Fatih Alkar’ın sunmuş olduğu Gündemin Nabzı programına katılan Psikolog Hande Alkar, psikoloji alanında insanlar üzerinde yanlış algılar oluştuğunu ve insanların tedavi olmak için psikoloğa gitmeye çekindiklerini belirterek, “Bir psikolog, bir hastanede ya da klinikte çalışmıyorsa, o kişi psikolog değildir algısı var. Ama o öyle değil. Sosyal psikoloji alanında yüksek lisans yapan bir kişi aynı zamanda psikolog unvanını alıyor. Sadece yaptıkları işler, yöneldikleri açılar farklı olabiliyor” dedi.
Haber – Vecdi Yenigül
Psikolog Hande Alkar, Kanal 33’te Fatih Alkar’ın sunmuş olduğu Gündemin Nabzı programına konuk olarak psikoloji alanında bilgiler verdi. Fatih Alkar’ın sorularını yanıtlayan Hande Alkar, psikoloji konusunda toplum ve kamuoyunda olan algılardan bahsederek, insanların psikoloğa gitme konusunda çekincelerini anlatttı. Psikolojinin birçok alt dalı olduğunu belirten Alkar, “Mezun olduktan sonra direkt olarak psikolog unvanına sahip olamıyoruz. Almamız gereken birçok eğitim var yönelmemiz gereken birçok alan var. Klinik psikoloji olabilir, sosyal psikoloji olabilir, adli psikoloji olabilir birçok alanda insanlar kendilerini geliştirebilir. Örnek veriyorum bir psikolog bir hastanede ya da klinikte çalışmıyorsa, o kişi psikolog değildir algısı var. Ama o öyle değil. Sosyal psikoloji alanında yüksek lisans yapan bir kişi aynı zamanda psikolog unvanını alıyor. Sadece yaptıkları işler, yöneldikleri açılar farklı olabiliyor. Örnek veriyorum satış alanında eğitim veren birisi de psikoloji mezunu olabilir. Ya da etkili iletişim dersi veren birisi de psikoloji mezunu olabilir. Sadece hangi alana yönelmek istiyorlar, kimlere hitap etmek istiyorlar bunlar bizim için önemli. Kendimden örnek verirsem eğer, yüksek lisans mezunu olmadığım için kendime uzman psikolog diyemiyorum. Gerekli eğitimlerimi aldım, eğitim vermek için bazı eğitimlerimi de tamamladım” diye konuştu.
“HAYATI AKIŞINA BIRAKMAK LAZIM”
Pandemi sürecinde insanların yaşamadığı şeyler yaşadığını, bu konuda ise negatifi pozitife döndürme olayına değinen Alkar, “Siz haberlerden örnek veriyorsunuz. Haberleri izlemeyen birisinin hiçbir zaman olumsuzdan haberi olamaz. Bazen haber izlerken o haberin doğruluk payına ne kadar inanıyorsunuz? İnanamazsınız. Diyelim ki o haberde 100 tane vaka var diyorlar. Belki o vaka birdir belki de bindir. Bundan hiçbir zaman emin olamayız çünkü o veriler bizim elimizde değil. Biz eğer yönelimlerimizi başka tarafa çekersek, canımızı sıkan bir haber gördüğümüzde kanalı değiştirip kendimizi başka bir şekilde başka bir haberle tatmin edersek zaten bu olumsuzlukları görmeyeceğiz. Pandemi dönemi evet, herkesin haberdar olması gereken bir mevzu ama koronavirüs ne yazık ki hayatın içinde artık. Kabullenmemiz gereken bir olay. Biraz daha rahat bırakıp hayatın getirdikleriyle yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Her şeyden stres oluşturursak, her şeyi negatif olarak çekersek gerçekten bu iyi bir şey olmayacak. Hayatı akışına bırakmak lazım. O maskeyi neden takıyoruz diye düşünmesinler, o aşıyı yaptırsak mı yaptırmasak mı diye de düşünmesinler. Önce kendimizden başlayacağız. Kararları da kendimiz için vererek çevremizi etkileyeceğiz” sözlerini kullandı.
