MARTI
Martıyı okuduğumda lise son sınıf öğrencisi olarak o hayal ettiğim özgürlüğe kimsenin sahip olamayacağı ile yüzleşmek için uygun bir yaş olmadığını düşünüyorum.
Havada onca soru varken o yaşta yenilerini eklemek çok da akıllıca bir iş değil ki nitekim o sorularının büyük kısmı bunca zaman cevapsız kalmış bir o kadar daha cevapsız kalacak belli ki Anton Çehov tüm bunlara oyununda hınzır hınzır gülerek cevap veriyor.
O da aynı Charles Bukovski gibi mezarına çabalama tadında bir sonla bağlıyor tüm soruları.
Eski kuşak ile yeni kuşağın çatışmalarının, iletişimsizlikle beraber herkesin kendi dünyasına sahip olması, anne-çocuk, sevme-ilgisizlik, saygı-önemsememe arasında gidip gelen arada nefes almaya çalışan insanlar sıradan, göze batmayan hayatlar sürüyorlar.
Kimisi kafasında beyaz tellerle, kimisi hormonların tavan yaptığı ergenliğinde, kimisi ne arada ne derede bir yerlerde sonucun kaçınılmaz olduğu endişesini zaman zaman hatırlayarak yaşayıp gidiyor işte.
Elde kalanlarla yetinmek değimine yeni yeni anlamlar yüklemek için sevdiklerinizle vakit geçirmek, yeni insanlar tanımak, doğa ile baş başa olmak ta ki sizi de arasına almaya hazır olan bitmişlik hissi ile karşılaşana dek. Yolunuzu onunla denk getirmemenizi dilerim.
Sizinle karşılaşmaması için sürekli yer değiştirmeniz gerekir. Nasıl mı?
Uğraştığınız şeylere sürekli yenilerini ekleyin. İlla her şeyi tam yapmanıza gerek yok.
Çok fazla melankolik olmayın. Dozunu tutturamayabilirsiniz.
Bol bol evden çıkın.
Mecburiyet hissedeceğiniz şeylere çok fazla girişmeyin.
Günlük programlarınızda doğaçlama yapabileceğiniz alanlar yaratın.
Benden söylemesi, uygulaması sizden….