Türk Neonatoloji Derneği tarafından prematüre doğan bebeklerin yoğun bakımda anneleriyle buluşturulup gelişimlerinin desteklenmesi amacıyla başlatılan ’Ten tene temas’ projesi, 8 şehirde, 300’ün üzerinde yoğun bakım ünitesinde uygulanıyor.
Türkiye'de yenidoğan bebek ölümlerini azaltabilmek, Yenidoğan bebeklerin yaşam kalitelerini artırmak, yenidoğan alanında doktor, hemşire ve diğer sağlık personelinin eğitimine katkıda bulunmak amacıyla hizmet veren Türk Neonatoloji Derneği, prematüre bebeklerin cihazlara bağlı ve daha kırılgan olduğu için annelerle ten tene temasının sınırlı veya hiç yapılmaması nedenleriyle 'Ten tene temas' projesini başlattı. Proje kapsamında prematüre bebeklerin yoğun bakımda anneleriyle buluşturulup, gelişimlerinin desteklenmesi hedefleniyor. Proje, verilen eğitimler ve oluşturulan farkındalıkla pilot seçilen hastanelerde uygulanıyor. Uygulamayla prematüre bebekler anneleriyle buluşturulup, vücut ısılarının korunması, kalp ve solunum ritimlerinin dengelenmesi, anne sütünün doğum sonrası erken dönemde salgılanması ve bebeğin gelişiminin desteklenmesi sağlanıyor. 200'ün üzerinde sağlık çalışanına teorik ve pratik eğitim verilmesinin ardından Kocaeli, Bursa, Aydın, Adana, Şanlıurfa, Sivas, Konya ve Samsun olmak üzere 8 şehirde 300’ün üzerinde yoğun bakım ünitesinde yatan prematüre bebeğin ailesini görmesi sağlandı. Projede yeni doğum yapan anne, prematüre bebeği yoğun bakım ünitesindeyken bebeğinin durumu stabilize seyirde ilerlediği andan itibaren günün belli saatlerinde en az 1 saat bebekle ten tene zaman geçiriyor.
'ANNELERİYLE VAKİT GEÇİREN BEBEKLERİN NÖROLOJİK GELİŞMELERİ DAHA İYİ'
Türk Neonatoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Esin Koç, bu projeyle sağlık çalışanlarına hem teorik hem de uygulamalı eğitim verdiklerini anlatarak, "Ülkemizde de giderek daha küçük prematüreler, daha riskli bebekler yaşamaya başladılar. Bu bebekler çok uzun süre yoğun bakımda kalmak zorunda kalıyorlar. Anne karnında normalde bir bebek 40 hafta yani yaklaşık 9 ay kalır. Ama bazı bebekler bu süreyi tamamlayamadan erken dünyaya geliyorlar. Anne karnında geçirmeleri gereken zamanı yoğun bakım ünitelerinde geçiriyorlar. Aslında bu doğal bir durum değil. Annenin sıcaklığından, temasından mahrum kalıyorlar. Aynı şekilde anne de bebeğine kavuşamıyor. Doğumdan hemen sonra bebek yoğun bakıma alındığı için bazen haftalarca, aylarca bebeğinden uzak kalıyor. Bunun hem bebek hem de anne açısından bazı sıkıntıları oluyor. Çünkü yapılan çalışmalar göstermiş ki özellikle anne de bebeğiyle birlikte zaman geçirebilirse, bu bebeklerin uzun dönem nörolojik gelişimleri daha iyi oluyor, daha erken taburcu oluyor ve anne-bebek bağlanması daha kuvvetli oluyor. Anne açısından baktığımızda da bebeğini her gün görmesi, onu kucağına alabilmesi, emzirmeyi de destekleyen bir olay. Hem de annenin kendine güvenini artıran bir durum. Bebek taburcu olduğunda anne bebeğine çok daha iyi bakabiliyor. Ayrıca yoğun bakımda da bebeğin bakımına katkıda bulunduğu için kendisini çok daha iyi hissediyor. Projenin tüm yoğun bakımlarda yaygınlaştırmayı hedefliyoruz" dedi.
'EN ERKEN ZAMANDA TEN TENE TEMASA BAŞLAMAYI HEDEFLİYORUZ'
Projenin yürütücüsü Prof. Dr. Ebru Ergenekon ise projenin başlangıcının çok eski yıllara dayandığını söyleyerek, "Kolombiya'da maddi imkansızlıklar nedeniyle bebekler vücut ısılarını koruyamadıklarında, küçük doğan bebekleri annelerin göğsüne koyarak ısınmalarının sağlanması hedeflenmiş. Ama sonradan bunun bebekler açısından çok büyük yararları gösterilince, yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde durumu ciddi olan prematüre bebeklere uygulanması gündeme gelmiş. Prematüre bebeklere, doğumdan itibaren mümkün olan en erken zamanda ten tene temasa başlamayı hedefliyoruz. Tabi bu inanmayı gerektiriyor, bunun faydasına ikna olmayı gerektiriyor ve eğitim gerektiriyor. Projede anne bebek buluşması en az bir saat ama; ucu açık. Anne ve bebek uygun olduğu sürece bu devam edebilir. Örneğin anne çok rahattır, herhangi bir sıkıntısı yoktur, bebek de uyumludur; 2 saat 3 saate kadar birlikte kalabilirler" ifadelerini kullandı.
'ARTIK ANNE BEBEĞİNİN SEYİRCİSİ DEĞİL'
Prof. Dr. Ergenekon, annelerin de bu durumdan oldukça mutlu olduklarını kaydederek, "Anne artık bebeğinin yoğun bakımda seyircisi değil neredeyse bakım vericisi. Bu rolünü doğumdan çok kısa bir süre sonra üstlenebiliyor. Bunun hem insani boyutu var; hem de anneyle bebeğin birleşmesini sağlamak adına bilimsel boyutu var. O nedenle inanmamız lazım. Onun için sağlık personelinin de bu konuda çok tereddüt yaşamamasında yarar var. Çünkü onlar inanmazsa bu başarılı olmaz. Ama tabii ki biz bebeği alıp, annenin göğsüne koyduğumuz zaman artık yenidoğan yoğun bakım ünitesine ihtiyaç kalmıyor demek değil bu. Yenidoğan yoğun bakım üniteleri hayat kurtarıcı ve tabii ki onlara ihtiyacımız var. Biz sadece bu ünitelerde bu bakım sürerken, aynı zamanda bebeklerle annenin buluşmasını sağlamaya ve bundan güzel sonuçlar elde etmeyi hedefliyoruz" diye konuştu.
'BİRLİKTE GEÇİRDİĞİMİZ VAKİT SÜTÜMÜN ARTMASINA NEDEN OLDU'
Geçen hafta doğum yapan Kamile Veski ise 30 haftalık doğan prematüre bebeği Emir'i yoğun bakımda gördüğünde çok üzüldüğünü belirterek, "Ama sonra buraya geldiğimde buradaki doktorların, hemşirelerin desteğiyle bebeğimi kucağıma aldım. Burada istediğim kadar kalabiliyorum. Ten tene temas ediyoruz. Bu çok iyi geldi. Sütümün artmasına da neden oldu. Buraya her girdiğimde, bebeğimle vakit geçirdiğimde çok mutlu oluyorum. Onunla bağ kurmuş oluyorum. Doğar doğmaz eve gideceğimi düşünürken burada olmak biraz üzücü ama doktorlar Emir'in durumunun iyiye gittiğini söylüyorlar. Bir an önce toparlanıp eve gitmeyi bekliyoruz" dedi.