Mersin Çevre Platformu, çevre katliamı ve küresel iklim krizine dikkat çekmek için Mersin Adliyesi önünde bir araya geldi.
Mersin Adliyesi önünde küresel iklim krizi ve çevre katliamına dikkat çekmek için toplanan çevreciler, “İnsan ve doğa sağlığını koruyacak iklim kanunu istiyoruz” şeklinde ses yükselttiler.
Çevreciler, dünyada uygulanan kapitalist sistem, plansız sanayileşme ve aşırı tüketim alışkanlıklarının doğayı tahrip ettiğini, bunun sonucunda hava, su ve toprak kirliliği başta olmak üzere, eşitsizlik, adaletsizlik, yoksulluk, işsizlik ve savaşların da arttığını belirten üyeler, ”Bugün dünya, büyük felaketlerin yaşandığı küresel iklim değişikliği tehdidi ile karşı karşıyadır. Bu tehdit artık krize dönüşmüştür. İklim krizinin sonucunda artık dünyanın her yerinde aşırı yağışlar ve buzulların erimesinden dolayı seller, kuraklıklar, orman yangınları, türlerin yok oluşu ve gıda krizleri yaşanmaktadır. Dünyada iklim krizinin etkilerini en aza indirgemek için ülkeler birçok önlem almakla birlikte çeşitli yasalar uygulamaktadır. İklim krizi ile ilgili Dünyadaki uygulanan yasalarla İnsan sağlığının, biyolojik çeşitlilik ve doğal ekosistemlerin korunması temel ilke olarak kabul edilmiş olup iklim krizi ile mücadelede doğa dostu politikalar ve önleyici tedbirler uygulanmaktadır” ifadelerini kullandı.
TBMM Genel Kurulu’na yakın zamanda gelmesi beklenen ve Meclis’e sunulan ‘İklim Kanunun Teklifi’, Çevre Komisyonu’ndan alelacele geçtiğini söyleyen platform temsilcileri, şu ifadelere yer verdi:
"Hazırlanan iklim Kanunu, kanun hazırlama ilkelerine aykırı, katılımcılık ilkesinden uzak, iklim krizini arttıran, iklim adaletini sağlamayan, sera gazı emisyon azaltımı yerine ulusal ve uluslararası karbon ticaretinin yapılmasını, insan ve çevre sağlığını hiçe sayan maddeleri içermektedir. Hazırlanan iklim yasası halktan ve doğadan yana değildir. Mevcut hazırlanan iklim yasasını kabul etmiyoruz. Yaşamı, doğayı, iklim adaletini ve insan haklarını savunan, katılımcı bir süreçle hazırlanacak gerçek bir İklim Kanunu istiyoruz. TBMM Genel Kurulundan tasarı acilen geri çekilerek, sivil toplum kuruluşlarının ve bilim insanlarının görüş ve önerileri ile bilimi, iklim adaletini ve toplumsal ortak faydayı önceleyen bir perspektife uygun olarak yeniden yazılmalıdır” açıklamasını yaparak, “İklim Kanunu” için taleplerini şöyle sıraladı; Ticaret kanunu değil, doğa, yaşam ve toplum için iklim kanunu olmalıdır. Öncelik sermayenin değil, doğanın ve toplumun ortak geleceği olmalıdır. Kömürden ve Fosil Yakıtlardan Çıkış İçin Net Bir Plan Ortaya Konulmalıdır. İklim krizine yol açan kömür ve diğer fosil yakıtlar, enerji denkleminden aşamalı ve planlı bir şekilde çıkarılmalıdır. Emekçiler için adil bir geçiş planlamalıdır. Fosil yakıtsız bir ekonomiye dönüşümün bedeli emekçi halkın sırtına yüklenmemeli, toplumun tüm kesimlerinin insan onuruna yaraşır bir geleceğe sahip olması garanti altına alınmalıdır. İklim adaleti perspektifiyle tasarlanmalıdır. Eşitsizliği besleyen kapitalist ekonomi-politik rejimin neden olduğu iklim krizine bağlı hak kayıpları adalet düzlemi içerisinde giderilmelidir. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamalıdır. İklim krizi risklerine eşit maruz kalınmadığı hesaba katılmalı, toplumsal cinsiyet eşitliği yaklaşımı benimsenmelidir. Halk sağlığını güvence altına almalıdır. Tüm doğa, canlılar ve toplum için sağlıklı yaşam hakkını güvence altına alacak düzenlemeler yapılmalıdır. Üst Ölçekli Ekosistem Planlaması Yapmalıdır. Ekosistemler plansız ve kâr odaklı madencilik, enerji, sanayi, endüstriyel tarım ve hayvancılık projeleri ve yapılaşma baskısından kurtarılmalı; ormanlar, sulak alanlar, denizler ve kıyılar rant ve talana karşı korunmalıdır. İklim değişikliğine uyum politikaları geliştirmelidir. İklim afetlerine dirençli kentler ve kırsal yerleşimler yaratılmalı, afet eylem planları, gıda ve su politikaları iklim krizi gerçekliği dikkate alınarak hazırlanmalıdır. Halkın katılımı sağlanmalı ve hesap verebilir olmalıdır. İklim Kanununun halkın nezdinde meşruluğunun sağlanabilmesi için tüm politika yapım süreçleri katılımcılığa ve hesap verebilirliğe açık olmalıdır. İklim suçlarına karşı denetim ve yaptırım içermelidir. Kamu idaresinin yanı sıra, kamu yararına çalışan meslek örgütlerinin de katılımıyla şeffaf ve hesap verebilir bir denetim mekanizması oluşturulmalıdır.”