Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından evlerde beslenen kedi, köpek ve gelinciklerin kimliklendirilmesi ve kayıt altına alınmasına dair yönetmelik kapsamında son tarih olan 31 Aralık 2022 öncesi veteriner klinikler doldu taştı. Can dostlarına çip taktırmak isteyen vatandaşlar kliniklerin yolunu tuttu.
Haber- FIRAT TATLI
Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından düzenlenen ve Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren "Kedi, Köpek ve Gelinciklerin Kimliklendirilmesi ve Kayıt Altına Alınmasına Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliği" verilen son kayıt tarihi öncesinde veteriner klinikler yoğun günler geçiriyor.
Yeni yönetmeliğe göre evde yaşayan kedi, köpek ve gelinciklere çip takma zorunluluğu getirildi. Mikroçip uygulamasıyla Ev Hayvanı Kayıt Sistemi'ne (PETVET) hayvanın adı, pasaport numarası, türü, ırkı, cinsiyeti, rengi, doğum tarihi, hayvan sahibinin adı, bulunduğu il, ilçe, köy-mahalle bilgileri ile acil durumda ulaşılabilecek kişi bilgileri kaydediliyor. Tüm kedi, köpek ve gelincikler için mikroçip uygulaması, il ve ilçe tarım müdürlükleri ile veteriner hekimler tarafından yapılıyor. 31 Aralık 2022 tarihine kadar kedi, köpek ve gelinciklerine çip taktırmayanlara 5199 sayılı Kanun gereği para cezası uygulanacak.
“ARAYARAK BİLGİLENDİRME YAPIYORUZ”
Evde beslenen sahipli hayvanlara çip takılması ile ilgili Mersin’de veteriner kliniği işleten ve Bursa Uludağ Üniversitesi’nden mezun veteriner hekim Mehmet Özbay, gazetemize değerlendirdi. İşlettiği klinikte toplamda 3 bin civarında kayıtlı hastası olduğunu belirten Özbay, “ Bizler telefon yolu ile bilgilendirme yapıyoruz. Devlette zaten bunu duyurdu birçok yerde bunu söyledi ve çip kullanma zorunluluğu getirdi” dedi.
“KAYIT ALTINA ALINMAK İSTENİYOR”
Çipin gerekliliğine, avantajlarına ve dezavantajlarından bahsetmek gerektiğe değinen Özbay, “Avantajı nasıl insan oğlunun Türkiye’de ve yabancı ülkelerde olduğu gibi bir İD numarası, kimlik numarası var ise bu ülkede yaşayan sahipli hayvanların bir İD numarası olsun, barkod numarası olsun diye çip takılarak sahiplendirilmek, sınıflandırılmak devlet bunu kayıt altına almak istiyor. Ne kadar sağlıklı diye soracak olursak, şöyle ancak sahiplendirilmiş hayvanlar çip takılıyor. Sadece onlara mecburiyet getiriliyor” şeklinde konuştu.
ÇİP TAKTIRMAK MECBURİ Mİ?
Son çip takma tarihi olan 31 Aralık 2022 sonrasında vatandaşların aklına takılan ‘takmazsak ne olur?’ sorusuna da açıklık getiren Özbay, “ Bizim ülkemizde hep ne yapılacaksa son günlere bırakılır. Buda şundan dolayı vakit bulamaz, planlayamaz, programlayamaz en son gün bir aksiyonda bulunurlar ya da son güne kadar devlet acaba bu zorunluluğu değiştirecek mi? deniliyor. İlk olarak taktırmama gibi bir konu olmayacak. Çip taktırma mecburiyeti var. Takılmasa şikayet olduğunda ya da gezdirilmeye çıkartıldığında ya da çipsiz bir hayvan yakalandığı zaman cezai yaptırımları olacaktır” ifadelerine ver verdi.
CEZASI NE KADAR?
Taktırılmaması durumunda verilecek olan para cezasının henüz net olmadığını belirten Özbay, “ Şimdiki şartlarda rakam çok belli değil ama yasak geldikten sonra devletin çıkaracağı bir rakamla cezalandırma olacak, cezalandırmadan sonrada yine mutlaka çip takılma zorunluluğu getirilecektir” dedi
ÇİP FİYATLARI NEKADAR?
Vatandaşlar için birde ekonomik bir boyut olduğunu ifade eden Özbay, “ Şimdi kedi ya da bir köpek için koruyucu bir aşı yaptırdığınız zaman 275 lira gibi bir fiyatı var. Bir kediye 4 tane aşı, bir köpeğe 6 tane aşı yapıyorsun. Baktığımız zaman bölge bölge değişmek ile beraber insanları bunun ekonomik zorluğunu ön plana alıyor. ‘O kadar aşı yaptırıyoruz, mamasını veriyoruz, diğer bakımlarını yaptırıyoruz bide çip takıp ekstra masrafa giriyoruz’ diyen ve serzenişte bulunan hasta sahipleri var. Bir çipin maliyeti Veteriner Odasının da belirlediği bir fiyat var, buda 160 lira. Belirlenen fiyatlara paralel hareket ediyoruz. Ama yarın bir gün çipler bize pahalıya satılır, bizde maliyetleri kurtarmıyor diye fiyatları artırabiliriz bilemeyiz” şeklinde konuştu.
“KÜÇÜK BİR PİRİNÇ TANESİ”
Takılacak olan çipin fonksiyonlarına değinen Özbay, “Çipin sadece bir data olarak toplanarak bilgilerinin girilmesi ve olası bir anlaşmazlıkta kedinin yada köpeğin kime ait olduğunun belgelemekten başka hiçbir fonksiyonu yok. GPS gibi sinyal bildirsin, yer bildirimi yapsın kedim köpeğim kayboldu buna şuradan bakayım, kedimi köpeğimi bulayım böyle bir fonksiyonu yok. İnsanlar öyle düşünüyor biraz ama öyle bir özellik yok. Çünkü düzenli olarak şarj olarak bir vericiye düzenli olarak sinyal verebilmeli. Bunu uyduya gönderebilmeli ki biz onun yer tespitini yapabilelim. Bu çip sadece uzun ömürlü bir barkot okuyucu tarafından okuna bilenen bir küçücük pirinç tanesi kadar bir şey” dedi.
NEDEN TAKILIYOR?
Evcil hayvanlarda çipe neden ihtiyaç duyulduğuna dikkat çeken Özbay, “ Belgelemek adına bu yapılıyor. Çünkü biz buradan çipi takıp pasaportun üzerinden sisteme girdiğiniz zaman onu ancak yine yetkili bir Tarım İl Müdürlüğünde yetkili biri değiştirilebilir. Başka kimse değiştiremez. Dolayısıyla köpeğiniz gitti birini ısırdı ‘ben bunu tanımıyorum’ deme şansınız yok. Çipin böyle bir kolaylığı olacaktır. Birde kaybolduğu zaman, sizin mesela çok değerli bir ırktan olan hayvanınız vardı, bunu kaybettiniz başka bir buldu ve veteriner hekimden düz karne çıkardı ‘benim köpeğim’ dedi. Siz orda çıkıp ‘hayır bu köpek benim’ dediğiniz zaman iddialaştınız çipi okuttunuz o köpeğim size ait olduğunu belgeleyebiliyorsunuz. Yoksa başka bir şey yok. Denetlenebilir bulunabilir olması için yapılıyor” ifadelerine yer verdi.
“İYİ DÜŞÜNÜLMÜŞ BİR PROJE DEĞİL”
Çalıştırdığı klinikte çip kalmadığını belirten ve çip beklediklerini söyleyen Özbay, “ Şuanda çip yok, bizim çipimiz bitti. Yeniden talep ettik, çip gelene kadar gelenleri not alıyoruz. Geldiği zaman bu kişileri arayacağız. Hali hazırda birikmiş bir 30-40 tane çip bekleyen kişi var” diyerek, “ Çok düşünülerek, çok sağlıklı bir şekilde hazırlanmış bir proje olduğuna inanmıyorum. Biz kendi evimizdeki canlılara bakıyoruz esas sokak ta yaşayan sahipsiz canlar düşünülmeli” dedi.
1 KİLO KEDİ MAMASI 100 LİRA
İnsanların hayvanları satın aldıklarını ya da sahiplendikten sonra sokağa bıraktıklarını bununda ekonomiden kaynaklandığını belirten Özbay, “ Covid-19 zamanında insanlar ailelerine kedi köpek olmak üzere bir çok dost kattılar ki evdeki sosyal aktiviteyi biraz daha arttırdılar. Şimdi insanlar biraz ekonomik durumdan dolayı para vererek ya da hatıra göre sahiplendikleri çok güzel ırk kedi ve köpekleri sokaklara salıyorlar. O kadar çok arttı ki bu durum. Çoğunluklada altında yatan sebep ekonomi oluyor. Mama fiyatlarına bağlı, aşı fiyatlarına bağlı oluyor. Mamada beklenen bir KDV indirimi vardı o yapılmadı mesela ve her 3 ayda birde düzenli olarak zam alıyorlar. Mama fiyatları kalite kalite değişiyor ama ortalama 2 kilo bir kedi maması 200 lira civarındadır. Sokak hayvanlarına yedirilebilecek mama 50-60 liraya gelebilir ama kalitesine göre değişiyor. Köpeklerin mama fiyatları da aşağı yukarı bu şekilde olsa da kedilere göre biraz daha düşük olur”
“BUZDAĞININ DİĞER TARAFI”
Gözle görülmeyen ve buzdağının diğer bir tarafının olduğunu sözlerine ekleyen, “Bunlarda sokakta yaşayan hayvanlar. Ya da barınağın kısırlaştırarak aşılayarak doğaya tekrar saldığı sahipsiz hayvanlar. Şimdi eğer bunu kontrol edemiyorsanız zaten evde bizim kontrol ettiğimiz hayvanları çokça sağlıklı değil. Esas başıboş hayvanların, işte yardıma muhtaç tedaviye muhtaç hayvanları takip edebilmek kontrol altına ala bilmek çok daha önemli” ifadelerine yer verdi.
“HAYVAN SEVERLER VE YEREL YÖENTİMLER PAYDAŞ OLMALI”
Sokak hayvanları ile ilgili farklı boyutlar olduğunu ve bunlardan birinin de yerel yönetimler olduğunu ifade eden Özbay, “Şimdi biz işin içindeyiz çoğunla ödenek ile alakalı kadro ile ilgili alakalı yapılan işin içeriği ile alakalı kamuoyu ile ara ara ters düştüğü durumlar oluyor. Gidin Mersin Büyükşehir Belediyesinin barınağına bakın kapasiteyi ne kadar artırırsanız artırın, işletin kadroyu ne kadar büyütürseniz büyütün yinede oradaki hayvanlara sağlıklı bir hizmet veremeyeceklerdir. Çünkü inanılmaz sayıda terk edilmiş, trafik kazalı, hasta bir sürü hayvan vardır. Bura da belediyeleri yerel yönetimleri suçlamamak lazım. Orada 20 tane veteriner hekim koysanız da onlarda yetişemez. İstihdamda belediyelerin bütçelerine bağlı. Şimdi orada 5 bin 10 bin tane köpeğin sağlık yada beslenme hizmeti alabileceğini kimse iddia edemez. Dolayısıyla bu hizmeti alamayınca aksayan yerler olacaktır. Dolayısıyla kamuoyu buna ılımlı yaklaşmıyor. Bakın ben veteriner hekimim bende tenkit ile yaklaşıyorum, ama abartarak bazı hayvan severler istiyorlar ki, orası cennet köşesi gibi olsun. Ama mümkün değil karşılıklı empati kurarak yaklaşmamız lazım. Belki yerel yönetimlerin bu işleri biraz daha ciddiye alması biraz daha farklı noktalarda barınaklar açarak farklı kadrolarda hizmet vermesi, hayvan severlerinde empati kurarak ‘evet bu ancak bu şartlarda bu kadar yapılabiliyor’, ‘bizde bari destek olalım’ demesi lazım yerel yönetimlerin çözebileceği bir şey değil. Hayvan severlerinde tek başına çözebileceği bir şey değil. Mutlaka paydaş olunması gerekiyor” diyerek tamamladı.