Mersin Emek ve Demokrasi Platformu, Suriye’de Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) tarafından gerçekleştirilen saldırıları kınamak amacıyla bir araya geldi. Özellikle Alevilere ve diğer azınlıklara yönelik artan şiddetin durdurulması çağrısı yapıldı.
Özgür Çocuk Parkı'nda bir araya gelen Mersin Emek ve Demokrasi Platformu üyeleri, Suriye'deki son dönemdeki saldırılara karşı tepki gösterdi. Platform Dönem Sözcüsü Kemal Göçmen, HTŞ'nin azınlıklara yönelik katliamlarını durdurması gerektiğini belirtti. Göçmen, “Son bir hafta içerisinde, HTŞ güçlerinin Alevi köylerine yönelik gerçekleştirdiği saldırılar sonucunda birçok masum sivil hayatını kaybetmiş, pek çoğu da zorla yerinden edilmiştir. HTŞ ve onunla bağlantılı radikal İslamcı gruplar, Suriye’nin çeşitli bölgelerinde yıllardır Alevilere, Hristiyanlara, Ezidilere, farklı kimlik ve inançlardan insanlara yönelik etnik ve mezhepsel temizlik politikaları yürütmektedir. Bu gruplar, emperyalist güçlerin desteğiyle ayakta kalmakta ve bu destek sayesinde bölgede etnik ve mezhepsel yapıyı değiştirmeyi hedeflemektedir dedi.
“O bölgedeki azınlıklara yönelik katliamların önü açılmıştır”
HTŞ'nin iktidarı ele geçirmesinin ardından etnik ve mezhepsel temizlik politikalarının hız kazandığını vurgulayan Göçmen, HTŞ’nin emperyalist güçlerin desteğiyle Suriye’de yönetimi ele geçirdikten sonra Esad rejiminin artıklarını temizleme adı altında bölge halkı üzerindeki baskı ve saldırılarını artırması bölgede azınlıklara yönelik katliamların önünü açmıştır. İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre (SOHR), başta Alevilerin çoğunlukta olduğu Lazkiye olmak üzere, bölgede son birkaç gün içinde yaşanan çatışmalarda aralarında kadın ve çocukların da olduğu 10 binleri bulan sivil öldürülmüştür. Bazı kaynaklar ise ölü sayısının çok daha fazla olduğunu belirtmektedir. Cihatçı çetelerin yakın geçmişte ele geçirdikleri bölgelerde farklı inanç gruplarına zorla din değiştirme, köleleştirme, infaz, kadınlara yönelik sistematik şiddet ve sürgün gibi insanlık suçları işledikleri bilinmektedir. Bu suçların en bilinen örnekleri, geçmişte İdlib ve çevresindeki Alevi köylerine yapılan saldırılar, Ezidi kadınların köleleştirilmesi ve Hristiyan nüfusun zorla yerlerinden edinmesi olmuştur. Son bir haftada yoğunlaşan yeni saldırılar HTŞ ve bağlı grupların cihat çağrıları eşliğinde katliamlarını sürdürmekte kararlı olduklarını göstermektedir” şeklinde konuştu.
“Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği'nin acil müdahale etmesi gerekiyor”
Suriye’de yaşanan saldırıların sadece Alevi toplumunu değil, aynı zamanda Hristiyan, Dürzi ve diğer halkları da hedef aldığını vurgulayan Göçmen, "Zulme karşı sessiz kalmak, adaletsizliğe göz yummak demektir. Suriye'deki trajediye son verilmesi için somut adımlar atılmalıdır. HTŞ’nin şiddet ve katliam dolu geçmişi, İŞID ve El Nusra’dan devraldığı katliamcı ideolojiye dayalı uygulamaları, Suriye’nin çok kültürlü ve çok inançlı yapısını tehdit etmekte, bölgede etnik ve mezhepsel gerilimleri körüklemektedir. Bu insanlık dışı saldırılar karşısında uluslararası toplumun sessiz kalması kabul edilemez. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer uluslararası kuruluşlar, Suriye’deki azınlıklara yönelik bu zulmü durdurmak için acilen harekete geçmelidir. HTŞ’nin işlediği savaş suçları ve insan hakları ihlalleri uluslararası platformlarda gündeme getirilmeli, sorumlular hesap vermelidir. Dünyanın dört bir yanındaki insan hakları savunucuları, sivil toplum kuruluşları ve bireyler, Suriye’deki azınlıklarla dayanışma içinde olmak zorundadır. Bölgede yaşanan kitlesel zulme karşı ortak bir duruş sergilemek, mağdurların sesi olmak ve adalet talep etmek insanlık görevidir” dedi.
“Yaşanan olaylara karşı sessiz ve tepkisiz kalmak, zulmün ve adaletsizliğin sürmesine ortak olmaktır”
Bugüne kadar yapılan çağrılara Türkiye’den ve dünyadan herhangi bir müdahale gelmediğini aktaran Göçmen, “Bütün bu yaşanan vahşete duyarsız kaldılar kör ve sağır taklidi yaptılar. Son günlerde yaşanan ve sayıları on binleri bulan insanların öldürülmesine Bu insanlık dışı drama vahşete katliama artık bir son verilmesini ve bunun için tüm dünya ülkelerinin ve ülkemizin somut adımlar atmasını ısrarla talep ediyoruz. Suriye’de yaşanan trajediye karşı sessiz ve tepkisiz kalmak, zulmün ve adaletsizliğin sürmesine ortak olmak anlamına gelmektedir. Suriye’yi ve bölgeyi yeni gerilim ve çatışmalara sürükleyen, etnik ayrımları derinleştiren, katliamlara yol açan, sivil halkı tehdit eden katliamcı, ayrıştırıcı, tehditkar politikalara derhal son verilmelidir” şeklinde konuştu.