Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) ile Bloomberg HT iş birliğinde, Yenişehir Atatürk Kültür Merkezi’nde ‘Mersin Ekonomi Zirvesi’ düzenlendi. Panel şeklinde düzenlenen etkinliğin açılışında konuşan MY Eğitim Danışmanlık Kurucu Ortağı Mert Yılmaz, “5 yıllık enflasyon yüzde 100’ü geçti ama gelirleri yüzde 100 artan sabit gelirli yok. Son alınan 200 baz puanlık indirim kararıyla ben seçime kadar enflasyonla gerçek anlamda bir mücadele niyeti olmadığına inandım. Yaşanan her sorunu MB’nin faizle çözmesini bekleme alışkanlığından vazgeçilmeli. Bugün faiz artsa da sorun çözülmeyecek. Türkiye 30 sen
Haber – Mehmet Çetin
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) ile Bloomberg HT iş birliğinde, Yenişehir Atatürk Kültür Merkezi’nde ‘Mersin Ekonomi Zirvesi’ düzenlendi. Panelin ikinci oturumunda Zeliha Saraç Moderatörlüğünde ‘Dijitalleşen Dünya, Kırılan Tedarik ve Bölgemize Yansımaları’ konusu konuşuldu. Zirve’nin konuşmacıları arasında; MTSO Tönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, MY Eğitim Danışmanlık Kurucu Ortağı, Dünya Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ katıldı. Zirvede konuşan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, “Dövizdeki harekeliliğin sebebi gelişen teknoloji ile rahatlıkla bulunabilir. Spekülatif artışların önüne geçilmesi gerekir. Artan kurlar nedeniyle yatırımların istihdam sağlayacak sanayi yatırımı yerine paradan para kazandıracak döviz yatırımına doğru yön değiştirdi. Yükselen kurlar ihracatçıyı da olumlu etkilemiyor. Çünkü tüm dünya artık döviz hareketlerini takip ediyor ve Türkiye’de artış olduğunda müşteri döviz üzerinden indirim talep ediyor. İhracatçı kazanmıyor. Bu spekülatif hareketler birilerinin servetini büyütüyor. İhracata dayalı büyümenin sadece dövizi artırmayla gerçekleşmeyecek. Bunun için sanayinin geliştirilmesi, eğitimin ona göre planlanması gerekiyor” diye konuştu.
SEÇER: “MERSİN YILDIZI PARLAYAN BİR KENT OLACAK”
Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, zirvede yaptığı konuşmada, Mersin’de birim fiyatı yüksek olan ürünlerin üretildiğini belirterek, “Mersin, gelecekte yıldızı parlayan bir kent olacak. Umut ediyorum tarih beni yanıltmayacak, önümüzdeki yakın tarihte, daha sonra orta ve uzun vadede Mersin’in nerelere evirileceğini hep beraber göreceğiz. Mersin tarım kenti, toprakla suyu buluşturduğunuz zaman zaten verim, kalite çok muazzam oluyor. Yani rafta pazar değeri, etiket fiyatı yüksek ürünler Mersin’de. Burada birim fiyatı yüksek ürünler üretiliyor. Bütün bunlar bizim ciromuza katkı yapıyor. Türkiye’nin 5., 6., 7. sırada vergisini ödeyen şehiriz ama Türkiye’nin gelir dağılımında kardeşler arasında fakirliğin tavan yaptığı şehiriz, Adana’dan sonra 2’nci sırada” şeklinde konuştu.
“MERSİN’İN, DÜNYANIN ÇOK ÖNEMLİ BİR LOJİSTİK MERKEZİ HALİNE GELMESİ SÖZ KONUSU”
Kentte tarım, turizm ve sanayinin var ettiği bir başka sektör olan lojistik sektörünün öneminden bahseden Seçer, “Çok sektörlü bir kentin kendiliğinden devasa bir sektör ürettiğini görüyorsunuz, lojistik. Sanayi; lojistik lazım. Ticaret; yurt içi, yurt dışında lojistik lazım. Tarım; üretim yapıyorsunuz lojistik lazım. Turizm; lojistik lazım. Bütün yollar lojistiğe çıkıyor. Uluslararası havalimanı; bunun önemi çok büyük. Merkezi yönetimin 2013’te temeli atılan bir uluslararası havaalanını bitiriyor olması lazım. Otoyol, Çeşmeli’den mutlaka Taşucu’na bağlanmalı; ama Orta Anadolu’yu Gülek’ten sonra bağlayan önemli bir kapı olan Sertavul’un Silifke’ye kadar inmesi lazım. SEKA Limanı özelleşti, orada bir ticaret söz konusu olacak. O bölgenin üretimi, tarımı, turizmi var. Oradan bağlayacaksınız ya da Orta Anadolu’dan ihracat yapacaksınız ya da ithal ürünlerini Anadolu’ya taşıyacaksanız. Eğer SEKA Limanını açıyorsanız, orası son derece önemli. Liman konusu da Mersin için büyük önem taşıyor. Mersin’in bu bölgenin, tüm dünyanın çok değerli, önemli deniz ticaretinin kesiştiği nokta olan bir lojistik merkezi haline gelme durumu söz konusu” ifadelerini kullandı.
“MERSİN’E YATIRIM İSTİYORUM”
Seçer, daha önce Mersin olarak belirlenen ama 11. Kalkınma Planı’nda yeri ‘Doğu Akdeniz’ olarak işaretlenen ana konteyner limanı konusuna değinerek “Şu anda liman 2,6 milyon TEU. Eğer bir problem yaşamazlarsa hukuki olarak, 1 milyon TEU liman genişleyecek. Benim gelişmeden, kalkınmadan, büyümeden, ticaret hacminin genişlemesinin durdurulmasından yana bir tavrım olamaz belediye başkanı olarak. Ben yatırım istiyorum. Tüm Mersin’e, tüm bölgeye, tüm ülkeye matuf ve hepimizi ilgilendiren önemli, değerli yatırımların Mersin olarak üzerine gitmemiz gerekiyor. Ne yapıp ne edip bu yatırımları Mersin’e kazandırma zorunluluğu ortaya çıkıyor. Bunu bürokrasiden çok seçilmişlerin düşünmesi gerekiyor” diye ekledi.
KIZILTAN: “MERSİN DÜNYANIN SAYILI LOJİSTİK KENTLERİNDEN BİR TANESİ”
Mersin’in dünyanın sayılı lojistik kentlerinden bir tanesi olduğunu belirten Kızıltan, “Pandemi ile tüm dünyada tedarik zincirleri kırıldı. Avrupa ve Çin’de üretimin durmasıyla Türkiye Çin’in rolünü üstlenmeye başladı. Biz de Mersin’i buna göre planlamak istiyoruz. Mersin dünyanın sayılı lojistik imkanlarına sahip şehirlerinden. Sanayimiz son 20 yılda gelişmeye başladı. Havzasındaki illerin potansiyeli de göz önünde bulundurulup ortak planlamaya gidilirse bu bölge dünyanın sayılı ekonomik güçlerinden biri haline gelebilir. Oysa ekonomik güç Anadolu’ya yayılıp ülke geneline paylaştırılmak yerine yanlış bir İstanbul politikasıyla yalnızca İstanbul’a aktarılıyor. Bundan vazgeçilmeli” şeklinde konuştu.
YILMAZ: “FAİZ ARTSA DA SORUN ÇÖZÜLMEYECEK”
Ekonomi Zirvesi’nde konuşan MY Eğitim Danışmanlık Kurucu Ortağı Mert Yılmaz ise, ekonomik sorunların nedenlerini anlatarak çözüm yollarını sunması sonrası halkın ve iş dünyasının bu süreçte neler yapması gerektiğini sıralayarak, “Bugün yaşanan ekonomik sorunların temelinde hukuk, özgürlük, demokrasi, eğitim sorunları bulunuyor. İkinci sorunu da üretim modeliyle ilgili, ithal etmeden üretim yapılamıyor. İşin siyasi tarafını bir kenara bırakıp ön görülebilir, sürdürülebilir bir ekonomi politikası ortaya konulup konulmadığına bakmak gerekir. 2 yılda hangi ülkede 4 kez Merkez Bankasının başındaki kişileri değiştirseniz olumsuz etkilenirdi. Rekabetçi kur konusunda ise, öngörülebilirlik olmadığı için ihracatçı da memnun değil. Sorunun çözümü için ülkede sabit gelirli ve dar gelirli insanların refahın artırılması gerekiyor. 5 yıllık enflasyon yüzde 100’ü geçti ama gelirleri yüzde 100 artan sabit gelirli yok. Son alınan 200 baz puanlık indirim kararıyla ben seçime kadar enflasyonla gerçek anlamda bir mücadele niyeti olmadığına inandım. Yaşanan her sorunu MB’nin faizle çözmesini bekleme alışkanlığından vazgeçilmeli. Bugün faiz artsa da sorun çözülmeyecek” ifadelerine yer verdi.
“DİJİTALLEŞMENİN ÖNEMİNİ DE HERKES KAVRAMALI”
Sermayenin güçlendirilmesi gerektiğini söyleyen Yılmaz, “Enflasyon kısa sürede istenen seviyelere geleceğini düşünmüyorum. Türkiye eğer bugün çılgın bir proje yapmak istiyorsa Devlet Planlama Teşkilatı’nı (DPT) tekrar kurmalı. Politize olmayan insanlar yol haritası çizmeli ki her sabah uyandığımızda farklı bir tedbirle karşılaşmayalım. Enflasyon yüksek seyretmeye bir süre daha devam edecek. Baz etkisini bile öldürdük. Yılsonu yüzde 20’lere yakın enflasyon gelecek. İkincisi faizler aşağı çekilecek ve döviz yükseliş tarafında kalmayı sürdürecek. Ama sakın kur riski alarak iş yapmayın. Bugün hikayenin okunduğu yerle yarın sabah kalktığınız yer aynı olmayabilir. Dış ticaretle uğraşanlar kur riski almayın ve kendinizi kur riskinden koruyacak enstrümanları öğrenin. Ayrıca dijitalleşmenin önemini de herkes kavramalı. Bugün para kazanıyor olmanız önümüzdeki dönemde bu işin sekteye uğramayacağı garantisi vermiyor. Bugün sizin yerinizde olsam dolar mı alayım hisse senedi mi alayım uğraşmam. Sermayelerinizi güçlendirin, işinize odaklanın. İşinizin yapısına göre hammadde alın, gayrimenkul alın. Türkiye 30 sene ileri gittiğini sandığı yerde 30 sene geri geldi. 90’lara hoş geldiniz” diye ekledi.
GÜLDAĞ: “UYGULANAN POLİTİKALARIN İKTİSATLA AÇIKLANIR TARAFI YOK”
Dünya Gazetesi (NBE) Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ ise, “Mevcut durumda sanayici ve ihracatçının para kazanıyor, hasar gören tedarik zinciri Türkiye’ye yarıyor. Türkiye’den siparişler arttı. Ancak bir yanıyla da tüm bu olumlu ortamdan çok daha iyi yararlanmamızı engelleyen yanlış politikalar uygulanıyor. Ciddi belirsizlikler var. Uygulanan politikaların iktisatla açıklanır tarafı yok. Tamamen politik tercihler. Bu tercihlerin de Türkiye ekonomisine yararını göremiyorum. Türkiye’nin önüne yüzyıllık fırsat çıkmış durumda. Değerlendirebileceğimizden emin değilim çünkü plansızlık var. Ayrıca ekonomiye teknik olarak yönelmiş değiliz. Olanı iktisadi olarak açıklayamıyor, politik yaklaşım olarak görüyoruz. Bence bunu seçimlere kadar yaşayacağız. Ekonomik değil ideolojik tartışmalarla zaman kaybedeceğiz. Ülkeye gelen fırsatı heba edeceğimizden korkuyorum” dedi.
“TEKNİK OLARAK KAPASİTEDE SIKINTI YOK AMA YATIRIM YAPMALIYIZ”
2001 krizinden bu yana 25 tane atılım programı, teşvik paketi ve strateji açıklandı. Türkiye’de paket ve teşvik enflasyonu bulunduğunu ama bunların arkasının hiç takip edilmiyor. O dönem yapılan teşvikler Türkiye’yi süper iletken ve yarı iletken üssü haline getirmeyi hedefliyordu. Örneğin bu teşvik ve yol haritası takip edilseydi bugün chip krizi yaşayan dünyada elimizi öpene chip satıyor olacaktık. Takip etmiyoruz, dünyayı okumada güçlüklerimiz var. 4 tane daha Petkime ihtiyaç var. Çok iyi metal ve plastik işliyoruz ama ana sanayimiz yok. Yüksek vasıflı sac, alüminyum üretmiyoruz. Teknik olarak kapasitede sıkıntı yok ama yatırım yapmalıyız. Devlet buralara yönelmeli. Bana göre de çılgın proje Kanal İstanbul değil, teknolojide, ana sanayiler yaratmakta. O zaman cari açığı azaltıp cari fazlaya dönüştürebiliriz” diye konuştu.