UCİM Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü dolayısıyla Mersin’de bir lansman düzenledi. Lansmanda konuşan UCİM Genel Başkanı Saadet Özkan, “Çocuk zaten en sevdikleri, en güvendikleri ortamda susturula susturula her gün istismar ediliyor. Çünkü ilk başta çok iyi sevildiklerini sanıyorlar. Beni seviyor diye düşünüyorlar. Çocuklar bunları kendi aralarında konuşmaya başlıyorlar” dedi.
Haber – Mehmet Çetin
UCİM Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü münasebetiyle Mersin’de bir lansman düzenledi. Lansmana, Yenişehir Belediye Başkan Yardımcısı Hüseyin Doğan, UCİM Genel Başkanı Saadet Özkan, UCİM Genel Başkan Yardımcısı Yücel Ceylan, Prof. Dr Halis Tokgöz, Doç. Dr Veysi Çeri, Sanatçı Deniz Tansel Öngel, Kurum Üyeleri ve basın mensupları katıldı. Lansmanda konuşan sanatçı Deniz Tansel Öngel, “Bizim kültürümüz kadını kutsar. Bunlara ne kadar yabancılaşıyorsak, bence kendimize de o kadar yabancılaşıyoruz. O yüzden de UCİM’in bir öze dönüş hareketi olduğunu düşünüyorum. Burada politik, siyasi, dini inanç ya da herhangi bir ayrım gözetilmeden hizmetle yola çıkılıyor olması hepimiz için çok büyük bir umut. Hizmet ne demek? İhtiyaç gördüğümüzde o ihtiyacı karşılayacak şey bizde varsa ve biz bunu karşılayabiliyorsak hizmet yapmış oluyoruz. Biz bu ülkeyi sadece çocuklardan emanet olarak taşıyabiliriz içimizde. Yoksa birçok kötü örneği sıralayabiliriz” diye konuştu.
“BİZ BU ÜLKEYİ SADECE ÇOCUKLARDAN EMANET OLARAK TAŞIYABİLİRİZ İÇİMİZDE”
Etkinlikte konuşan Sanatçı Tansel Öngel, bir olmak, dünyanın birliğini kendi içimizde hissetmek, aynı duygularla, aynı düşüncelerle, aynı amaçla bir yere yönelmenin insanların tüm benliklerini ortadan kaldırdığını belirterek, “Burası çok önemli çünkü bu ülkede iyi insanların, iyiliği yaymak için verdikleri emeği çok kutsal olduğunu bilen başkaları da var. Yani Saadet Hoca bu yola çıktığı zaman bunun iki kişilik olmayacağını biliyorlardı. Ben de fark ettiğimde, kaç şehir varsa o kadar şehirde UCİM’in açılacağını biliyordum. Kötülük çabuk yayılan bir şey. İyilik daha çok emek istiyor. Çocukluğumuzdan beri hep bize böyle bir dünya anlatıldı. İyiler ve kötüler denildi. Aslında iyi de kötü de biziz. Bu bir yolculuk. Bu yolculukta sizin gibi kıymetli insanları tanıdığım ve en azından onların yolculuğuna birazcık hizmet edebildiğim için çok mutluyum. Bu ülkede ne kadar çocuk varsa, biz onlara eşit koşulda sevgi, yaşantıyı sunmak zorundayız ve bunun için ne gerekiyorsa yapmak zorundayız. Bütün bu sorunların nereden kaynaklandığını düşünüyorum. Bizim atalarımız, kadın ve erkeği eşit sayarken örneğin ‘Ben Hanım, bu da benim Han’ım’ diye eşini gösterirken aynı zaman diliminde başka bir coğrafyada kız çocukları diri diri toprağa gömülüyor. Siz, aynı inanca mensup olmak için kadınlara ilişkin kendi kültürünüzü, o düşük kültüre doğru çekerseniz böyle sapmalar meydana gelir” ifadelerini kullandı.
“ÇOCUKLARI SEVMELİYİZ, SAHİP ÇIKMALIYIZ”
Bu yolun kutlu bir yol olduğunu, kutsal bir mücadele ve bu mücadelede herkese ihtiyaç olduğunu söyleyen UCİM Genel Başkan Yardımcısı Yücel Ceylan, “Hiç kimse demesin ki ben ne yapabilirim? Eğer Yücel Ceylan bir şeyler yaptıysa inanın sizler çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Saadet Hoca’yla yolum kesişmeden önce çocuk istismarının ne demek olduğunu bilmiyordum. Hiç de çocukların geleceği ile ilgili sadece çocukları okutmalıyız, onları sevmeliyiz, sahip çıkmalıyız derdim. Çocukların yaşadığı acılardan hiç haberim yoktu. Çocuklar sokakta para istiyorsa para veriyordum, su satıyorsa suyundan alıyordum ve ben vatandaş olarak çok huzurlu hissediyordum kendimi. Saadet Hoca’dan sonra şunu gördüm ki; çocukların dünyası acı doluymuş. O küçücük bedenleri, ruhları ne acılar çekiyormuş. Kimlerden çekiyorlarmış? Kendi ailelerinden, onları doğuranlardan, yetiştirenlerden, eğitim verenlerden, dini bilgiler verenlerden. Çocuklar aslında çok huzursuzmuş. Bu dünya onlar için cehennemmiş. Ne kadar bilinçsizce çocuk büyütmüşüz. Ben de bu şekilde büyütmüşüm. Şimdi benim çocuklarım yetişkin ve bana ne deseler ben kızmıyorum onlara. Çünkü aynaya baktığım zaman düşüncem şu; çocuklarıma acaba bilmeden acı çektirdim mi? Çocuklarıma bir zarar verdim mi? Bundan sonra ne yapabilirim diye düşünüyorum. Çocuk yetiştirmek çok zor. Biz çocuklarımızı hafife almışız. Çocuklarımız daha küçükken sen avukat olacaksın, sen doktor olacaksın, sen şöyle olacaksın dedik. Aslında çocuklarımızı nasıl yetiştireceğimizi bilmiyormuşuz” şeklinde konuştu.
“İSTİYORUM Kİ TÜRKİYE’Yİ UCİM GENÇLİKLERİ YÖNETSİN”
UCİM’in ülkenin genelinde duyulacak ve gurur duyulacak bir kurum olacağına inandığını belirten Ceylan, “Kurmak bize nasip oldu ama ben inanıyorum ki ülkenin gurur duyacağı bir STK olacak. Ben dünyada bir benzeri olduğunu düşünmüyorum. Çocuk alanında, bu kadar çocuk istismarına eğilmiş, çocuklarımızın yanında olan ve bu desteği zengin, yoksul ayırmadan yapan şu ilin, bu ilin ayrımını yapmadan, bütün çocuklarımıza ulaşmaya çalışan kutsal bir mücadele. Bu mücadele kutsal çünkü başkasının iyiliği için, dünyanın güzelleşmesi için mücadele eden bir yapı. Bir iyilik hareketi. Herkes elinden geleni yapmalı. Kimse bana dokunmaz demeden hareket etmeli. Bugün bu dünyada cinayetler işleniyorsa, kadına şiddet varsa, insanlar birbirini dolandırıyorsa, her şey sağlıklı bir bireyin yetişmemesinden dolayı. Biz sağlıklı bireyler yetiştirmek zorundayız. Bizim görevimiz bu. Dünyaya geliş amacımız da bu aslında. Bizim en büyük sorumluluğumuz, bizden sonraki nesillere çok daha güzel bir dünya bırakmak. Onun için de emin olun, bir ağaç yetiştirmek, bir hayvana sahip çıkmak, doğaya sahip çıkmak ve en nihayetinde çocuklarımıza sahip çıkmak, çocuklarımızın geleceğini gerçekten hazırlamak için UCİM’e çok ihtiyacımız var. UCİM yüzyıllarca kalmalı bu ülkede. İnşallah çocuk istismarı minimum seviyede olsun ama UCİM’le yetişen gençler dünyayı yönetecekler. Bu gençlerimiz ruhsal olarak da çok iyileşiyorlar. Başka insanların acısı için mücadele ediyorlar, yarının gençlerine sahip çıkıyorlar. Ben istiyorum ki Türkiye’yi UCİM gençlikleri yönetsin” diye ekledi.
“ÇOCUKLAR SUSTURULA SUSTURULA HER GÜN İSTİSMAR EDİLİYOR”
UCİM’in müthiş bir ekip olduğunu, bilginin gücünü, hukukun gücünü kullanan ekip arkadaşlarının olduğunu, çocukların güvenliği için ve desteklemek için hep çalışacaklarını belirten UCİM Genel Başkanı Saadet Özkan ise, “Bana inanç ve zafer çok iyi geliyor. Biz 20 günlük bu süreci sanki 3 ay gibi kullandık. Hiç uyumadık. Güzel anılar edindik. Kurumsallaşmak adına bir tık öne çıkardı. Ben bugün bizi gazetelerinde, köşe yazılarında ve bugün daha fazla kurumsallaşmamıza sebep olan insanlara da ayrıca teşekkür ediyorum. Hayat bir teşekkürden ibaret. Bize daha güçlenmemiz için çok şey öğrettiler. UCİM’i ilk kurduğumuz zaman ben bir kamyoncu otelinde kalmıştım. Sabah kalktığımda Arzu Hanım gülerek bana bakmıştı çünkü ben müzik açıp dans ediyordum. Enerjimizi iyi tutmamız lazım. Çünkü o mutlulukla insanların hayatlarına dokunabiliriz. Köy okulunda göreve başlayacağım zaman dünyanın en mutlu insanı olarak göreve başladım. Bizler çocuklara takım çalışmasını, birlik bilincini unutturduk. Büyüdükçe insanları bireyselleştirirler. Ben o köy okuluna gittiğimde, nefes aldım. Oksijen aldım. Ama bir istismarcıyı tanıma kısmına geldiğinizde aldığınız eğitimler yetmiyor. İstismarcı profili yok, tanımlayamıyorsunuz. Ve o çocuklar bir günde size ben istismara uğradım diye gelmiyor. Bu zaten en sevdikleri, en güvendikleri ortamda çocuklar susturula susturula her gün istismar ediliyor. Çünkü ilk başta çok iyi sevildiklerini sanıyorlar. Beni seviyor diye düşünüyorlar. Çocuklar bunları kendi aralarında konuşmaya başlıyorlar. Bütün bunları olay bittikten sonra öğrenmiş biriyim ben” dedi.
UCİM’İN İÇİNDE BAŞKASININ ACISI İÇİN MÜCADELE EDEN İNSANLAR VAR
Çocukların hep susturulduğunu, anlatmalarına izin verilmediğini, çocuğun bütün sınırlarının orada kapatıldığını söyleyen Özkan, “Ama biz bunları yapmadık. Biz her şeyi birlikte yaptık. Çocuklar yaşadıklarını orada gerçekleştirdiler. Çocuklarınız bir başka sınıfa geçtiklerinde, şarkı söylemez, üzgün bir şekilde gözünüzün içine bakmaya başladıkları zaman bir terslik olduğunu anlarsınız. Çocuklar aslında size çok şey anlatıyorlar. Kendi hayatınız güzel giderken başka hayatlar güzel gitmediğinde kendinizi sorumlu kılıyorsunuz. Vicdan insanın içindeki Tanrı’dır. UCİM’in içinde başkasının acısı için mücadele eden harika insanlar var. Bunu mücadeleye başladığımız günden beri gördüm. Enerjisi çok yüksek, eğlenceli, mizah duygusu kuvvetli insanlar var UCİM’in içinde. Çocukluk kısmını ayırıyoruz, çünkü o her şey, o ordu işte. O ordular o kadar önemli ki, hayatta hep karşınıza çıkıyorlar. Çocuğun çocuk olarak yaşaması, yetişmesi ve aynı duyguları diğer çocuklara yaşatmak, hissettirmek gerekiyor. Çocuklar bizim minyatürlerimiz değiller, onlar bize ait değiller, onlar kendileri dünyaya geldikleri andan itibaren deneyimleri bizden daha farklı. Biz UCİM’le çocuklara kendilerinin değerli olduğunu, yaşadıkları ihmalin ve istismarın kendilerinin suçu olmadığını onlara anlatıyoruz. Misal Elmalı Davası; davada koca koca adli tıp profesörlerinin orada adli tıp raporları var. O adli tıp raporlarında çocukların cinsel istismarı yaşadıklarının ayrıntıları var. Biz UCİM olarak çocukların unutulma hakları oldukları için ve bu anlamda kurulduğumuz bir dernek olduğumuz için hiçbir ayrıntıyı basına vermedik ve vermeyeceğiz, veremeyiz. O çocuklar büyüyecek, o çocukların bir hayatı olacak. Bizler bunun gibi binlerce davaya gidiyoruz. Biz ailelere diyoruz ki çocuklara olağan şekilde davranın, farklı davranmayın, normal hayatlarında olduğu gibi davranın diyoruz” ifadelerini ekledi.
“ÇOCUKLAR OLAYI DEFALARCA ANLATMAK ZORUNDA BIRAKILMAMALI”
Çocukların dava süreçlerinde çok yıprandıklarını, çocuklara çok fazla tekrar tekrar olayların anlatıldığını ve bunun böyle olmaması gerektiğini kaydeden Özkan, “Bir dava başladığında 3 sene devamlı gittiğimiz dava bile var. Değişiyor, sonra bize verdikleri cevap; çelişki var diye. Adalet Akademilerini kurmazsak, çocuk psikiyatrları, adli tıpçılar eğitim vermezlerse biz nasıl anlatacağız o çelişkilerin sebeplerini. Çünkü çocuğa konuşması yönünde destek veriyoruz, sonra sağaltım yapmak zorundayız ve biz sağaltıma başladığımız zaman çocuk hatırlamak istemediği bazı kısımları da anlatıyor ve sonra karşı taraf diyor ki çelişki var. Bu çelişki mi oluyor ki? Biz diyoruz ki o zaman çocukları belli merkezlere göndereli ve örselenmeden raporlar gelsin, bizi bekletiliyor saatlerce, günlerce ve hatta yıllarca ve sonra gelen cevaplar bütün buralara gitmelerine ret şeklinde oluyor. Bu çocuklar bir dava sonuçlanana kadar defalarca kez konuşuyorlar, olayın psikolojisini atamıyorlar üstlerinde. Bu çocuklar rehber hocalarına anlatıyorlar, Çocuk İzlem Rehberi’nde, adli tıpta sonra bir üst adli tıp kurumunda daha anlatıyorlar, böyle defalarca anlatıyorlar. Bunlar çocuk çocuk. Biz bir şeyi defalarca anlatmaya dayanamıyoruz. Çocuklara anlattırıp anlattırıp duruyoruz, yakınları gelir, arkadaşları gelir, en sevdikleri gelir her birine teker teker anlat diyoruz, bu böyle olmaz. Dünyada örnekleri var. İstismara uğrayan çocuk gidiyor bir defa anlatıyor ve sonra çıkıp geliyor. Biz daha UCİM’in önleme ofislerinin ne işe yaradığını anlatmaya çalışıyoruz. Bizlere diyorlar ki merkez kelimesi adı altında değil de ofis adı altında danışmanlıklar açın deniliyor. Çok sabırlıyız, çünkü ulaşacağımız çocuklar var, ulaşacağımız yarınlar var” şeklinde konuştu.
“SOSYAL MEDYADAN 40 MİLYON KİŞİYE ULAŞMIŞIZ”
Sayısız kişilere ulaştıklarını, bol bol ücretsiz eğitim verdiklerini söyleyen Özkan, “250 bin üniversite öğrencisine konuşmuşuz, sosyal medyadan 40 milyon kişiye ulaşmışız, okullara, çocuklara, ailelere ulaşmışız. Misal sadece İstanbul’da 374 davaya gitmişiz ve sadece İstanbul’da. Ülkenin her yerinde çocuklar için mahkeme koridorlarında beklemişiz ama biz oralarda çocukların gözlerimize bakan gülen gözlerini. O davalara yüzlerce insan katıldı. Örneğin Tarsus’ta sözde imam davasında binlerce insan o çocuk için oraya geldi ve o çocuğa destek oldu. Orada çocuk da kendine olan güvencini yitirmemiş oluyor ve hayata daha sıkı sarılmış oluyor” diyerek konuşmalarını sonlandırdı.