Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 Kasım Atatürk’ü Anma töreninde güncele dair açıklamalarda bulundu. Yargıtay’ın AYM kararını da değerlendiren Erdoğan, yeni anayasa vurgusunda bulundu.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 85. yılında Anıtkabir'i ziyaret eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ardından Beştepe'deki Saray'a geçti.
Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen ve Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafından düzenlenen 10 Kasım Atatürk'ü Anma töreninde konuşma yapıyor.
Erdoğan'ın sözlerinden satır başları şöyle:
"Bin yıldır bu toprakların vatanımız olması için gözlerini kırpmayan şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Türkiye Yüzyılı'na adım attığımı şu günlerde milletimiz için çalışan herkese şükranlarımı sunuyorum. Cumhuriyetimizin ikinci asrına adım attık. İstiklal bayrağı 1923'ten itibaren Cumhuriyet ile dalgalanmayı sürdürmektedir. Cumhuriyetimizin ilk asrının son 21 yılında yaptıklarımızın hesabını milletimize vermekle mükellefiz. Dillerinden Atatürk'ü düşürmeyenlerin ülkemize neler kazandırdıkları milletimizin hafızasında mevcuttur. Bu mirasyediler dün olduğu gibi bugün de sağa sola savruluyor. Bunların uzun süre varlığını sürdürmesi mümkün değil. Türkiye bu zihniyete rağmen demokrasi ve kalkınma yolculuğuna devam ediyor. Cumhuriyetimizi siyasi diplomatik askeri olarak tarihinin en güçlü seviyesine getirmek nasıl bize nasip olduysa Türkiye Yüzyılı'nın yükselişini de göreceğiz.
'TÜRKİYE DÜN GARDIROP ATATÜRKÇÜLERİ, BUGÜN DE SOSYAL MEDYA ATATÜRKÇÜLERİ OLARAK İFADE EDEBİLECEĞİMİZ KESİMDEN ÇOK ÇEKMİŞTİR'
Gazi Mustafa Kemal'in vasiyeti olan ülkemizi muhasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarma mücadelesini milli mücadele ruhuyla sürdürüyoruz. Dillerinden Atatürk'ü ve Cumhuriyeti düşürmeyenlerin geçtiğimiz bir asırda ülkemize ne kazandırdıkları, neler kaybettirdikleri milletimizin hafızasında mevcuttur. Türkiye dün gardırop Atatürkçüleri, bugün de sosyal medya Atatürkçüleri olarak ifade edebileceğimiz kesimden çok çekmiştir. Kavramların, kişilerin ve hassasiyetlerin istismarı dışında hiçbir icraatları olmayan bu mirasyediler dün olduğu gibi bugün de sağa sola savruluyor. Öyle ki bu sıfatları terör örgütlerinden emperyalistlere, kendi ülkelerine düşman kim varsa herkesin dümen suyuna girmenin şemsiyesi yapacak kadar kontrolü kaybetmiş durumdalar. Kökü olmayan ağacın ayakta kalamayacağı, dalından kopmuş yaprağın rüzgarın önünde sürükleneceği gibi bunların da uzun süre varlığını sürdürmesi mümkün değildir. Ülkenin ve milletin geçmişinden ve geleceğine dair hedeflerinden koparak anlık reflekslerin esiri haline gelen bu kesim, giderek marjinal hale gelmektedir. Hamdolsun Türkiye bu zihniyete rağmen önüne çıkan zorlukları birer birer aşarak demokrasi ve kalkınma yolculuğuna devam ediyor. Salgından depreme, bölgesel çatışmalardan küresel krize nice sıkıntıların üstesinden tüm dikkatimizi, enerjimizi, imkânlarımızı büyük ve güçlü Türkiye'nin inşası yolunda seferber ederek geliyoruz. Bu iki asırda devlet yıkılıp devlet kurulmamıştır. Sadece yönetim sistemiyle birlikte devletin adı değişmiştir. Yoksa bizim sadece bu topraklardaki devlet varlığımız, Anadolu Selçuklu ile başlar ve kesintisiz olarak günümüze kadar gelir. Tüm dünyanın gözü önünde bir facia, bir insanlık suçu yaşanıyor. Vaat edilmiş topraklar hezeyanıyla sabrımızı zorluyorlar. 10 binlerce insanın yitip giden canlarının hesabı sorulacak. Zulmün hesabı elbette sorulacaktır. Aynı suça ortak olanlar önce insanlık vicdanında ardından tarih önünde sorulacaktır.
'AB, TÜRKİYE'NİN KAPISINI ÇOK ÇALACAKTIR'
Türkiye düzinelerce saldırıyı savuşturmuş bir ülkedir. İstikbalimizi ve istiklalimizi hedef alan iç ve dış senaryoların, kirli ittifakların maskelerini teker teker düşürdük. Hamdolsun temel altyapı ihtiyaçlarımızı karşıladık. Her alanda oldukça iyi bir seviyedeyiz. PKK'sından FETÖ'süne kadar terör örgütlerini hareket edemez haline getirdik. Umudunu giderek yitiren AB, Türkiye'nin kapısını çok çalacaktır.
'YENİ ANAYASA VURGUSU'
Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay arasındaki tartışma bunu teyit etti. Hiçbir organ hiçbir kurum eleştirilemez değildir. AYM'den Yargıtay ve Danıştay'a kadar katılmadığımız kararları olmuştur. Bu defa farklı bir sorunla karşı karşıyayız. Yargı kurumlarının kararları da tartışılabilir. Biz bu tartışmada taraf değil hakem konumundayız. Yetki tartışmasının çözüm yeri anayasa, yasalardır. Anayasamız bu konuda yetersiz kalmaktadır. 15 Temmuz darbesine kontrollü darbe diyenlerden bir tavır beklememek gerektiğinin farkındayız. Aynı çevreler daha düne kadar tüm yargı mensuplarımıza ağız dolusu hakaret ediyorlardı. Biz meseleye sloganik yaklaşmıyoruz. Çözümler peşindeyiz. Karşımıza ülkemize bir an önce yeni anayasaya kavuşturma çıkıyor. Hayati bir konu olduğu anlaşılmıştır. Yeni anayasa çalışmaları en kısa sürede başlatılır. Hukukçularımızla görüşerek meseleye bir hal yolu bulacağız. Tekrar böyle bir tartışmanın ortaya çıkmaması için gerekenleri yapacağız. Türkiye'de, yüksek mahkemeler dahil hiçbir organ, hiçbir kurum layüsel değildir, eleştirilemez değildir. Birleri bu meseleyi hukuk devleti ve anayasa hükümleri çerçevesinde tartışmak yerine, hemen en iyi bildikleri vesayet, darbe, işgal kavramlarının arkasına saklanarak sulandırmaya çalışıyorlar. Gerekirse anayasa ve yasa değişiklikleri dahil tüm yöntemleri kullanarak tekrar böyle bir tartışmanın ortaya çıkmaması için gerekenleri yapacağız!"
NE OLMUŞTU?
Yargıtay 3. Dairesi, verdiği kararla ülkenin ana gündemlerinden biri haline geldi.
Açıkladığı kararda Yargıtay 3. Dairesi, Gezi tutsağı TİP Hatay Milletvekili Can Atalay'ın 18 yıllık cezasını hak ihali olarak değerlendiren AYM'nin kararına uymadı ve bu kararı veren AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu.