yapılan karın ultrasongrafisi ile tesadüfen saptanır ancak safra kesesi içinde bulunan ve yer çekiminin etkisiyle hareket eden taşlar, safra kesesinin çıkışını tıkayıp boşalmasını engellediği zaman belirti vermeye başlar. Bu dönemde özellikle karın sağ üst kesimde ağrı bulantı ve kusma gibi şikayetler görülebilir. Sağ kürek kemiğine ya da her iki kürek kemiği arasına da vurabilen bu ağrı, daha sık olarak yemek sonrasında görülme eğilimindedir” dedi.
Taş safra kanalına düşerse hayatı tehlikeye sokabilir.
Safra kesesi taşlarının ihmal edilmemesi gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Alyanak, şu bilgileri paylaştı:
“Safra taşı ana safra kanalına düşerse, o zaman tıkanma sarılığı olarak adlandırılan sarılık veya pankreas kanalını etkileyerek pankreas iltihabı görülebilir. Her iki tabloda da hastalık hayatı ciddi anlamda tehlikeye sokabilir. Safra kesesi taşı tanısı genelde fiziki muayenede şüphe üzerine ultrasonografi ile konulur. Şikâyetlere neden olan safra kesesi taşlarında cerrahi uygulanır. Şikâyetler safra kesesini iltihaplanmasına bağlı ise genellikle ilk 3 gün içerisinde acil ameliyat ağırlık kazanır. Eğer hasta 3 gün içerisinde başvurmamışsa, yatırılarak ilaç tedavisi ve ataktan yaklaşık 6 hafta sonrasında ise cerrahi uygulanması önerilmektedir.”
Taşların tümüne cerrahi uygulanmalı mıdır?
Ameliyat kararının hastanın karın bulguları, yaşı, ek hastalıkları ve safra kesesi iltihabının durumuna göre değişiklik gösterebileceğini belirten Doç. Dr. Alyanak, şikâyeti olmayan hastaların nasıl değerlendirileceği hakkında şunları söyledi:
“Asıl tartışma, belirti oluşturmamış ve tesadüfi olarak saptanmış olan safra taşlarındadır. Bu taşların tümüne cerrahi uygulanmalı mıdır? Bu konudaki çalışmalarda belirti vermemiş olan taşların 20 yıl içerisinde yüzde 20 oranında safra kesesi iltihabî tıkanma sarılığı, safra yolu iltihabı ya da pankreas iltihabı oluşturulabileceği öngörülmektedir. Bu yüzden pratikte tesadüfi olarak saptanan safra kesesi taşlarında hastanın ek hastalıkları ve yaşı ile birlikte değerlendirilerek takip ya da ameliyat kararı alınmalıdır. Hastada şeker hastalığı veya kan yıkıcı hastalık varsa dahi, yine ameliyat edilmesi gereklidir. Sadece safra taşı 1-2 cm arasında ve şikayeti olmayan ama aynı zamanda yan hastalığı olmayanlar ameliyatsız takip edilebilir.”
“Taşlar değil, safra kesesi alınır”
Safra kesesinin özellikle yağlı besinlerin sindirimi için gerekli konsantre safrayı barındırdığını ve gerektiğinde bağırsağa saldığını belirten Doç. Dr. Alyanak, “Safra kesesi alındığında ana safra yollarının devamı olan kol dok ile bağırsağa devamlı safra akışı olur, bu da operasyon sonrası kısa bir adaptasyon sürecinden sonra hastada herhangi bir hayati bir soruna yol açmayacaktır. Safra kesesi taşları, başta pankreatit olmak üzere safra kesesi kanseri ve bağırsak tıkanmasına dahi sebep olabilir. Ameliyatta taşlar değil, safra kesesi alınır. Çünkü safra kesesinde sorun olduğu için taş oluşmaktadır, dolayısıyla safra kesesi yerinde bırakılırsa, bu yeniden taş oluşacağı anlamına gelmektedir” açıklamasında bulundu.
“Hasta ameliyatın ertesi günü taburcu olabilir”
Ameliyatta laparoskopik yöntemin önerildiğini sözlerine ekleyen Doç. Dr. Alyanak, “Laparoskopik safra kesesi ameliyatlarında 3 ya da 4 adet yarım ve 1 santimlik küçük keslerden cerrahi gerçekleşmektedir. Laparoskopik safra kesesi ameliyatı olacak hasta genellikle ameliyatın yapılacağı gün hastaneye yatar. Ameliyattan 6 saat sonra hafif gıdalar alabilir ve ayağa kalkabilir. Ameliyatın ertesi günü de taburcu edilir. Hasta ameliyat sonrasında birkaç gün aşırı gaz yapan besinlerden uzak tutulur ve sonrasında normal hayatına devam edebilir” dedi.