Gül: “Stres düzeyiniz yüksekse güne kahvaltı ile başlayın”

Gül: “Stres düzeyiniz yüksekse güne kahvaltı ile başlayın” cukurovagazetesi.com

İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Rahşan Apaydın Gül, adrenal yorgunluk olarak da bilinen tükenmişlik sendromunun belirtilerini ve tedavi yöntemlerine dair gazetecilerin sorularını cevapladı. Gül, “Eğer stres dü­zeyleriniz yüksekse veya adrenal yorgunluktan kuşkulanıyorsanız güne mutlaka kahvaltı ederek başlayın ve öğün atlamayın” dedi.


Haber – Barış Köksal

Tükenmişlik sendromu (Adrenal yorgunluk) bireyin normal şartlarda kariyerinden, arkadaşlıklarından veya aile etkileşimlerinden aldığı keyfi ve başarı duygusunu azaltan ve bireysel kimliğin kaybedildiğine inanılmasına yol açan bir zihinsel ve fiziksel tükenme durumu olarak tanımlanır. Adrenal yorgunluk olarak da bilinen tükenmişlik sendromu konusunda İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Rahşan Apaydın Gül, yoga, meditasyon, düzenli egzersiz, takviye ediciler ve kahvaltı yapmanın adrenal yorgunluğun önüne geçmesi adına faydalı olacağının altını çiziyor.

“FİZİKSEL VE MENTAL STRES SONUCUNDA TÜKENMİŞLİK SENDROMU ORTAYA ÇIKAR”

Tükenmişlik sendromu olarak da bilinen adrenal yor­gunluğun tanımı ve nasıl oluştuğunu anlatan İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Rahşan Apaydın Gül, “Adrenal yorgunluk, yoğun psikolojik, fiziksel ve mental stres sonucu sürekli halsizlik, mutsuzluk, libido düşüklüğü, uykusuzluk ve sık acıkma gibi belirtiler ile ortaya çıkan bir sendromdur. Tıp dilinde hipotala­mo-pitüiter-adrenal aksı (HPA) olarak bilinen yapılanmanın beyin ile böbrek üstü bezlerimiz arasındaki ilişkilerin düzenlenmesinde önemli rolü vardır. Vücudumuz strese maruz kaldığında HPA’nın uyarılma­sıyla başlayan hormonal değişimler sonucu kortizol hormonu salınır. Normalde stres tetikleyicisi ortadan kalktığında HPA’ya bilgi gelerek kortizol salınması azaltılır. Uzun süre kronik strese maruz kaldığımızda ise böbrek üstü bezlerimizde giderek daha fazla kortizol sentezlenir. Sonunda HPA iflas noktasına gelerek kronik stres karşısında gerekli hormonal düzenlemeyi yapamaz” ifadelerini kullandı.

“YORGUNLUK HİSSİ, SÜREKLİ ÜŞÜME, TÜKENMİŞLİK SENDROMU BELİRTİLERİDİR”

Adrenal yorgunluk sendromunun belirtileri konusunda da gazetecilere bilgiler veren Gül,Sabahları yorgun ve dinlenmemiş halde uyanmak, sürekli bitkinlik ve yorgunluk hissi, stresle başa çıkma yeteneğinde azalma, düşünce bulanıklığı, net düşünememe, odaklanma güçlüğü, cinsel dürtülerde azalma, alerjik reaksiyonlarda artış,tansiyon düşüklüğü, kan şekeri dü­şüklüğü, kilo artışı (Özellikle bel çevresinde), uykuya dalma güçlüğü, depresyon, konsantrasyon problemleri, unutkanlık, sık tuvalete gitme, kabızlık, endişe hali, sinirlilik, duygusal gelgitler yaşama, dalgınlık hali, cilt kuruluğu, sürekli üşüme, el ve ayakların soğuk olması” diye konuştu.

“UNUTMAYIN RUH, BEDEN VE ZİHİN BİR BÜTÜNDÜR”

Adrenal yorgunluğu önlemek için yapılması gerekenleri de sırasıyla ifade eden Gül, özellikle yoga ve meditasyonun önemine dikkat çekerek, “Her gece en az 8 saat uyuyun. Uyku süresi, kardiyovasküler hastalık, diyabet ve depresyon ile ilişkilidir. Mavi ışık kaynakları özellikle akşam saatlerinde sizin uykunuzu bozan önemli bir faktördür. Bilgisayar ve telefon için mavi ışık filtre uygulamaları kullanabilirsiniz. Eğer stres dü­zeyleriniz yüksekse veya adrenal yorgunluktan kuşkulanıyorsanız güne mutlaka kahvaltı ederek başlayın ve öğün atlamayın. Sabahları yüksek proteinli bir kahvaltı yapmak gün boyunca kan şekeri düzeyinizi den­gede tutacaktır. Bu da HPA’nın düzgün çalışmasına yardımcı olacaktır. Açık havada yapılan düzenli egzersiz beyinde melatonin ve serotonin üretimini destekler. Zihinsel ve duygusal stresi azaltmanın en önemli yollarından biri olan yoga ve meditasyonu hayatınızın parçası hali­ne getirin. Unutmayın ki ruh-beden-zihin bir bütündür. Adrenallerin dengelenmesine yardımcı olan Sibirya ginsengi, rhodiola, ashwagan­dha ve fosfatidilserin gibi takviyeler günlük olarak kullanılabilir. Stresi kontrol altına almak için kliniğimizde adaptojen olarak adlandırılan ve strese uyum sağlamanıza yardımcı olan takviye serumlar kullanıyoruz. Öte yandan Akupunktur ve Nöralterapi gibi tamamlayıcı tıp metotla­rıyla HPA’yı düzenleyen tedavi yaklaşımları uyguluyoruz” şeklinde konuşarak sözlerini sonlandırdı.