Mersin, arkeoloji varlığı açısından Türkiye’nin en dikkat çeken yeri, özellikle ZephyrionAntik Kenti Mersin’in tarihine ışık tutacak önemli somut kalıntılarla bunu bir kez daha göstermiş oluyor. Mersin Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Murat Durukan, “Biz çok güçlü bir arkeolojik potansiyeli üzerinde duruyoruz. İki eksiğimiz var; bunları rafine etmemişiz, bunları kendimiz de tanımıyoruz. Bu kent elinde bir altın madeni bir mücevher ile öylece bekliyor bunu paraya çeviremiyoruz” dedi.
Haber – Barış Köksal
Arkeoloji, Arkeolojik yöntemlerle ortaya çıkarılmış kültürleri, sosyoloji, coğrafya, tarih, etnoloji gibi birçok bilim dalından yararlanarak araştıran ve inceleyen bilim dalı olarak nitelendirilir. Konya, Denizli, İzmir, İstanbul, Mersin Türkiye’nin arkeolojik varlığı açısından zenginliğini ortaya koyan birkaç kentten biri. Arkeolojik kazılar sonucu gün yüzüne çıkan birçok eser turizmin gelişmesi açısından büyük önem taşıyor.Mersin Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Murat Durukan, Mersin’in arkeolojik zenginliği ve Mersin Üniversitesi, Büyükşehir Belediyesi işbirliği sonucu bu zenginliğin ortaya çıkarılması konusundaki çalışmalarını gazetemize anlattı.
“MERSİN İÇİN ARKEOLOJİK POTANSİYELİN TANITILMASI ÖNEMLİ”
Mersin’in önemli bir arkeolojik kent olduğunun altını çizen Durukan, bu zenginliğin turizme yönelik girdi sağlayacak şekilde somut adımların atılması gerektiğini ifade ederek, “Gelişmiş ülkelerin ekonomik kaynaklarına, gelir kaynaklarına baktığımız zaman turizm çok önemli bir yerde. Turizmin öznesi arkeolojidir. Özellikle Atina, Roma gibi dünyanın en önemli turist çeken cazibe merkezlerinde, arkeolojik alanlarla, sit alanlarıyla siz turistleri çekersiniz. Yani kültür turizmi yapmış olursunuz. Türkiye’de bunu yapan başarılı noktalar da var. Antalya, İzmir, Muğla, Aydın gibi çok girdi sağlayan hatta İstanbul ve Kapadokya’yı da dahil edebiliriz, Türkiye’ye girdi sağlayan çok önemli merkezler var. Mersin’in bunlardan bir eksiği yok. 2020 yılını kaybetmiş olabiliriz ama 2019 yılı turizm rakamlarına baktığımız zaman Antalya 16 milyon yabancı turist ağırlamış, Kapadokya 4 milyon yabancı turist ağırlamış. Yakın çevremize 20 milyon yabancı turist gelip konaklama imkanı bulmuş. 20 milyon yabancı turistin Türkiye’ye bıraktığı para nerdeyse 15-20 milyar dolar civarında. Bu çok yüksek bir rakam,Mersin’e baktığımız zaman bu dönem gelen turist sayısı 60-70 bin civarında. Bu rakam yok hükmünde, bu sayı ya Kıbrıs’a gidecek olanlar ya da limana gidecek yabancılardan oluşuyor. Burada akışkan bir turizm söz konusu değil. Bir tarafımızda Antalya bir tarafımızda Kapadokya olan bir yeriz. Adana ve Mersin’in arada bulunduğu Çukurova bölgesi turist çekemeyen bir yer, Adana Mersin’den daha kötü durumda. Her iki kent turizm kenti olma iddiası çeken yerler ama rakamlar sıfıra yakan. Biz bu rakamları nasıl düzeltebiliriz diye baktığımızda bunun için bir kayak, yayla, deniz turizmi değil, bunlar Mersin’e uzun vadede düşünülebilecek turizm türleri ama bizim için önemli olan arkeolojik potansiyelin tanıtılmasıdır” dedi.
“TARSUS, ROMA VE ATİNA İLE KARŞILAŞTIRILABİLECEK BİR YER”
Özellikle Tarsus ilçesinin Roma ve Atina gibi büyük başkentlerle karşılaştırılabilecek bir yer olduğunu vurgulayan Durukan, “Arkeolojik potansiyelimiz var, herkesin bildiği bir arkeolojik potansiyelimiz var bir de herkesin bilmediği bir arkeolojik potansiyelimiz var. Biz çok güçlü bir arkeolojik potansiyeli üzerinde duruyoruz. İki eksiğimiz var; bunları rafine etmemişiz, bunları kendimiz de tanımıyoruz. Bunun için akademik bilgiye ihtiyacımız var, akademik bilgi her şeyden daha değerlidir. Bu kent elinde bir altın madeni bir mücevher ile öylece bekliyor bunu paraya çeviremiyoruz. Etrafımızda 20 milyon turist dolanırken bunlardan sadece 1 milyon yabancı turisti Mersin’e çekebilirsek bu büyük bir rakam olur. İnsanlar gelmeye başladığı zaman yatırımcı da gelecek. Burada en kilit kelime yatırımcıdır. Yatırımcı neden Mersin’e gelmiyor bunu sorma gerekir. Yatırımcı yatırdığı paranın karşılığını bulmak ister. Turist geliyor mu buna bakılır, bunu da görmeyince yatırımcının gelmesi zor olur. Biz elimizdeki kültür mirasını prezantabl hale getirmemişiz, karşınızdaki insanlara ev ödevlerimizi yaparak çıkmalıyız.Ödevimiz Tarsus’ta sayısız malzeme var. Aziz Pavlus’un doğduğu yer, Kleopatra ve Marcus Antoinonus’un hikayesi,Çiçero’nun burada valilik yapması, şahmeran efsanesi, Lokman Hekim, Hz. Lokman, Ashabı Keyf, gibi bir sürü hikaye var. Tarsus Antik Kent olarak da Kız Kalesi gibi yerlerle karşılaştırılacak bir yer değil. Tarsus, Antakya, Roma, Atina gibi büyük başkentlerle karşılaştıracağımız bir yer. Tarsus filozofları ile ünlü bir yer, antik yazarlardan biri der ki Roma’daki Tarsus’lu bilginlerin sayısı her yerden fazladır. Arathos gibi bir bilgin var Mersin’de” diye konuştu.
“KİLİKYA YOLU PROJESİNDE SON RÖTUŞLAR YAPILIYOR”
Mersin’de arkeolojik potansiyelin ortaya çıkarılması adına kolektif bir çalışmaların önemli olduğunu, bu zenginliklerin ortaya çıkarılmasının uzun vadeli çalışmalar gerektirdiğini kaydeden Durukan, “Bu çok kolektif bir iş üniversitenin gayretleri ile olacak bir iş değil. Özellikle yerel yönetimlerin bu konuda ciddi sorumluluğu var. Son zamanlarda Büyükşehir Belediyesi bu konuyla ilgilenmeye başladı.Yeni yönetim ilk kez Mersin’de arkeolojik potansiyelle ilgili çalışmalar içerisinde. Mersin ve Tarsus için çok zaman kaybettik. Birkaç projeyi aynı anda yürütüyoruz, bunların sonuçları hemen beklemek doğru değil, bunlar uzun vadeli çalışmalar. 10 yıl önce başlamış olsaydık şimdi sonuçlarını görmüş olacaktık. Uzunu vadeli bakmak lazım. Yabancı turistleri, sporcular dahil olmak üzere ziyaretçileri misafir etmeyi planlıyoruz. Bir projemizde; Kilikya yoluprojesine başladık. Mersin Üniversitesi, Büyükşehir Belediyesi ve Zirve Dağcılık Kulübü katkıları ile ortak bir çalışma. Likya yolunu andıran bir çalışma ancak bun farklı olacak. Likya yolu 500 kilometre üzerinde bir yol, topraktan yürürsünüz antik kentlerden geçersiniz ama burada Kilikya Yolu’nda daha fazlası var. Kilikya yolunda üç etaplı bir parkur olarak sayısı artacak, şimdilik 400 kilometrelik bir parkur hazır son rötuşları yapılıyor” ifadelerini kullandı.
“ZEPHYRİON, BİZİM İÇİN MARKA DEĞER TAŞIYAN BİR İSİMDİR”
Zephyrion Antik Kenti’nin Mersin’deki önemine değinen Mersin Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Murat Durukan, Zephyrion’un ortaya çıkışını, sınırlarını ve Zephyrion ile elde edilebilecek turizm getirisinin altını çizerek, “Biz elimizdeki potansiyelin ne kadar farkındayız, toplum ne kadar farkında?Ne kadar farkında olmadığımız ifade edeyim; biz bir antik kentin üzerinde duruyoruz şu an. Kim biliyor bunu, Zephyrion diye bir antik kent var Mersin’de. İstasyondan, Dumlupınar Lisesi’ne kadar uzanan kıyı şeridinde biz bu kentin kalıntıları ile karşılaşıyoruz. Dönem dönem yapılan temel kazılarında karşımıza çıkan arkeolojik buluntulardan bunlar somut kanıtlarla açıklanır. Daha geniş bir çevreye de yayılmış olabilir, elimizde somut kanıtlarla konuşuyoruz. Bağkur binasının karşısında temel atılırken çıkan mezar buluntularından, Dumlupınar Lisesi mezar buluntularına kadar uzanan kıyı şeridinde çıkan kalıntılarla bizler bunların yayılım alanlarını biliyoruz. Ama başka bir zaman diliminde başka bir yerde karşılaşırsak bu sınırları ötelemek genişletmek mümkün olabilir. Zephyrionadı çok önemlidir, bizim için de marka değer taşıyan bir isimdir. Nasıl ki antik Tarsus üzerine, modern Tarsus oturmuşsa aynı bu şekilde değerlendirebileceğimiz antik çağda Zephyrionkentin üzerinde Mersin kenti oturmuştur. Merkezi de bugünkü Opera binası ve çevresi. Bunu çıkan buluntulardan biliyoruz. Bazı inşaat çalışmalar sonucu Atatürk heykeli önünde asfalta yakın yerde bir Anmphora çöplüğü çıktı. Bu da oranın bir ticaret merkezi olduğunu ortaya çıkardı. 1980 yıllarında bir jenaratör için kuyu kazılırken bir arkaik bir heykel çıktı ve şimdi Mersin Müzesinde sergileniyor. BizZephyrion isminden, hikayesi ve mitolojisinden faydalanabiliriz. Bunun bir turizm malzemesi olarak dönüştürebiliriz. Zephyrion, Zephyrionmitolojide batı rüzgarı anlamına gelir. Hakim rüzgarların batıdan esmesi nedeniyle bu ismi almıştır. Biz Mersin’de batı rüzgarları topraklarında yaşıyoruz. Biz bu ismi markalaştırmalıyız, bunları hediyelik eşya olarak sunmalıyız. Adana’da,Mersin’de ve yurtdışında Zephyrion’a ait parçalar var bunu biliyoruz. Zephyrion’un merkezinin Yumuktepe olduğunu ve daha sonra kıyıya taşındığını bilmek gerekir. Antik çağda Zephyrion kenti akan müftü deresinin batısında konuşlanmıştı ve batıya doğru kıyı şeridinde birçok arkeolojik malzeme olduğunu gezginler aktarmış vaziyette. Bunlara bakıldığında biz Mersin’de arkeolojik potansiyelin ne kadar farkındayız sorusunun cevabı ortaya çıkıyor. Bu durumu faydamıza çevirebiliriz. Zephyrion hikayesini satmalıyız, Mersin’le ilgili bir hediyelik eşya bulmak zor, neden Aspendos ile ilgili hediyelik eşyalar Mersin’de satılıyor, Mersin’i anlatan bir magnetimiz bile yok. Zephyrionilgili hediyelik eşyalar üretmeliyiz. Bir başkası değil bizler yapmalıyız. Emek, bilgi gerekiyor” şeklinde konuştu.
“KENDİMİZİ İFADE EDEMEKLE İLGİLİ SORUNUMUZ VAR”
Kent dinamiklerinin bu zenginliklerinin ortaya çıkarılması adına ortak hareket etmesi gerektiğini belirten Durukan, “Ev ödevimizi yaptığımız zaman yatırımcıların dikkatiniz çekeceğiz. Ev ödevimiz mesele Tarsus’ta Aziz Paulus ile ilgili bir müzemiz yok ve dünya çapında biri. Yabancı biri Tarsus’u bilir ama Mersin’i bilmiyor. İncil’de Aziz Pavlus Tarsus’lu olduğunu söylemiş. Tarsus’u parlatamadık bu güne kadar. Bizim kendimizi ifade edememekte sorunumuz var. Herkes iyi niyetli bir şeyler yapıyor ama ekip ve planlama ile başarı sağlanır. Planlama yapmadan bu işler yolunda gitmez. Ekip içerisinde akademisyenler, sanat tarihçileri ve arkeologlar olmalı. Meslektaşlarımızdan ekip kurarak Büyükşehir Belediyesi, MTSO, Valilik gibi katılımlarla bu işi yapabiliriz. Bu kurumların bir araya gelmesi gerekir. Turizm futbola benzer, herkesin bir fikri var, bu saplantıdan kurtulmak gerekir. Bu işin bir ilimi vardır ve kurulacak ekiplerle başarılı olmalı şansımız artar. ‘Karanlığa kurşun sıkmaktansa, bir mum yak’ der Konfüçyus. O mum ekiptir, biz karanlık yerine bir mum yakmalıyız” dedi.
“SOLİ, RANTA DÖNDÜĞÜ İÇİN ORAYI BÜYÜK ÖLÇÜDE KAYBETTİK”
Son zamanlarda oluşan gel git ile ortaya çıkan Soli Pompeipolis’in güneyinde yer alan limanın ortaya çıkışı ile ilgili de konuşan Durukan, Soli’nin önemli bir değer olduğunu ifade ederek, “Soli en önemli değerlerimizden biri ama maalesef büyük bir rant haline döndüğü için orayı büyük ölçüde kaybetmiş durumdayız. Akdeniz’in korunmuş limanı orasıdır. Denizin çekilmesi ile bu liman ortaya çıkmış oldu. Akdeniz’de Tunus’taki Kartaca’dan sonra en iyi korunmuş limandır denilebilir. Ama bir yol var orada ve müdahale edilemiyor, insanların vakit geçirdiği, çocukların top oynadığı ve bazı sürücülerin eğitim aldığı yerde bir liman var. O noktanın arkeolojik değeri kadar turistik değeri çok önemlidir. Mersin’in en önemli değerlerinden biridir Soli. Mersin’de bine yakın tescilli alan vardır. Bunlar sit alanı bunların hepsini turistin üzerine atamayız. Bazı özel alanları seçip rafine etmemiz gerekir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan yapmak istediğimiz projeler için izin istediğimizde bize olumsuz cevap veriyor genel olarak. Kız kalesi ile ilgili bir kazı çalışması için izin alamadık ve gerekçeyi de ‘Şu anda orada bir kazı çalışmasına ihtiyaç hissedilmemektedir’denildi. Bu konuda Mersin mağdur oluyor. Bakanlıktaki birkaç bürokratın iki dudağına bırakmak ne kadar doğru bilmiyorum.Mersin lobisi bu konuda zayıf, buna lobi olarak baskı yapılmalı, ellerimizde projeler var” şeklinde konuştu.