Mersin Barosu Başkanı Bilgin Yeşilboğaz, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını çekmesinin yargı camiasında olumsuz yansımalarının hızla görülmeye başlandığına dikkat çekerek şiddet gören, istismara uğrayan kişilerin tedbir için yapmış olduğu müracaatların somut delil, somut tehlike olmadığı gerekçesiyle tedbir taleplerinin birçok aile mahkemesi tarafından reddedilmeye başladığını söyledi.
Yeşilboğaz, “Umarım bunlar yayılmaz. Çünkü tehlikenin ne zaman, nasıl geleceği somut olmayabilir. Yargıçlar önce insan hakları, önce mağdur diyerek, hala yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesi’ndeki kuralları uygulamaktan kaçınmasınlar” dedi.
“TEHLİKENİN NE ZAMAN, NASIL GELECEĞİ SOMUT OLMAYABİLİR”
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin mağdura olumsuz yansıması hakkında açıklama yapan Mersin Barosu Başkanı Bilgin Yeşilboğaz, “Bir gece yarısı İstanbul Sözleşmesi’nden imzamızın geri çekilmesinin hukuk devleti olduğumuzu iddia ettiğimiz, sıkıntılı bir sürecin başlangıcı olduğunu gördük. İmzamız çekilmiş olsa da hala askıda kalan süresi devam etmiş olması sebebiyle, İstanbul Sözleşmesi hala yürürlüktedir. Ancak tarafımıza gelen duyumlardan edindiğimiz izlenime göre, İstanbul Sözleşmesi’nden imzamızın çekilmesinin olumsuz etkileri yargı camiamızda maalesef hızla görülmeye başlandı. Etkisini bu kadar hızlı göreceğimizi beklemiyorduk. Şiddet gören, istismara uğrayan kişilerin tedbir için yapmış olduğu müracaatlarda somut delil, somut tehlike olmadığı gerekçesiyle birçok aile mahkemesinin tedbir taleplerini reddetmeye başladığı bilgisi tarafımıza ulaşmaktadır. Birçok yerde cinsiyet eşitsizliğine ilişkin ciddi anlamda farklı işlemler yapılmaya başlandığı duyumlarını almaktayız. Umarım bunlar yayılmaz. Çünkü tehlikenin ne zaman nasıl geleceği somut olmayabilir. Koruma kararı, uzaklaştırma kararı olmasına rağmen katledilen kadınların olduğu yönünde çok yakın zamandaki haberler hala hafızalarımızda ve bu tür haberler basında yer almaktadır. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasa hala yürürlüktedir. Bu iki yasanın uygulanması neticesinde, pozitif hukuk açısından ve toplumsal barış açısından daha olumlu sonuçlar doğuracaktır. Bunların uygulanmasından vazgeçilmemelidir. Özellikle karar merciindeki hukukçu meslektaşlarımın önce insan hakları, önce mağdurun hakları diyerek, yasa olmasa dahi bu yönleri gözeterek mağdur olan vatandaşların yanında olması gerekmektedir. Mutlaka yasaların kendilerine vermiş olduğu yetkileri mağdur lehine kullanmalarını ısrarla talep ediyoruz. Sözleşme hala yürürlükte olduğu için sözleşmedeki kuralları uygulamaktan kaçınmasınlar. Mart ayında insan hakları eylem planının açıklandığı bir süreçte, ardı ardına gelen hukuksuzluklara ilişkin uygulamalar gerçekten canımızı yaktı. Bu durum hukuk devleti adına gidişatımızda iç açıcılığı değil, karanlığı gösteren bir tablo. İstanbul Sözleşmesi’nin, ülkede yaşayan her bireyin cinsiyet ayrımcılığı yapmadan korunma hakkını teminat altına alan ve devletlere sorumluluk yükleyen çok önemli bir sözleşme olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum” ifadesini kullandı. (Haber Merkezi)