Dünyada pek çok ülkede 5 Ekim olarak kutlanan ama ülkemizde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Baş Öğretmenlik unvanını aldığı 24 Kasım tarihi olarak öğretmenler günü olarak kutlanmaktadır. 24 Kasım Öğretmenler Gününde öğrencilerine yaptığı katkılar ile örnek bir eğitimci profili sergileyen öğretmen Çiğdem Dengiz, “Öğretmenlik bir meslek değil, bir aşktır. Öğretmen sadece müfredatı yetiştirme kaygısında olmamalı, çocuklara yaşam becerisi kazandırmalıdır. Bizler, başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk ün ilkeleriyle donatılarak yetiştirilen ve öğrencilerini de yine bu ilkelerle en iyi şekilde donatm
HABER- EROL KAMALAK
Eğitim verdiği okulda, öğrencilerin şehir dışı gezilerinin yol masrafını çıkarmak için tiyatro oyunları sergileyen, tiyatro oynayıp yazan, şiir ve müzik dinletileri yapan, öğrenci velileriyle her hafta buluşan sıra dışı öğretmen Çiğdem Dengiz, “Öğrencilerin mükemmel öğretmenlere ihtiyacı yok. Mutlu öğretmenlere ihtiyacı vardır. Öğretmenlik bir meslek değil, bir aşktır” dedi.
“ÖĞRETMENLİĞİ SEVMEYEN HİÇ YAPMAMALI”
Öğretmenliğin bir meslek olmadığını bir aşk olduğunu belirten Dengiz, “Bence çocukları sevmeyen, bilgiyi paylaşmayı sevmeyen, kendini geliştirme çabasında olmayan, üretmeyen hele iletişimi insan ilişkileri iyi olmayan ve sabrı olmayan hiç kimse öğretmen olmamalı. Çünkü çocukların zihninde düşündüğümüzden çok daha fazla yer ediniyoruz. Hiç unutmam bir gün bir veli yanıma geldi.‘Hocam size teşekkür etmeye geldim’ dedi. Şaşırmıştım. Çünkü veliyi tanımıyordum.‘Geçen hafta koridorda nöbetçiymişsiniz. Kızımın örgülü saçlarını sevip, çok güzel olduğunu, saçlarının çok yakıştığını söylemişsiniz. Çok mutlu olmuş. Her akşam anlatıyor’ dedi. Düşünsenize sizin için çok sıradan olduğunu düşündüğünüz bir davranış çocuğu her akşam anlatacak kadar etkilemiş. Bunun tam tersi de olabilir. Yanlış bir tepkiniz çocuğu okuldan da soğutabilir. İşte bu yüzden öğretmenliği sevmeyen hiç yapmamalı. Hele sadece puanı yetiyor diye asla tercih yapmamalı” şeklinde konuştu.
“GÖNÜLLÜ ÇALIŞMALAR”
Öğretmen postanede ya da bankada çalışan bir memur olmadığını belirten Dengiz, “Bu sebeple okulu sadece ders saatlerinde yapacağı görev olarak görmemelidir. Öncelikle iletişim becerisi çok iyi olmalıdır. Çünkü atacağı her adımda bu gereklidir. Aynı okulda iki öğretmeni gözlemlediğinizde çalışmalarını rahatlıkla yapan öğretmen velilerle iyi bir iletişim yakalayan öğretmendir. Peki bu iletişim nasıl olacak? Sadece teneffüslerde olmaz. İşte burada gönüllü çalışmalar devreye giriyor. Örneğin ev ziyaretleri karşılıklı kurulan sağlam iletişim için çok büyük bir çalışmadır” dedi.
“ÖĞRENCİLERİN MÜKEMMEL ÖĞRETMENLERE İHTİYACI YOK, MUTLU ÖĞRETMENLERE İHTİYACI VAR”
Öğrencinin yaşam alanını görmenin önemli olduğunu ifade eden Dengiz, “ Veliyle karşılıklı sohbet etmek, yaptığınız ziyaret sonucunda çocuğun o heyecanına şahit olmak. Hepsi ayrı bir değerdir. Hep birlikte yapılan geziler, piknikler, hasta ziyaretleri hem öğretmenin velilerle bağ kurmasına hem de velilerin birbiriyle olan diyaloglarının gelişmesine ortam hazırlar. Bunlar meşakkatli çalışmalardır. Çünkü fazladan gönüllü mesai yapmanız gerekir. Öğretmen ilham vermelidir. Liderlik eğitiminde şöyle derler: Öğrencilerin mükemmel öğretmenlere ihtiyacı yok. Mutlu öğretmenlere ihtiyacı var. Bence mutlu öğretmen de işini gerçekten severek yapan ve bu mesleği bilerek seçen kişidir. Bilinçli seçim yapan öğretmen de öğrencilerini çok sevendir. Öğretmen sadece müfredatı yetiştirme kaygısında olmamalı, çocuklara yaşam becerisi kazandırmalıdır. Her zaman öğrenci yanını da korumalıdır. Kendini her daim geliştirmeli, araştırmaya, öğrenmeye devam etmelidir” ifadelerini kullandı.
“EN ETKİLİ BEYİN CERRAHLARI”
Anaokulu ve ilkokul öğretmenlerinin öğrenci üzerindeki rolüne değinen Dengiz, “Diğer kademelere göre çok daha fazla olduğunu düşünüyorum. Çünkü küçük yaşlarda taklit fazladır. Öğretmenin kıyafeti, saçı, tarzı, konuşması hep dikkat çeker. Öğrenciler üzerindeki en büyük rol modeldir. Şeker hastası bir öğrencim vardı. Birinci sınıftan itibaren sağlığıyla yakından ilgilenip, dört yıl boyunca her gün iğnesini yaptım. Bir gün annesi; Hocam dikkat ettiniz mi kızım sizin gibi yürüyor dedi. Çok şaşırmıştım. Öğretmen öğrenciyle yan yana olduğundan hayata bakış açısıyla, hedefleriyle, mücadelesiyle kendine güveniyle, sorunları çözme becerisiyle, konuşmasıyla, soruna değil çözüme odaklanmasıyla, liderliği ve daha sayamayacağımız özellikleri ile öğrencinin karşısındadır.Beyin cerrahı Türker Kılıç öğretmenleri anlatırken onlar en etkili beyin cerrahıdır, demiş. Kesinlikle katılıyorum” şeklinde konuştu.
“HER BÖLGENİN KOŞULLARI FARKLI”
Öğretmenlerin en büyük sorunun sınıfların kalabalık olması oğlunu belirten Dengiz, “Okul sayısı arttırılıp, yeni derslikler açıldığında öğretmenler öğrencilerle birebir ilgilenme imkanını yakalayacak, öğrencilerin kendini daha rahat ifade edeceği bir ortam sağlanacaktır. Böylece başarı düzeyi artacaktır. Seminer dönemleri daha verimli hale getirilmeli, öğretmenlerin kendilerini geliştirecek imkânlar sunulmalıdır. Kendini geliştiren öğretmen bunu sınıfına fazlasıyla yansıtacaktır. Okullarda mutlaka spor salonu, konferans salonu ve oyun alanlarının hazır olduğu bir bahçe olmalıdır. Çocuklar müthiş bir enerji deposu. Öğretmen olarak görevimiz bu enerjiyi en verimli şekilde açığa çıkarmak. Bu alanlar olmadığında enerji olumsuz olarak açığa çıkar. Müfredatın içeriği ve ders yılının başlaması yörelerin şartları göz önünde bulundurularak planlama yapılmalı. Her bölgenin koşulları farklı.Mesela benim ilk görev yerim Şanlıurfa.Kasım ayına kadar velilerin büyük kısmı tarlalarda.Okul açık ama öğrenci yok denecek kadar az.Bu durumlar göz ardı edilmeden planlama yapılmalıdır” diye ekledi.
‘DÜNYADA HER ŞEYE DEĞER BİÇMEK MÜMKÜNDÜR. AMA BİR ÖĞRETMENİN ESERİNE ASLA DEĞER BİÇİLEMEZ’
Son olarak şunları ekleyen Dengiz, “Kendi çocukluğumu düşündüğümde öğretmen-öğrenci-veli arasında büyük sınırlar vardı. Öğretmenler daha resmiydi. Veli istediği zaman öğretmen ile görüşemezdi. Günümüzde bu durum tamamen değişmiştir. Velinin öğretmene ulaşma sıkıntısı yoktur. Sadece toplantılarda değil, bireysel olarak ta iletişime geçebilmektedirler. Bu da ilişkileri olumlu yönde etkiliyor. Son söz olarak Sokrates der ki; ‘Dünyada her şeye değer biçmek mümkündür. Ama bir öğretmenin eserine asla değer biçilemez.’ Bizler, başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk ün ilkeleriyle donatılarak yetiştirilen ve öğrencilerini de yine bu ilkelerle en iyi şekilde donatmaya çalışanlarız. Öğretmenler Gününüz kutlu olsun” diye konuşmasını tamamladı.