Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Vekili Prof. Dr. Doğan Aydal, “Suriye’de savaş bitmemiş aksine yeni başlamıştır” dedi.
Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Vekili Prof. Dr. Doğan Aydal, yaptığı açıklamada, muhalif grupların rejimi devirmesiyle ilgili, “10 gün gibi son derece kısa bir zaman aralığında Suriye’deki önemli dört şehrin, Halep, Hama, Humus ve Başkent Şam’ın HTŞ kısaltma adıyla anılan örgüt tarafından ele geçirilişine şahit olduk. Basit internet bilgileri ile sadece Suriye Kara Kuvvetleri’nin en az 160 bin asker (2012), 4 bin 640 tank, 4 bin 510 zırhlı savaş aracı, 436 kundağı motorlu topçu sistemi, 2 bin 150 çekili topçu ve 650 çok namlulu roketatarı vardı. Hava kuvvetleri ise en az 60 bin personel 460 uçak, 201 avcı uçağı, 134 saldırı uçağı, 106 nakliye uçağı, 69 eğitim uçağı, 167 helikopter ve 28 saldırı helikopterinden oluşmaktaydı. Böyle bir güç, nasıl oldu da bu dört şehri savunmadan teslim etti. Bu durumu, daha önce Irak’ta olduğu gibi sadece Suriye Genelkurmay’ındaki üst düzey etkili ve yetkili generallerin rüşvet karşılığı orduyu saf dışı bırakmasına mı bağlamalıyız. Ellerindeki uçak ve helikopterlerin kaynak kodları aracılığı ile durdurulmasına mı bağlamalıyız. Yoksa yenileştirdikleri tanklara takılan çipler aracılığı ile durdurulmalarına mı bağlamalıyız? Türkiye’nin geleceği için esas incelememiz gereken konulardan biri budur” diye konuştu.
Aydal, “Türkiye’nin çıkarları ve geleceğe ait doğru projeksiyon yapılabilmesi için incelememiz gereken bir diğer konu, Suriye’deki örgütler ve genel karakterleridir. İnternette ve bazı önemli haber ve istihbarat sitelerinden elde edilen bilgiler ışığında Suriye coğrafyasında toplam 82 örgüt bulunmaktadır. Bunlardan 28 örgütün selefi olduğu ve Vehhabiliği savunduğu da toplanan bilgiler arasındadır. Basın ve televizyonlarda Şam’a ilk girdiği söylenen örgüt, Hey'etu Tahrîri'ş-Şâm veya Şam Kurtuluş Heyeti, kısaca HTŞ, Suriye İç Savaşı'na katılan aktif bir selefi cihad örgütüdür. El Kaide ve El Nusra bu örgütün önemli destekçileridir. Örgütlere ait bilgiler ek listeler olarak bildiri sonunda sunulmuştur. Bu örgütlerin çok yakın bir zamanda güç ve parsa paylaşımı için birbirlerine düşecekleri de kuvvetle muhtemeldir” ifadelerini kullandı.
Bölgede hakim olan örgütlerinin her birinin farklı bir yapıya ve karaktere sahip olduğunu söyleyen Aydal, “Dikkat etmemiz gereken çok önemli husus da bu örgütlerin hemen hepsinin farklı karakterlere sahip olmasıdır. Farklılıkları gösterebilmek için birkaç örnek verilecektir. Mesela, Suriye Ulusal Ordusu-Suriyeli Arap ve Türkmenlerden oluşmaktadır, Özgür Suriye Ordusu ve müttefikleri Suriye ordusundan kaçan, ABD-İsrail ve bazı Arap Devletleri tarafından desteklenen subayların yönettiği bir örgüttür, Güney Cephesi-Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmakta ve El Nusra gibi örgütlere karşı tavır almaktadır, Suriye Türkmen Ordusu-Türk Milliyetçiliği ve Sünni İslam’ı öncelemektedir, Şam Cephesi-Sünni İslam’ı savunmakta olup, ılımlı politikalar izlemektedir. 13’üncü Fırka- Suudi Arabistan, Katar ve ABD tarafından desteklenmektedir. Bu örgüte Tank delicileri veren ülkenin de ABD olduğu söylenmektedir. Selahaddin'in Torunları Tugayı, Kürt, Türkmen, Alevi, Hristiyan ve Barzani taraftarı kişilerden oluşmaktadır ve bayraklarında hilal yanı sıra Haç vardır. Müslüman Kardeşler- Mısır merkezli olup, Sünni, İslamcı-hatta Şeriatçı olarak tanımlanmaktadır. Suriye'deki Müslüman Kardeşler- ılımlı Pan islamist olarak tanımlanmaktadırlar. Ceyş el-Muhacirin vel-Ensar-Arap ve Kafkas kökenli kişilerden oluşmaktadır. Ensaruddin Cephesi-Faslı, Çeçen, Rus ve Kafkas kökenli kişilerden oluşmaktadır. Ecned el-Kavkaz-genelde Lazkiye civarındaki ormanlık bölgeleri tercih eden Çeçenlerden oluşmaktadır” dedi.
Aydal, “Suriye’de savaş bitmemiş aksine yeni başlamıştır. Şu ana kadar karlı çıkanlar Fırat’ın doğusundaki toprakları işgal eden YPG, PKK ve bağlantılı örgütler ile İsrail’dir. İsrail, fırsattan istifade, daha önce işgal ettiği Suriye’ye ait Golan tepelerinden Şam’a doğru ‘tampon’ oluşturuyorum diyerek bir bölgeyi daha işgal etmeye başlamıştır. Golan tepelerindeki su kaynakları İsrail’in su ihtiyacının yüzde 15 kadarını sağladığından bu bölgeleri gelecekte geri vermemek için de elinden gelen her türlü gücü kullanacaktır. Bu karışıklıkta Türkiye’nin ne yapacağı henüz belli değildir. Ancak bütün bu planları yapanlar ülkemiz idarecilerini de yanlış yönlendirebilirler. Geçmişte Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdülnasır’ı bir tür kahramanlaştırıp Arap Dünyasında çok meşhur etmişler, Suriye ile birleştirerek Mısır-Suriye Arap Cumhuriyeti kurdurmuşlardı. Daha sonra Irak’ı, Yemen’i ve hatta Ürdün’ü bu birliğe katma çabaları olmuş ama bu hikâye Mısır için askeri, siyasi ve ekonomik olarak çok hüzünlü bitmişti.”
Aydal, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu planın bir benzerini Türkiye için de hazırlamış olabilirler. Önce, Suriye kuzeyinde Halep dahil, halen bulunduğumuz bölgeler ve Kürt bölgelerini ve ayrıca Kuzey Irak’taki Barzani’nin hüküm sürdüğü Kürt bölgelerini Türkiye yönetiminde bir federasyon çatısı kurarak birleştirmeye çalışabilirler. Bu durum, başlangıçta hükümetin siyasi bir zaferi gibi de görülebilir. Bu gerçekleştiğinde ‘hadi seçime gidelim’ söylemini de acilen dillendirip ömür boyu başkanlık hayalleri de kurabilirler. İşte bu tuzağa düşülmemelidir. Zira emperyalist ve siyonist güçler, bu muhtemel federasyon parçalarını Doğu ve Güneydoğumuzda yaşayan Kürt kardeşlerimizin genelde yaşadığı bölgelerle birleştirip Kürdistan ve Ermenistan oluşumu için zemini olgunlaştırıldıktan sonra ülkemizi de parçalayabilirler. Bu bölgedeki Fırat ve Dicle başta olmak üzere nehirlerimizin çok önemli olduğu ve geleceğin savaşlarının su savaşları olacağı da unutulmamalıdır.”