Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Alev Bobuş Örs, gazetecilere yaptığı açıklamada, kadavranın iyi bir tıp eğitimi için çok önemli olduğunu söyleyerek, “20 kadavra ile her yıl binin üzerinde öğrenciye eğitim veriliyor. Birinci ve ikinci sınıflarda 600’e yakın tıp öğrencisinin yanı sıra dişçilik fakültesi ve teknisyenlik branşlarının öğrencileri ile birlikte her yıl binden fazla öğrenci, laboratuvarda kemikler, kadavralar ve maketlerle anatomi dersi alıyor” dedi.
Haber – Barış Köksal
Türkiye’de kadavra sayılarının oldukça az olduğu biliniyor. Konu hakkında insanların beden bağışlarını doğru bulmamasına karşı, Diyanet İşleri Başkanlığından yapılan insanların bedenlerini kadavra olarak bağışlamalarının din bakımında olumuz olmadığını belirten açıklamasının ardından tıp camiası kadavra bağışlarının artmasını umut ediyor. Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi hocaları, beden bağışçılarını, ‘bilime katkı sağlayan sonsuz öğreticiler’ olarak niteliyor. Doktorların, doğru tedavi yöntemleri bulabilmeleri için insan anatomisini çok iyi bilmesi gerekiyor. Kadavralar ise bu konuda doktorlar için yol gösterici niteliği taşıyor. Bağışların yetersiz olması nedeniyle de kadavra ihtiyacı, vefat eden ve kimsesi olmayan insanlarla karşılanmaya çalışılıyor. Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı, gazetecilere tıp eğitimi için kadavranın önemini anlattı. Tıp Fakültesi öğrencilerinin, kadavra, eğitim aldıkları laboratuvarda, 20 yetişkin, yaklaşık 50 de fetüs kadavra bulunuyor. İkişer bölüm ve iki kattan oluşan, 8 kadavra alan iki formaldehit havuzun yer aldığı laboratuvarda, 6 kadavra alan morg ünitesi de yer alıyor.
“BİZ TOPLUMU BİLİNÇLENDİRMEK, FARKINDALIK OLUŞTURMAK İSTİYORUZ”
Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Alev Bobuş Örs, kadavraların sadece öğrenci eğitiminde değil, cerrahların kendilerini geliştirmelerinde de önemli olduğunu belirterek, “Herkesin buna bakış açısı farklı. İnsanların duygusal dünyası farklı, kimseyi ‘niye böyle düşünüyor’ diye eleştiremeyiz. Ancak, bilime bu şekilde faydalı olmak isteyen insanlar var. Onların anatomi bölümüne ulaşması zor olabiliyor. Anatomi bölümüne ulaşmaları gerektiğini bilemeyebiliyorlar ya da yakınları bu konuda razı olmayabiliyor. Bu anlamda sıkıntı var. Bunun için de biz toplumu bilinçlendirmek, farkındalık oluşturmak istiyoruz. ‘Gelsin herkes bedenini bağışlasın’ değil tabi ki ama bağışlamak, bilime bu şekilde faydalı olmak isteyenlerin tıp fakülteleri anatomi bölümlerine başvurmaları gerektiğini anlatmak istiyoruz” ifadelerini kullandı.
“CAİZ OLDUĞUNA DAİR DİYANET SAYFASINDA BİLGİLENDİRME VAR”
Diyanet İşleri Başkanlığının da beden bağışı konusunda açıklaması olduğuna vurgu yapan Örs, “Bedene saygı çerçevesinde, sadece bilimsel amaçla kullanılmak şartıyla bir engel olmadığına, bunun caiz olduğuna dair Diyanet sayfasında da bilgilendirme var. Zaten anatomi bölümlerinde bu saygıyı gösteriyoruz. Herkes bundan emin olabilir. Daha sonra defnedilirken de kişinin vasiyeti gereğince uygun törenleri gerçekleştirerek, kefenlemenin, yıkamanın, her şeyin usulüne uygun şekilde yapılarak defnedilmesini sağlıyoruz” ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Örs, Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesine her yıl 300 öğrencinin kayıt yaptırdığını belirterek, 20 kadavra ile her yıl binin üzerinde öğrenciye eğitim verdiklerini söyledi. Birinci ve ikinci sınıflarda 600’e yakın tıp öğrencisinin yanı sıra dişçilik fakültesi ve teknisyenlik branşlarının öğrencileri ile birlikte her yıl binden fazla öğrencinin, laboratuvarda kemikler, kadavralar ve maketlerle anatomi dersi aldığını belirten Örs, “Şu anda 20 kadavramız var. Bunun dışında kendini bağışlamak üzere bize başvurmuş 95 beden bağışçısı var. Biz bu bağışçılara bir form veriyoruz. O formda bedenlerini bağışlarken bilimsel amaçla kullanılacağına dair bir madde işaretleniyor. Onların gelecekte nasıl bir prosedüre maruz kalacaklarını bilerek bu işlemleri yapmalarını istiyoruz. Yakınlarından iki kişinin şahitlik yapması ve bir de hekimin onaylaması gerekiyor” diye belirtti.
“BİR İNSAN HEM ORGANLARINI HEM KADAVRASINI BAĞIŞLAYABİLİR”
Beden bağışı ile organ bağışının birbirinden çok farklı olduğunu, beden bağışı yapmak isteyen bireylerin, tıp fakültelerinin anatomi bölümlerine, organ bağışı yapmak isteyenlerin de hastanelerdeki doku ve organ nakli bölümüne başvurmaları gerektiğinin altını çizen Örs, “Bu iki durumun birbirine hiçbir engel taşımadığını ifade eden Örs, “Bir insan hem organlarını hem kadavrasını bağışlayabilir. Beden bağışçısı olması organ bağışına, organ bağışı yapması kadavra bağışına engel değil” şeklinde konuştu.
“KADAVRA BAĞIŞI YAPAN HER BİREYİN DE İLLAKİ BİR MEZAR YERİ OLUYOR”
Bireyin, kadavra olmaktan vazgeçebileceğini sözlerine ekleyen Örs, bağışçının laboratuvarda faydalı bir süre geçirmesi için 3 ila 5 yıl arasında bir zaman dilimi seçildiğini ifade ederek, “Bedeni ilaçlıyoruz, organ ve doku saklama dolaplarında muhafaza ediyoruz. En az 3 yıl kalmasını istiyoruz. Daha sonra yakınlarına teslim ediyoruz. Kadavra bağışı yapan her bireyin de illaki bir mezar yeri oluyor, defnediliyor. Yani geldikleri zaman sonsuza kadar burada kalmıyorlar” ifadelerine yer verdi. Kadavraların sonsuz öğreticiler olduğunu, çünkü bedenlerini sunarak bilime katkı sağladıklarını ve bunun ise sonsuza ulaşan bir durum olduğunu söyleyen Örs, “Sonsuz sayıda öğrenciye ulaşıyor ve o öğrenciler daha iyi yetişip daha iyi hekimler, daha iyi cerrahlar olup toplumun da daha iyi sağlık hizmeti almasını sağlıyorlar. Biz yaptığımız törenlerle hem bağışçı yakınlarına hem de kimsesizlere teşekkürlerimizi ve şükranlarımızı sunarken hem öğrencilerimiz adına hem burada yetişen, becerilerini geliştiren uzmanlar ve cerrahlar adına hem de kadavralar sayesinde daha iyi sağlık hizmeti alan vatandaşlarımız adına teşekkür ediyoruz” diyerek sözlerine son verdi.