MÖ 4. yüzyıla kadar uzandığı bilinen Nagidos, bir dönem Akdeniz ticaretinde önemli rol oynamış bir liman kenti olarak öne çıkıyor. Kentin kalıntıları arasında sur duvarları, mezar yapıları ve mozaik izleri dikkat çekiyor. Deniz ticaretinin merkezi olduğu dönemlerde stratejik öneme sahip olduğu bilinen kent, günümüzde sessizliği ve dokunulmamış yapısıyla ziyaretçilerine adeta zamanda yolculuk hissi veriyor.
Mersin Üniversitesi arkeoloji bölümü öğrencisi Ayşe Demir, ilk kez Nagidos’u ziyaret ettiğini belirterek, “Burası sadece taş yığınlarından ibaret değil, tarihle iç içe bir yolculuk gibi. Her adımda binlerce yıl öncesine dokunuyormuş gibi hissediyorsunuz” dedi.
Antik kenti doğayla bütünleşmiş haliyle keşfeden Mehmet Kaya ise, “Burada sadece tarihi eserler değil, aynı zamanda eşsiz bir doğa manzarası var. Sessizlik, denizin kokusu ve tarih… Sanki zamanda yolculuk yapıyorsunuz” sözleriyle duygularını paylaştı.
İstanbul’dan gelen ziyaretçilerden Selin Aksoy da kalabalıktan uzak bir deneyim yaşadığını vurgulayarak, “Ephesos, Side gibi antik kentleri gezmiştim ama burası farklı. Çünkü kalabalıktan uzak, sakin ve huzurlu. Kendi başınıza keşfe çıkıyorsunuz” ifadelerini kullandı.
Son yıllarda kültür turizmi açısından giderek daha fazla ilgi görmeye başlayan Nagidos Antik Kenti, henüz çok geniş kitlelere ulaşmasa da bu özelliğiyle ziyaretçilerine özel bir keşif duygusu yaşatıyor. Hem tarihle iç içe olmak hem de Akdeniz’in doğal güzelliklerini görmek isteyenler için Nagidos, Mersin’in saklı hazinelerinden biri olarak
öne çıkıyor.