Mersin Büyükşehir Belediyesi, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü dolayısıyla, Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doktor Ender Atabay’dan, otizm ve farkındalığı konusunda bilgi aldı. Atabay, otizmin tanımı, belirtileri, tanı konulma süreci ve otizm tanısının konulabileceği yaş aralığını anlattı. Erken başlayan bireysel özel eğitim programları ile ailelerin tutum ve davranışlarının otizmin seyrini değiştirebileceğine vurgu yapan Atabay, erken tanı ve müdahalenin önemini vurguladı.
Dr. Atabay: “Otizm nörogelişimsel bir rahatsızlık”
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ender Atabay, otizmin tanımını yaparak, “Otizm, sosyal iletişim ve etkileşim ile ilgili zorluklar, dili etkin kullanma ile ilgili güçlükler, takıntılı, basmakalıp davranışların görüldüğü nörogelişimsel bir rahatsızlık olarak tanımlanıyor” derken, otizmin belirtilerinden de bahsetti. Temel belirtileri sıralayan Dr. Atabay, “Otizm belirtileri arasında, göz temasının kısa süreli ve kalitesinin daha düşük olması, iletişim amaçlı olmaması, isimle seslendiğiniz zaman çoğu kez yanıt alamamanız, aynı alana bakamamanız görülebilir. Genellikle çocuğunuzun sizinle, hoşlandığı bir şeyin ilgisini paylaşmadığı veya kendi dünyasındaymış gibi izlenim aldığınız bir tablo olabiliyor. Bunun yanında dil gelişiminde gecikmeler karşımıza çıkabiliyor. Konuşma akıcılığında sesletim ile ilgili ya da bağlamdan kopuk bir dil olabiliyor” diye konuştu.
“Otizm belirtilerine yönelik birçok davranış var”
Otizmin belirtilerinde dikkat çeken bir diğer noktanın, çocuğun bir başkasıyla iletişim kurmak istememesi olduğunu sözlerine ekleyen Dr. Atabay, “Genel olarak baktığımız zaman, ailelerin en çok dikkatini çeken dil gelişimindeki gecikme olmasına rağmen, burada önceliğimiz daha çok çocuğun bir başkasıyla iletişim kurmak istememesiyle ilgili oluyor. Yani bir başkasıyla iletişim kurmak istemeyen bir çocuk, aslında dilinize de ilgi duymuyor gibi düşünebilirsiniz. Bunun yanında tekrarlayıcı bazı davranış örüntülerimiz olabiliyor. Kanat çırpma, ileri geri sallanma, kendi etrafında dönme gibi stereotipik hareket olarak ifade ettiğimiz şeyler, bütün otizmli çocuklarımızda olmasa da, bazı çocuklarda kendini gösterebiliyor” ifadelerine yer verdi. Dr. Atabay, otizm belirtilerine yönelik rastladıkları davranışlardan örnekler vererek, “Genellikle, çocuklarımızın oyun alanlarında daha yalnız olduklarını, daha tekdüze oyunlar oynadıklarını, daha basmakalıp davranışlar sergilediklerini ve iletişim noktasında da bir gönülsüzlük gösterdiklerini görüyoruz. Akranıyla iletişim kurarken daha tekdüze ya da daha iletişimsizlik halinde olabiliyorlar” dedi.
“Otizmin seyrini, ailelerin tutum ve davranışları değiştirebilir”
Otizmin, genetik altyapısı güçlü bir rahatsızlık olduğunu sözlerine ekleyen Dr. Atabay, ailelerin tutumunun, rahatsızlığın artması ya da azalmasındaki önemine değinerek, “Otizm, ana rahminden itibaren başlayan bir süreç. Yani genetik altyapısı çok güçlü. Bu konuda ailelerin kendini suçladığını her zaman görüyoruz. Bütün ailelerle de bunu konuşuyoruz. Otizmin, ailelerin yanlış ebeveynlik tutumundan kaynaklanan bir sonuç olmadığını biliyoruz. En azından başlatan bir rolü olmadığını biliyoruz, ama her zaman ailelere vurguladığımız; otizmin bundan sonraki seyrini, ailelerin tutum ve davranışlarının değiştirebileceğini biliyoruz. Yani başlatan onlar değil, ama devam ettiren, artıp azaltabilen onlar olabiliyorlar. O yüzden zaten biz de sık sık aile katılımlı, ebeveyni de destekleyen modelleri ön planda tutuyoruz” dedi.
“DSÖ 3 yaş altında ekran kullanımını önermiyor”
Dr. Atabay, otizmin, ekran maruziyeti ile ortaya çıkan bir rahatsızlık olmadığına da dikkat çekerek, “Aileler genellikle ‘bu döneme kadar normaldi, ama ekrana maruz kaldı, ondan sonra otistik belirtiler çıktı, iletişimini kaybetti’ gibi ifadede bulunabiliyorlar. Ekran kullanımının otizme yol açmayacağını bilmemiz önemli, ama otistik belirtileri erkene çekmek ya da güçlendirmek, şiddetlendirmek noktasında kıymetli. Dünya Sağlık Örgütü ve Amerikan Psikiyatri Derneği, kesinlikle 3 yaş altında ekran kullanımını önermiyor” diye konuştu.
Otizm tanısında, 2 yaşın kritik bir yaş grubu olduğunu kaydeden Dr. Atabay, “Çünkü aynı zamanda, erken tanı grubuna giren çocuklar bunlar. Erken tanı olarak ifade edilen yaş grupları gittikçe aşağıya çekiliyor. Önce 3 yaş olarak başladı. Sonra 2.5 yaş ve şu an 2 yaş civarında. 2 yaş, erken tanıladığımız bir çocuk grubuna denk geliyor” ifadelerini kullandı.
“Otizmde erken tanı ve müdahale çok önemli”
Dr. Atabay, otizm tanısının çocuk ve ergen psikiyatristleri tarafından belirti ve tanı kriterlerine göre koyulduğunu belirterek, “Otizm, erken tanı ve erken müdahale ile birlikte ciddi yol alabildiğimiz bir rahatsızlık. Hatta yeni yapılan yayınlarda, otizm sonrasında daha nörotipik gelişmeye doğru kayışların özellikle son dönemde arttığı ve erken tanının buradaki önemi çok vurgulanıyor. İkincisi ve belki de en kıymetlisi, erken başlayan bireysel özel eğitim programları” dedi.
“En kıymetli nokta bireysel, özelleştirilmiş eğitim programı oluyor”
Otizmin ilaçlı bir tedavisinin olmadığına da vurgu yapan Dr. Atabay, “Otizmin çekirdek belirtilerini düzenleyebilen bir ilaç tedavimiz ne yazık ki yok. Çekirdek belirtileri toparlayabilecek herhangi bir özel eğitim programının dışında bir yöntemimiz yok. Buradaki en değerli ve en kıymetli şey bireysel, özelleştirilmiş eğitim programı oluyor. Bunu özel eğitim öğretmenlerimiz daha çok, çeşitli yöntemlerle çocuğa uygun bir şekilde ortaya koyuyorlar. Ek olarak ergoterapi, duyu bütünleme, dil-konuşma terapistleri, oyun terapistleri veya spor hocalarımız bu noktada destekleyici olabiliyorlar. Ama otizm, genellikle birçok disiplinin bir arada ve beraber çalıştığı bir alan. Otizmin farkındayız. Otizmli çocuklarımızın ve ailelerin yanındayız. Otizmli çocuklarımızı ve ailelerini sevgiyle kucaklıyoruz” ifadelerini kullandı. (Haber Merkezi)