Küresel iklim değişikliği, yağış rejimlerinin bozulması ve su yönetimindeki zafiyetler, Türkiye’yi önümüzdeki yıllarda kuraklık tehdidiyle karşı karşıya bırakıyor. Güney Kore’de yürütülen yeni bir araştırma, özellikle İstanbul, Adana, Mersin ve Diyarbakır’da “Sıfır Günü Kuraklığı” yaşanabileceğini ortaya koydu. Uzmanlar, bu illerde önlem alınmazsa musluklardan su akmayacak hale gelinebileceğini söylüyor.
SIFIR GÜNÜ KURAKLIĞI NEDİR?
Mersin Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nden Prof. Dr. Nadir Dizge, bu kavramın içme suyunun tamamen tükenmesini ifade ettiğini belirtti. Dizge, 'Sıfır Günü Kuraklığı'nı için bir şehirde musluklardan artık su akmadığı, tüm içme suyu kaynaklarının tükendiği nokta olarak tanımladı.
2030 KRİTİK EŞİK: ADANA VE MERSİN LİSTENİN BAŞINDA
Modelleme çalışmalarına göre Adana ve Mersin, 2030 yılına kadar en yüksek risk grubunda yer alıyor. Bu illerde beş yıl içinde ciddi su sıkıntısı yaşanabileceğini söyleyen Dizge, “Kapımızı çalacak olan bu tehlikeye karşı derhal harekete geçmeliyiz” uyarısında bulundu. İstanbul ve Diyarbakır içinse kritik tarih 2050 olarak gösteriliyor.
TEKNOLOJİ VAR, KOORDİNASYON YOK
Dizge, kuraklık tehdidine karşı bilimsel ve teknolojik altyapının hazır olduğunu, ancak çözüm için üniversiteler, sanayi ve yerel yönetimlerin ortak hareket etmesi gerektiğini vurguladı. “Elimizde gerekli sistemler ve yöntemler mevcut. Ancak bunların entegre edilerek kullanılabilmesi şart” dedi.
SUYUN DEĞERİ EĞİTİMLE ANLATILMALI
Su bilincinin erken yaşta kazandırılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Dizge, ilkokul düzeyinden itibaren eğitimin önemine dikkat çekti. Özellikle sanayi bölgelerinde arıtılmış suyun yeniden kullanımının ve döngüsel su yönetiminin önümüzdeki yıllarda hayati rol oynayacağı ifade edildi.
VATANDAŞLAR KAYGILI AMA YETERSİZ BİLGİLENDİRME VAR
Mersinli vatandaşlar, şehrin su kaynakları konusunda “şanslı” olduğunu düşünse de kırsal bölgelerde sorun yaşanabileceğini söylüyor. Araştırmadan haberdar olduklarını belirten bazı vatandaşlar ise ne tür önlemler alınması gerektiğini bilmediklerini dile getiriyor. Bu da farkındalık çalışmalarının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.