Mersin Tabipler Odası ve Ses Mersin Şubesi “Emek bizim,Söz Bizim” etkinlikleri kapsamında ortak basın açıklaması düzenledi. Basın açıklamasını okuyan Mersin Tabipler Odası Başkanı Doktor Mehmet Antmen, “Kuşkusuz geride bıraktığımız bu süreçte pandemiden en çok etkilenen sağlık emekçileri oldu. İktidarın sağlık emekçilerini ve toplumu yok sayan anlayışı nedeniyle önlenebilir bir hastalıktan yüzlerce arkadaşımızı kaybettik” dedi.
Haber - Mehmet Çetin
Mersin Tabipler Odası ve Ses Mersin Şubesi “Emek bizim,Söz Bizim” etkinlikleri kapsamında ortak basın açıklaması düzenledi. Toros Devlet Hastanesi Polikliniklik girişinde yapılan basın açıklamasını okuyan Mersin Tabipler Odası Başkanı Doktor Mehmet Antmen, “İlk resmî vakanın açıklandığı 11 Mart 2020’den bugüne 19 ayını geride bıraktığımız COVID-19 pandemisinin yıkıcı etkisini yaşamaya devam ediyoruz” diyerek, “Kuşkusuz geride bıraktığımız bu süreçte pandemiden en çok etkilenen sağlık emekçileri oldu. İktidarın sağlık emekçilerini ve toplumu yok sayan anlayışı nedeniyle önlenebilir bir hastalıktan yüzlerce arkadaşımızı kaybettik. Tüm pandemi süreci boyunca hekimler ve sağlık çalışanları uygun olmayan çalışma koşullarında uzun süre çalışmak zorunda kaldı. Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere, iktidarın bilimsel bilgiye dayanmayan, şeffaflıktan uzak, yerel dinamikleri gözetmeyen, eksik, yanlış ve tutarsız uygulamalarının bedelini biz sağlıkçılar hayatlarımızla ödedik/ödüyoruz” diye konuştu.
“PANDEMİDE, PLANSIZLIKTAN DOLAYI SAĞLIKÇILARIN İŞ YÜKÜ ARTTI”
Pandemi sürecinde sağlıkçılara karşı olması gereken yükümlülüklerinin yerine getirilmediğini söyleyen Antmen, “Pandemi sürecinde öncelikli planlama birinci basamakta yapılması gerekirken; (test, temaslı takibi, yaşam alanlarının salgına göre düzenlenmesi vb.) bu yapılmadı ve salgın hastanelerde karşılandı. Bu plansızlığın sonucu olarak sağlık çalışanlarının iş yükü arttı, çok sayıda sağlık emekçisi hastalığa yakalandı. Uzun saatler kesintisiz çalışma, sık nöbet tutma, her 5 dakikada bir muayene, yoğun iş yükü, şiddete maruz kalma çalışma alanımız olan sağlık kurumlarının olağanı haline geldi. Pandemi öncesinde de karşı karşıya kaldığımız bu sorunlar salgınla birlikte daha da derinleşti, çalışma koşullarımız daha kötü hale geldi. Sağlık Bakanlığı çalışma alanlarımızda COVID-19’a ilişkingerekli önlemleri almadı. Örneğin; ‘mühendislik ve idari önlemleri’ (havalandırma, filtrasyon, nöbet değişimleri öncesi gerektiğinde dezenfeksiyon, fiziksel mesafe bariyerleri oluşturmak, işyerine güvenli ve mesafeli ulaşımı sağlamak...) gibi yükümlülükler yerine getirilmedi” ifadelerini ekledi.
“SAĞLIK BAKANLIĞI SAĞLIK KURUMLARINDA SALGIN HAZIRLIĞI YAPMA GEREĞİ DUYMADI”
Temel insan hakları arasında yer alan güvenli ortamlarda çalışma hakkı; pandemi sürecinde ihlal edildiğini öner süren Antmen, “İşçi sağlığı ve iş güvenliği, uygun çalışma ortamı, uygun çalışma süresi, izin ve dinlenme hakkı, uygun işte çalıştırılma, adil ücret ve örgütlenme hakları salgın döneminde göz ardı edildi. Özellikle pandeminin ilk aylarında sağlık çalışanları maske, siperlik, gözlük, eldiven, dezenfektan gibi koruyucu materyallere ulaşmakta ciddi sorunlar yaşadı. Salgının ilerleyen dönemlerinde ise aile sağlığı merkezlerinde, işçi sağlığı ve iş güvenliği gibi birinci basamakta görev yapan sağlık çalışanları ve işyeri hekimleri yeterli ve nitelikli kişisel koruyucu donanıma (KKD) ulaşım sıkıntısı yaşadı. Türkiye’nin komşu ülkelerinde vakalar ve ölümler hızla artarken Sağlık Bakanlığı sağlık kurumlarında salgın hazırlığı yapma gereği duymadı. Vakalar uzunca bir süre gizlendi ve sağlık çalışanları bulaş riskiyle karşı karşıya bırakıldı” diye konuştu.
“HAKLARIMIZIN VERİLMESİNİ İSTİYORUZ”
Türkiye’de sağlık ortamlarının sadece sağlık çalışanları için değil, Covıd-19 dışı hastalığı olanlar için de riskli alanlar haline getirildiğini ekleyen Antmen, “ İstifa, emeklilik, rapor alma, izin, mola haklarının kullanılması genelgelerle resmileştirilerek engellendi. Sağlık reformu adı altında sağlığı piyasalaştıran bu sistemin mevcut olumsuzlukları pandemi sürecinde net olarak ortaya çıktı. Çöken sağlık sisteminin bedelini ödüyoruz, daha fazla bedel ödemek istemiyoruz; Sağlık Bakanlığı’nı bir an önce çalışma alanlarımızda düzenleme yapmaya çağırıyoruz! Tüm sağlık çalışanları için güvenli çalışma alanı, hastalarımız için güvenli tanı tedavi ortamlarının oluşturulmasını, önlemlerin gözden geçirilip yeniden düzenlenmesini istiyoruz!. Haftalık çalışma sürelerimizin yeniden düzenlenmesini ve azaltılmasını istiyoruz!. Şiddete ve hastalıklara karşı güvenli, sağlıklı çalışma ortamı istiyoruz!. OHAL KHK’leriyle hukuksuzca ihraç edilen, güvenlik soruşturması gerekçe edilerek ataması yapılmayan tüm hekimlerin/kamu emekçilerinin derhal görevlerine başlatılmasını istiyoruz!. Birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesini ve sevk zinciri uygulamasına geçilmesini istiyoruz!. İşverenler, sağlık çalışanlarına 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanuna göre Covıd-19’dan korunma, KKD kullanımı, hastalık yönetimi vb. konularda eğitim vermek ve bu eğitimleri her birim değişiminde yenilemek zorundadır. Korunmayla ilgili havalandırmadan, iş örgütlenmesine, iş yükünün düzenlenmesine kadar geniş bir yelpazede işçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili önlemler de sorumlulukları arasındadır. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun etkin bir şekilde uygulanmasını istiyoruz” dedi.