Kahramanmaraş merkezli depremlerden sonra hizmet süresi 24 saate çıkarılan Mersin Şehir Hastanesi bünyesindeki hiperbarik ünitesi, uygulanan oksijen tedavisiyle enkazdan çıkarılan yaralıların uzuv kayıplarının önlenmesinde önemli rol oynayarak, depremzedelerin hayata yeniden tutunmasını sağladı.
6 Şubat'ta Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremler 11 ilde büyük yıkıma neden olurken, binlerce vatandaş hayatını kaybetti. Enkaz altında kalan ve yaralı olarak çıkarılan yüzlerce depremzede de tedavi için Mersin Şehir Hastanesine getirildi. Burada yaralılara anında müdahale edilirken, en önemli tedavilerden biri de hiperbarik oksijen tedavisi oldu. Özel bir odada saf oksijen solunmasıyla tedavinin gerçekleştirildiği, önceden 8 saat açık olan ünite, depremlerin ardından hastalara 24 saat hizmet sunuyor. Uzuvda dolaşım bozukluğu ve ödem bulunan, doku kaybı önlenebilir seviyede olan hastalar, hiperbarik ünitesinde tedaviye alınıyor. Doktorlar ve hemşirelerin gözetiminde odaya alınan hastaların değerleri basınç operatörlerince kameralardan anlık takip ediliyor.
“Bacakların, kolların ampute edilmemesini hedefliyoruz"
Yapılan tedaviyle ilgili konuşan Mersin Şehir Hastanesi Başhekimi Bahar Aydınlı, hiperbarik tedavi merkezinin normalde yara ve yanık hastaları ile vurgun, karbonmonoksit zehirlenmelerinde hizmet verdiğini söyledi. Bu tankın yüksek oksijen verdiğini kaydeden Aydınlı, “Normalde günde 8 saat çalışıyordu ama biz deprem sabahından itibaren bu tankı 24 saat çalıştırmaya başladık. Bir hekimimiz vardı ancak Sağlık Bakanlığımız 2 hekim daha görevlendirdi. Bu arkadaşlar 8 saatlik mesailerle dönüşümlü 24 saat basınç tankını hiç durdurmadan çalıştılar. Çünkü göçük altında kalan vatandaşlarda oluşan yaraların tedavisinin en etkin yolu aslında hiperbarik oksijen tedavisi. Dokulara oksijen ulaşmasını sağlayıp, kangren dediğimiz tabloya geçmemesini ve bacakların, kolların ampute edilmemesini hedefliyoruz. Biz bu tür hastaları günde bazen 3-4 kere oksijen tedavisine aldık. Hatta tankımızın içinde koltuklar var. O koltukları söktük ki içeri sedye ile hasta girebilsin diye. Çünkü yoğun bakımda hastalara da bu tedaviyi uyguladık. Çocuklar bu süreçte baya fayda gördü. Çocuklar korkmasın diye de yakınlarıyla birlikte içeri aldık. Çok fayda sağladı. Şehir Hastanesi olarak iyi ki bizde varmış bu tedavi diyorum. Olmasaydı bu hastaları ampute etmek durumunda kalsaydık çok üzücü olurdu. Gerçekten şu anda sonucunun iyi olduğunu görmek, o organın kaybedilmediğini görmek çok farklı. Çünkü bizi ilerleyen süreçte gerçekten ciddi bir engelli vatandaşımız bekliyor olacak” dedi.
"Mos mor ayağın yavaş yavaş renginin açıldığını görüyorsunuz"
Hiperbarik Tıp Uzmanı Gülşen Yetiş Buluklu ise bu makinenin dalgıçlarının vurgunlarında tedavi olmaları için bulunduğu söyledi. Daha sonradan birçok hastalıkta da kullanılmaya başlandığını kaydeden Buluklu, “Depremde bu makinenin ne kadar önemli olduğu bir kez daha görüldü. Birçok hastayı burada tedavi ediyoruz. Önce baktığınızda mos mor bir ayak görüyorsunuz. O mos mor ayağın bir anda yavaş yavaş renginin açıldığını görüyorsunuz. Biz özellikle herkesin bu tedaviyi bilmesini istiyoruz. Burası bu süreçte 24 saat açık kaldı, kalmaya devam ediyor. Şu ana kadar 100' yakın hastayı tedavi etmişiz” diye konuştu. Tek seansta 2 saatlik bir tedavi uyguladıklarını vurgulayan Buluklu, “Hastalarımız içeri giriyor ve biz içeriyi havayla basınçlıyoruz. Sanki hissiyat uçakta olan kulak dolgunluğu oluyor ve yüzde yüz oksijen veriyoruz. Hastalarımız 2 saat bu oksijeni soluyor, ondan sonra rahat rahat servislerine gidiyor. Günde 3-4 seans aldığımız hastalarımız da oldu. Biz İstanbul’da ilk depremzedeleri görmeye başladığımızda sayı çok azdı. Buraya gelince çok fazla depremzedenin olduğunu gördük. Buraya geldiğimde benim ilk gördüğüm ufak bir bebekti ve bacağı ampute edilmişti. O an hepimiz için çok kötü bir andı. Sonra yoğun olarak çalışmaya başladık. Çok sayıda depremzedemize iyi geldi. Tabi bu illa yüzde 100 her şeyi kurtaracağız diye bir şey değil. Ancak ne kadar uca gidebilirsek o bizim için güzel bir şey” şeklinde konuştu. (İHA)