ALEVLERİN ARDINDAKİLER
Bazı olaylar vardır ki, insanın içine bir ağırlık gibi oturur. Ne kadar kelimelerle ifade etmeye çalışsak da acıyı anlatmakta hep eksik kalırız. Bolu’da, bir otelde çıkan yangında hayatını kaybedenlerin hikâyesi hepimizi derinden yaraladı.
Bir haftadır zihnimizden ve yüreğimizden atamadığımız bir yangın. Aslında sadece bir yangın değil; toplum olarak neleri eksik yaptığımızın, neleri görmezden geldiğimizin bir göstergesi…
Bu tür trajedilerde, hep aynı soruyu sorarız: Neden? Bu soru bir yanıt bulduğunda bile, gerçek sorumluluk duygusunu hissetmek zordur. Çünkü “neden” sorusu, çoğu zaman maddi ihmallerden, denetim eksikliklerinden, basit ama hayati önlemlerin alınmamasından doğar. Ama mesele sadece bir binanın yanması değil; mesele, vicdanlarımızdaki çöküşün bir yansıması daha olması.
Yangının ardından gelen haberlerde, yangın alarm sisteminin çalışmadığı ve koridorların dumanla dolu olduğu söylendi. Bu detaylar, yalnızca teknik eksiklikleri değil insan hayatına verdiğimiz değeri de sorgulatıyor. Bir insanın can güvenliği, ne zaman bir maliyet kalemi olarak görüldü? En temel hakkımız olan yaşam hakkının bir hesap tablosundaki rakamların gölgesinde bırakılmasını nasıl bu kadar kanıksadık?
Sosyologların ve düşünürlerin sürekli vurguladığı bir gerçek var: Bir toplumun gerçek zenginliği, sahip olduğu etik değerlerde gizlidir. Ekonomi toparlanabilir, teknolojik eksiklikler giderilebilir; ancak bir kez yitirilen etik değerler, toplumu dönülemez bir noktaya taşır. Bugün yaşanan olaylar, bize ahlaki değerlerin toplumun bağ dokusunu oluşturduğunu hatırlatıyor. Bu bağlar zayıfladığında, her birey kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmeye başlar ve toplumsal yapı hızla çözülür.
Toplumu ayakta tutan yalnızca yasalar ya da protokoller değil; vicdan, ahlak ve değerlerdir. Bunların temelini de saygı oluşturur. Yangının ardından yapılan açıklamalar, bir yandan adaletin yerini bulması için umut verirken, bir yandan da şunu hatırlatıyor: Sistem ne kadar güçlü olursa olsun, eğer onu işleten insanlar değerlerinden uzaklaşmışsa, o sistem hiçbir felaketi önleyemez. Eğitim sisteminde saygıyı, bir diğer deyişle etik ve ahlakı yeniden merkeze koymalıyız. Toplum vicdanını kaybettiğinde, sadece bireylerini değil geleceğini de kaybeder.
Bolu’daki yangın hepimizin vicdanını yine yeniden sorgulaması gereken bir dönüm noktası. Hayatını kaybedenlerin anısını yaşatmak, yalnızca onları hatırlamakla değil, aynı zamanda bu tür olayların bir daha yaşanmaması için elimizden gelenin fazlasını yapmakla mümkündür…