1998 yılında Tacettin Dölek ve Melih Kayadelen tarafından Mersin’de kurulan Ekip Tiyatro, 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nü Yönetmen ve Oyuncu Tamer Levent’in ironik bir mesajıyla kutladı.
''Çok uzak bir yerde birilerinin oyun yapma hakkı engelleniyorsa, bunun gerçek anlamı herkes bilir'' diyen Ekip Tiyatro, uzun yıllar Devlet Tiyatroları’nda çalışan, TOBAV (Devlet Tiyatroları Opera ve Balesi Vakfı) başkanıyken başlattığı “sanataevet” kampanyasıyla tanınan yönetmen, tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu Tamer Levent tarafından kaleme alınan Dünya Tiyatro Günü Ulusal Bildirisi'ni günün anlam ve önemine ithafen paylaştı.
Levent, bildirisinde şu ifadeleri kullandı:
''Tiyatro malzemesini toplumdan alır. Kendi laboratuvarında işlemden geçirdikten sonra, tekrar aynı topluma sunar. Süreç ve ürün formülünü harekete geçirir. Yaşamın değişip gelişmesine neden olur. Bu sonu olmayan devinim, her çağın durumlarının özen ile seçilmesi ve çalışılması ile gerçekleşir. Başarı ve başarısızlığın dramalarını seçip, inandırıcılığı ile sorgulamayı uyarabilmelidir aktörler. Her zaman yaşantımızda olan felsefeyi, psikolojiyi, sosyolojiyi, sanat düşüncesinin bütün özelliklerini titizlikle dikkate almalıdırlar. Her seferinde durumlara özenle ayna tutmak sanatını paylaşmalıdır tiyatro. Ancak o zaman sağlayabilir, deneyimcilerin ona katılmasını, empati kurmasını. Bilgileri uygulamaya dönüştüren düşünce ortaklığı kurmasını. Gülmesini, ağlamasını, alkışlamasını...
İnsan beyni de hamile olur. Ama bu hamilelik bir merak sorusu ile başlar. Düşünceler ve kaynaklar bir araya getirilir. Geliştirilir. Eksik bilgi varsa ulaşılmaya çalışılır. Her şey fikir düzeyinde olgunlaşınca, sıra doğuma gelir. Hamilelik süreç, doğan bebek üründür. Onun da büyümesi ve gelişmesi gerekir. Sanat, süreç ve Ürün devamlılığının hiç bitmeyen gelişmesidir. Tıpkı insanlık tarihi ve geleceği gibi...
Drama, insanların iç ve dış aksiyonudur. Bu aksiyon ile yaşadığı durumlardır. Yani düşünce ve onun dışa yansıması. İnsanlık dilsiz olduğu çağlarda birbiriyle drama aracılığıyla anlaşmıştı.
Tiyatro ve drama bize bunu fark ettirir. Örgün eğitim sistemlerine öneride bulunur. Yaşamda var olan ve çözülmez görülen sorunları irdelemek ve çözüm üretmek süreçleri yaratır. Süreçleri ve aktörleri hatırlanmayan ürünler kültür oluşturmaz. Bizler, bugün yaşadığımız çağda kat ettiğimiz yolu, yaşama kazandırdığımız değerleri, üstlendiğimiz rolleri yeniden değerlendirmeliyiz. Geleceği düşünebilme deneyimleri paylaşmalıyız. Kötü, çirkin ve yanlış ile iyi, güzel ve doğruyu sorgulayabilmek gerçekliğinde yapay zekâdan geri kalmamalıyız. Çünkü dün olduğu gibi, bugün de: ‘Bütün dünya bir sahnedir. Kadın erkek bütün insanlar da onun aktör ve aktrisleridir’ Yani sürekli devinim ve yaratıcılık süreçleri oluşturan yaratıklar... İnsansız bir dünya daha güzel olur muydu? O zaman tiyatro da olmazdı, biz de bunu hiç öğrenemezdik!’'