Türkiye’nin en önemli kuş göç yollarından biri olan ve eşsiz biyolojik çeşitliliğiyle dikkat çeken Göksu Deltası, Mersin'in Silifke ilçesinde yer alıyor. Akdeniz'e dökülen Göksu Nehri’nin taşıdığı alüvyonlarla oluşan delta, 22 bin 844 hektarlık geniş bir alana yayılıyor. Deltada, kuşlarla birlikte yaşayan ve doğayla uyumlu bir yaşam süren 4 belde ve 7 köy bulunuyor.
KUŞLARIN VE İNSANLARIN ORTAK YURDU: GÖKSU DELTASI
Göksu Deltası, yalnızca bir sulak alan değil, aynı zamanda doğayla iç içe geçmiş kadim bir yaşam biçiminin de temsilcisi. Yaklaşık beş asırdır bu bölgede yaşayan insanlar, kuşlara akraba gibi davranıyor. Kuşların göç zamanları, kuluçka dönemleri, sesleri ve uçuş biçimleri, burada yaşayan halk için günlük yaşamın doğal bir parçası haline gelmiş.
Tarım ve balıkçılıkla geçimini sağlayan köylüler, kuşlarla kurdukları bu uyumu çocuklarına da miras bırakıyor. Bölge halkı, kuşların yaşam alanlarına zarar vermemek adına tarımsal faaliyetlerini dikkatli biçimde yürütüyor. Delta sakinleri, “Burası sadece bizim evimiz değil, kuşların da yurdu” diyerek doğaya olan saygılarını dile getiriyor.
GÖKSU DELTASI: ULUSLARARASI ÖNEME SAHİP DOĞAL ALAN
Göksu Deltası, 1990 yılında “Ramsar Alanı” ilan edilerek uluslararası koruma statüsü kazandı. Ayrıca 1980’li yıllardan bu yana Avrupa Kuşları Koruma Alanları Ağı içinde yer alıyor. Delta, 334'ten fazla kuş türüne ev sahipliği yapıyor. Bu türler arasında flamingo, angıt, balıkçıl, tepeli pelikan ve karabatak gibi kuşlar da yer alıyor.
Delta sadece kuşlar açısından değil, bitki çeşitliliği ve hayvan varlığı açısından da son derece zengin. Bölgede 300’den fazla bitki türü tespit edilmiş durumda. Göksu Nehri'nin taşıdığı bereketli alüvyonlar sayesinde tarımsal üretim de oldukça verimli.
KÖYLERDE YAŞAM: SABAH HAYVAN OTLATMAYA, AKŞAM KUŞ SESLERİYLE DİNLENMEYE
Deltadaki köylerin büyük kısmı geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlıyor. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte insanlar, hayvanlarını ovaya otlatmaya çıkarıyor. Kadınlar, ev ekonomisine katkı için büyükbaş ve küçükbaş hayvanların sütlerini sağarak peynir, yoğurt, tereyağı gibi ürünler üretiyor.
Bir diğer geçim kaynağı ise balıkçılık. Göl ve deniz balıkçılığı yapan köylüler, deltadaki doğal dengeyi gözeterek avlanıyor. Kimi köylüler ise “tarla balıkçılığı” olarak bilinen yöntemle, sulak alanlardan gelen balıkları küçük havuzlarda toplayarak yetiştiriyor. Bu uygulama sayesinde hem doğaya zarar verilmiyor hem de ekonomik gelir sağlanıyor.
KUŞLARLA DOSTLUK: "BİZ ONLARI AİLEDEN SAYIYORUZ"
Köyde yaşayan birçok kişi, kuşları "misafir değil, ev sahibi" olarak görüyor. Özellikle çocuklar, göçmen kuşların geliş zamanlarını ezbere biliyor. Bazı köylerde, kuşlar için özel olarak yapılan küçük barınaklar ve suluklar da bulunuyor.
Köylülerden Hatice Yıldız (62), “Ben çocukken dedem sabah kahvesini kuş sesleriyle içmeden güne başlamazdı. Kuşlar burada bizim için doğanın selamı gibi. Biz onlara hiç zarar vermedik, onlar da bizimle yaşamaya devam etti” diyor.
TURİZM POTANSİYELİ ARTIYOR: EKO-TURİZM VE KUŞ GÖZLEMCİLİĞİ
Göksu Deltası, doğaseverler ve kuş gözlemcileri için adeta bir açık hava laboratuvarı. Her yıl binlerce turist, özellikle kuş göç mevsiminde deltayı ziyaret ediyor. Eko-turizm ve fotoğrafçılık açısından önemli bir cazibe merkezi haline gelen bölge, aynı zamanda yerel ekonomiye de katkı sağlıyor.
Silifke Belediyesi ve Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin de katkısıyla bölgede çeşitli gözlem kuleleri, yürüyüş rotaları ve bilgilendirme panoları oluşturulmuş durumda. Ancak bölge halkı, kitlesel turizm yerine sürdürülebilir ve doğa dostu turizm anlayışının gelişmesini istiyor.
TEHDİTLER VAR AMA KÖYLÜLER KARARLI: "BU CENNETİ KORUMAYA DEVAM EDECEĞİZ"
Göksu Deltası'nın doğal yapısı zaman zaman tehdit altında kalabiliyor. Bilinçsiz yapılaşma, su kirliliği, tarım ilaçları ve iklim değişikliği gibi faktörler bölgeyi olumsuz etkiliyor. Ancak deltada yaşayan halk, bu tehditlerin farkında ve doğayı korumak konusunda kararlı. Köylülerden Mehmet Kara, “Burası bizim evimiz olduğu kadar kuşların da evi. Biz sadece kendimizi değil, onları da korumak zorundayız. Bu yüzden bilinçsiz avcılığa, kimyasal ilaçlamaya ve izinsiz yapılaşmaya karşıyız” diyerek bölgeye yönelik hassasiyetlerini dile getiriyor.