CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “Kürtlerin yaşadığı sorunlar sadece bir kişinin Meclis’te konuşmasıyla değil, 86 milyonun temsilcilerinin parlamentoda oturmasıyla, konuşmasıyla, demokratik siyasetin önünün açılmasıyla ve kurulacak masaya 86 milyonun oturmasıyla çözülecektir" dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bir dizi ziyaret ve programlara katılmak üzere geldiği Diyarbakır’da, bir otelde, kentteki kadın sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle buluştu.
Toplantıya CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, CHP Kadın Kolları Genel Başkanı ve Osmaniye Milletvekili Asu Kaya, CHP İl Başkanı İsmail Akyıl, İl Kadın kolları Başkanı Güler Koçyiğit ile kadın sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı. Toplantının ardından açıklamalarda bulunan Özel, ilk adımın kadına yönelik şiddetin engellenmesiyle başlanması gerektiğini ifade ederek, şöyle konuştu:
“Dün akşam saatlerinde Kayapınar’da sokak ortasında Evin Demirtaş isimli bir kadın daha katledildi. Bundan duyduğumuz derin üzüntüyü ve başsağlığı duygularımızı ifade ederek söze başlamak isterim ve 2024 yılında bu 321’inci kadın cinayeti oldu, resmi kayıtlara geçmiş olan. Daha geçtiğimiz günlerde Adana’da bir günde 5 kadın cinayeti işlendiğini ve kadın cinayetlerinin kartopu gibi artarak devam ettiğini, tüm mücadeleye, iyi niyetli çabalara rağmen içerdiği sistemik sorunlar yüzünden bu noktaya geldiğinizin altını çizmek isterim. Malum, Sayın Demirtaş ile Edirne Kapalı Cezaevinde bir çalışma gerçekleştirdik. Öncesinde bu toplantının gündemi için hazırlık ziyaretleri olmuştu, karşılıklı olarak avukatlar ve Sezgin Bey aracılığıyla. Orada kendi gündemimizin başına kadına karşı şiddeti koymuştuk. Ziyaret öncesi avukatları eliyle de kamuyla paylaşacağı bir çağrı metnini ilk olarak bana ulaştırmıştı. O çağrı metnindeki çağrı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, bana ve tüm siyasi liderlere ve sırasıyla Türkiye'de kamu gücü kullanan ya da sivil toplumu temsil eden tüm başkanlara yönelikti ve kadına karşı şiddet için, içimizdeki erkekle yüzleşmek ve devamında sorumluluk almayı tartışan ve İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının karşı taraftaki yarattığı, katillere ve şiddete başvuranlarda yarattığı cesareti gören bir metindi ve buna karşı bir duruş sergileyen, kısa veya orta vadeli yapılması gerekenleri ifade eden bir metindi. O metin kamuoyunca da malum, ilk metni almış kişi olarak orada da ifade ettim ama burada, Diyarbakır’da, o çağrı metninin her kelimesine katıldığımı ve altını imzaladığımı aynı şekilde bu konuda ilk adımı kadına karşı şiddetten atmamız gerektiğini bir kez daha sabah da konuştuk, şimdi de ifade ediyorum. Tabii biz STK’lardan gelen arkadaşlarımızla hem Türkiye'nin dünden beri iyice belirginleşen ve Diyarbakır'da da gündemleşen ana konuyu konuştuk ama yoksulluk herkesi vuruyor, kırılgan grupları daha çok vuruyor. Doğu, Güneydoğu’daki kadınları en çok vuruyor"
‘31 MART BİR SON VE ZAFER ANI DEĞİL, BİR BAŞKANLIK, BİR BAŞLANGIÇ VE SORUMLULUK ANI’
Konuşmasında, sonraki ilk genel seçimde 'Türkiye İttifakı'nın iktidar olacağına inandıklarını belirten Özel, “Cumhuriyet Halk Partisi, 31 Mart'ta da çok önemli bir başarı elde ederek Türkiye'nin birinci partisi oldu. Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye'nin kurucu partisidir. Cumhuriyet Halk Partisi, son 47 yıldır seçimlerden birinci parti çıkamazken, 31 Mart’ta yüzde 38 gibi bir oy oranıyla Türkiye'de 413 belediye başkanlığını, bugün Türkiye'de 413 belediyeyi yöneten belediye başkanlıklarını kazanarak çok önemli bir başarı elde etti. Biz o güçlüyü ifade etmiştik, tekrar edeyim. Biz bunu bir zafer değil, bir sorumluluk olarak omuzlarımızda hissediyoruz. Verilen oyların içinde Cumhuriyet Halk Partisi'nin klasik tabanının dışında, çağrıda bulunduğumuz Türkiye İttifakı vardır. Bu oyunun içinde, sosyal demokratların yanında muhafazakar demokratlar, milliyetçi demokratlar ve Kürt demokratlar vardır. Bu tüm demokratların bir araya gelip ortaya çıkardıkları büyük seçim başarısını bundan sonra yapılacak ilk genel seçimlerde 'Türkiye İttifakı'nın iktidar yaparak, Türkiye'nin birikmiş bütün sorunlarının çözme noktasında bir ortak iadeye dönüştürmenin ve bunu demokratik siyasetin önünü, Türkiye'de siyaseti olması gibi demokratikleştiren bir büyük adım olacağına inancımız var. 31 Mart’ın bir son ve zafer anı değil, bir başkanlık, bir başlangıç ve sorumluluk anı olarak ifade ettiğimizi gördüğümüzü ifade etmek isterim" diye konuştu.
'NARİN CİNAYETİNDE İDDİANAMEDE BİLMEDİĞİMİZ HİÇBİR ŞEY YOK'
Özel, Bağlar ilçesinde kaybolduktan 19 gün sonra cansız bedeni bulunan Narin Güran cinayetine ilişkin şunları söyledi:
"Biz bugünkü toplantıda İstanbul Sözleşmesi'nden aslında çıkılmadığını, Meclis'in oy birliğiyle girdiği bir sözleşmeden bir kişinin tek imzasıyla çıkılamayacağını, sorumluluğun devam ettiğini, hukuki süreçlerin devam ettiğini ve bu konuda daha dirençli, hep birlikte mücadele edilmesi gerektiğini ifade ettik. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması her ne kadar 6284 duruyorsa da devlet bütün ihtişamıyla, bütün caydırıcılığıyla kadınların arkasından çıkmıştır. Katillere ve şiddet uygulayanlara demiştir ki, 'Eskisi kadar kararlı değiliz', ‘Siz anladınız dediğimi’ demiştir. Onlar da anlamıştır. Kadınların arkasından, çocukların arkasından devleti çekerseniz karşısındaki canilere cesaret verirsiniz. O yüzden rakamlara kimsenin şaşırmaması gerekir. Dün akşam yine Diyarbakır'dayken biz 14 sayfalık bir iddianame gördük ama içinde bir şey göremedik maalesef. Narin evladımız katledildi. İddianamede 4 kişi müştereken Narin’i öldürmekle suçlanıyor. Anne, amca, ağabey ve itirafçı komşu ama cinayeti kimin işlediği yok. Cinayet işlenirken orada bulunduğu söylenen kardeşin 2 arkadaşının hakkında bir şey yok. Bu cinayetin işlenme sebebi, işlenmesinden önce ne oldu da bu cinayet işlendi? Bir anne, bir amca, bir kardeş, 6 yaşında bir sabiyi, bir kızı neden katlettiler, bu yok. Bilmediğimiz hiçbir şey yok maalesef. Son zamanlarda toplumsal infial uyandıran bütün davalarda olduğu gibi ya da toplumda merak uyandıran tüm konularda olduğu gibi, yasama olsun, yürütme olsun ve yargı olsun, topluma bilmediğimiz hiçbir şeyi söylememeye devam ediyor. Biz davayı çok yakından takip edeceğiz. Gündemde tutacağız. En ciddi dayanışmayı bu salonda bulunan kadın örgütlerinin yöneticileriyle ve tüm üyeleriyle göstererek bu işin peşini bırakmayacağız. Ama AK Parti'li milletvekilinin 60 gün önce bildiğini dün akşam saatlerine kadar savcı bilmediğini kağıda derç ediyorsa, burada bir tuhaflık var. Burada ittifak kurulmuş. Geçmişi karanlık, geleceğe de kaygı veren bir siyasi yapının kollandığı meselesini görmezden gelemeyiz."
'ÖNEMLİ BİR EŞİKTEYİZ'
Özgür Özel, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin açıklamalarıyla önemli bir eşikte olduklarını ifade ederek, "Şimdi herkes neyin ne olduğunu anlamaya çalışıyor ama meseleye şuradan bakıyoruz; eğer Sayın Bahçeli'nin söylediği söz ‘Bir kişinin özgürlüğü, bir kişiye af, ona verilecek bir kürsü, oradan söylenecek bir söz, lağvolacak bir örgüt ve her şey tamamdır’ ise maalesef hiçbir şey tamam değildir o anlamda. Son söyleyeceğimi baştan bir kez daha söylüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi, barışa giden, annelerin gözyaşını durdurmaya yönelik olan, şehit gelmesine, çatışmalar olmasına ve Türkiye'nin gelişimine engel olan, bu sürecin tamamlanması, bitmesi, ortadan kalkması için, terörün durması için, terör örgütünün ortadan kalkması için Türkiye'nin 86 milyon birden barış içinde kucaklaşabilmesi için atılacak her adımı da önemsiyor ve engel olmayacak. Kimin sözü varsa da kıymetlidir, söylesin. Ama şu söz söylenmesin; ‘Türkiye'de Kürt sorunu yoktur, bir sorun vardır, onu da birisi konuşunca bitecektir’. O zaman işte şu noktaya geliyorsunuz; bu masayı, Diyarbakır’daki kadınların sorunlarını, bu masayı daha da genişleyerek Diyarbakır'daki Kürtlerin sorunlarını, Türkiye'deki 26 milyon Kürt’ün sorununu yok sayıyorsunuz. O zaman aslında ‘İyi bir şey yapayım’ derken hepimizi çok daha kötü bir şeye razı etmeye çalışıyorsunuz. Bunu kabul etmek mümkün değil. Kürt sorunu vardır, tam da şuradadır Kürt sorunu. Kürt sorununun olup olmadığına Kürtler karar verir, devlet karar veremez. ‘Büyük devlet karar vermiş, küçük devlet de dün ilan etmiş’ gibi görünüyor. Onların demesiyle Kürt sorunu bitmez, aksine onlar böyle dedikçe derinleşir. O yüzden Kürtlerin sorunları, Kürtler ‘Sorunum kalmadı’ diyene kadar vardır ve çözülmesi gerekir. Birisine ‘Senin sorunun yok’ demek, otoriterliktir. Demokrasilerde, o birisi ‘Sorunum yok’ diyene kadar sorunu var demektir. Biz de bununla ilgili elimizden gelen her türlü katkıyı ifade etmeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.
'ANAYASA ÇİĞNEYENLERLE BİR ANAYASA YAPMAYIZ'
Terörün tüm Türkiye’nin sorunu olduğunu ifade eden Özel, şöyle konuştu:
“Ülkemizin bütün vatandaşlarımızın istediğini konuşabildiği, istediği dilde konuşabildiği, kamuda temsil edildiği, siyaset yapma haklarının olduğu, ayrıştırılmadığı, hukuki öngörülebilirliğin olduğu bir ülke olana kadar, Cumhuriyet Halk Partisi sosyal demokrat bir parti olma sorumluluğuyla, çalışmaya ve mücadele etmeye devam edecektir. Terörün varlığı tüm Türkiye'nin sorunudur ama Kürtlerin sorunları da sadece Kürtlerin değil tüm Türkiye'nin sorunudur. Bu 2 sorunun eş zamanlı olarak çözülmedikten sonra bu 2 sorun birbirini doğurmaya devam edecektir. Bunun olmaması için biz Diyarbakır'daki iyi niyeti, Diyarbakır'daki umudu görüyoruz ama Diyarbakır'daki endişeyi sabah yaptığımız toplantıda da kaydettik. Çünkü bir kez daha bir süreç yürütülürse, bir kez daha bir umut ve bir kez daha başarısızlık, geçen sefer ne acılar yaşattıysa çok daha fazlasını yaşatabilir. Bu sebepten dolayı son derece dikkatli olmak durumundayız. Kürtlerin yaşadığı sorunlar sadece bir kişinin Meclis'te konuşmasıyla değil, 86 milyonun temsilcilerinin parlamentoda oturmasıyla, konuşmasıyla, demokratik siyasetin önünün açılmasıyla ve kurulacak masaya 86 milyonun oturmasıyla çözülecektir. Bugün Cumhur İttifakı'nın Kürtlerin sorunlarını görmediği, gündemine almadığı, alelacele bir şeyler yapmaya çalıştığı süreç son derece riskler, tehlikeler barındırmaktadır. Bir yandan bir sorunu çözeceğiz derken hangi sorunun çözülmeye çalışıldığı konusunda değişmeler vardır. Kürt sorununu yok sayıp bir sorunu çözenlerin, Erdoğan'ın sorununu çözmek üzere bir süreç yürüttüklerini ilişkin endişeler hızla bertaraf edilmelidir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak da daha önce farklı vesilelerle kamuoyu önünde açık biçimde Meclis Başkanı ağzıyla Sayın Erdoğan'ın çağrısıyla, sivil anayasa söylemiyle davet edildiğimiz anayasa masasına oturmadık. Bütün antidemokratik tavırlardan vazgeçilmedikçe, Anayasa Mahkemesi kararları, AİHM kararları kabul edilmedikçe, yani anayasanın en ufak virgülüne kadar tam sadakat göstermedikçe, biz anayasa çiğneyenlerle bir anayasa yapmayız. Bu yüzden 'Öyle yaptık olmadı, böyle yaptık olmadı, CHP Kürt sorununa duyarlı, o sorunu çözecekmiş gibi yapıp CHP’yi masaya böyle sokabilir miyiz?' diyorsa, niyet buysa, biz o oyuna gelmeyiz. Sonuç olarak kapalı kapılar ardında, 'Biz yaptık oldu' diyen anlayışı değil, Kürtlerin yaşadığı sorunları gören, çözme iradesi gösteren, önerileri ortaya koyan ve zemini 86 milyonun temsilcilerin olduğu Meclis'te kuran bir anlayışı savunuyoruz. Bu ülkede yaşayan herkesin, Türklerin de Kürtlerin de geleceği yalnızca sivil demokratik siyasetten geçer. Doğru yol budur, biz bu noktada üzerimize düşen ne varsa bunu yapacağız. Buna katkı koymak, risk almak, haklı haksız tüm eleştirilere muhatap olmak dahildir. Dün ifade ettiğimiz sözü bir daha ifade edelim. Devlet Bey, beklenmedik bir şey söyleyince beklenmedik bir şeyi de ben söyleyeyim size. 'Kürtlere devlet vadediyorum' dedim, cümlenin buraya kadarki kısmından bile medet uman bir kötücül akıl var. Ben Kürtlere, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin eşit, ayrımsız, kendilerini tamamen mensubu ve sahibi hissettikleri, 86 milyonla birlikte eşit vatandaşlığı iliklerine, kemiklerine kadar hissettikleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bizlerle birlikte sahibi olmalarına teklif ediyorum. Bu noktaya geldiğimizde zaten bütün sorunlar çözülecek. Bu noktada geçen gün Sayın Demirtaş'la da mutabıktık, bugün kadın STK’larıyla da mutabıkız. Yarın görüştüğümüz tüm Kürtlerle de bu bölgenin insanlarıyla da mutabık olacağız."
‘TAHİR ELÇİ CİNAYETİNİN TÜM YÖNLERİYLE ORTAYA ÇIKARILACAĞI GÜNE KADAR TAKİPÇİSİYİZ’
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, sabah saatlerinde sivil toplum kuruluşlarının kadın temsilcileriyle yaptığı toplantının ardından, Sur ilçesindeki Gazi Caddesi’ni parti otobüsüyle şehir turu atıp, vatandaşları selamladı. Tarihi 4 Ayaklı Minare’ye geçerek esnafı ziyaret eden Özel, Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin yaşamını yitirdiği yere kırmızı karanfiller bıraktı. Özel’e, Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi de eşlik etti.
Burada konuşan Özel, Tahir Elçi olayının açıklığa kavuşturulması konusunda beklentilerin boş çıktığını belirterek, “Arkadaşlar, çok duygusal bir anda ve çok duygusal bir yerdeyiz. Bir yanımızda Türkan Elçi, onun hayat arkadaşı Tahir Elçi, bir yanımızda Sezgin Tanrıkulu, kendisi baro başkanıyken baroda birlikte çalıştıkları ve o anda burada Diyarbakır Baro Başkanı sıfatıyla Diyarbakır için, kent için ve Diyarbakırlılar için bir basın açıklaması yaparken katledilmişti. Bütün süreci Türkan Hanım ile birlikte Türkiye’nin dört bir yanından CHP örgütleri ve tüm sivil toplum kuruluşları tarafından takip edildi. Ancak biliyorsunuz olayın açıklığa kavuşturulmasına yönelik bütün beklentiler boş çıktı. Bir gün bu cinayetin de tüm yönleriyle ortaya çıkarılacağı güne kadar takipçisi olmaya devam edeceğiz. Tahir Elçi’nin hatırasının önünde saygıyla eğiliyoruz. Onun şahsında Diyarbakır’da kardeşlik için, hukukun üstünlüğü için, eşitlik için mücadele ederken, hayatını kaybetmiş olan herkesi ve Tahir Elçi’yi bir kez daha rahmetle ve minnetle anıyorum" dedi.
‘HÜKÜMETİ SAMİMİYETE DAVET EDİYORUZ’
Diyarbakır’a siyasi çıkar sağlamak için gelmediklerini belirten Özel, toplumsal barış için üzerlerine ne düşüyorsa yapacaklarını ifade ederek, “Cumhuriyet Halk Partisi’ne olan ilginin katbekat artmış olduğunu memnuiyetle görüyorum. Bunun için ilin milletvekiline, biraz önce eşinin katledildiği yere çiçek koyduğumuz Sayın Türkan Elçi’ye, il ve ilçe başkanlarımıza teşekkür ediyoruz. Diyarbakır, Cumhuriyet Halk Partisi’ni bağrına basıyor. Bu çok önemli. Bunun çok farklı sebepleri var. Ancak Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz buraya siyasi çıkar odaklı değil gerçekten buraya toplumsal barışın sağlanması için üzerimize ne düşüyorsa onu yapmak üzere, yani oy toplamak, oy kazanmak maksadıyla değil. Türkiye’nin şu an seçim gündemi yokken çok kolay şekilde çok popülist politikalarla bugün iktidar ne diyor? Tam tersini söyleyerek, oy toplanabilecek, tırnak içerisinde söylüyorum ‘Görece verimli bir alan’ varken, biz son derece yapıcı bir yerden hükümeti samimiyete davet ediyoruz. Burada sokaklarda gördüğümüz aynı kaygılar var. Ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin yaklaşımının inanılmaz destek gördüğünü görüyoruz. Bunu takip etmekten büyük memnuniyet duyuyorum. Üzerimize düşeni fazlasıyla yapacağız" diye konuştu.
‘TOPLUMSAL BARIŞI SAVUNUYORUZ’
Özel, CHP’nin Türkiye’nin birinci partisi olduğunu belirterek, “Bir zamanlar ‘Ankara’nın doğusuna, Sivas’ın doğusuna gidilemez’ denen partinin 7 bölgede belediyeleri var. İlerde de 7 bölgeden aldığı destekle sadece partisini değil, Türkiye’nin mağdurları, mazlumlarını iktidar yapacak. Biz Türkiye ittifakını yani sosyal demokratların yanında partimizdeki muhafazakar demokratları, milliyetçi demokratları ve elbette Kürt demokratları ile birlikte kucaklayan bir anlayışa sahibiz. Toplumsal barışı savunuyoruz. Bizim için üzerimize ne düşüyorsa yapıyoruz. Bu da Diyarbakır’da ciddi karşılık görmüş görünüyor" dedi.
‘BURADAN GERİ ADIM OLMAMASI LAZIM’
Kürtlerin toprak değil, eşit vatandaş olma taleplerinin olduğunu belirten Özel, şöyle konuştu:
“Ülkedeki bir meselenin sorun olup olmadığına, otokratik düzenlerde ülkeyi yönetenler karar verir, demokratik düzenlerde sorunun sahibi karar verir. Bugün maalesef, Erdoğan da Bahçeli de ‘Kürt sorunu yoktur’ diyorlar. Oysaki Diyarbakır’a gelince görüyorsunuz, Kürt sorunu vardır. Kürklerin en başta demokratik katılım sorunu vardır. Bizim memleketlerimizde belediye başkanı seçilebilirken, bu memleketin 2019’da seçilmiş belediye başkanı Selçuk Mızraklı, halkın doktoru 5 yıldır cezaevinde tutuluyor. Bu sürece de kayyım niyetiyle başladılar. Van’da mazbatayı ikinciye vereceklerdi. Birinci parti olmanın da gücüyle orada kararlı bir duruş gösterdik. Hakkari’de kayyım atadılar ona itirazı hep beraber yükselttik. Bu insanların bir kere demokratik temsil sorunları var. Özgürlüklerle ilgili, hak ihlalleriyle ilgili sorunları var. Bir de en yakın bir şekilde hissettikleri yoksulluk sorunu var. Hepsinin çözümü toplumsal barıştan, Türkiye’nin 86 milyonuyla kucaklaşmasından ve ileriye doğru bir hamle yapmasından geçiyor. Birbiriyle uğraşmasından değil. Biz bu anlamda ‘Kürt sorunu yoktur’ demiyoruz. Kürtler, ‘Sorunlarımız çözüldü’ diyene kadar vardır. Ayrıca ben dün de söyledim. ‘Ben size devlet vaat ediyorum’ diye. Kürtlerin bir ayrılma talebi yok, toprak talebi yok. Kürtlerin, bu devletin sahibi olma, bizimle birlikte eşit vatandaş olma talebi var. Benim Manisa’daki komşum olan Türklerin eşit vatandaşlıkla ilgili bir sıkıntıları yok. Ama bu bölgedeki insanların aldıkları hizmet, seçtiklerine hürmet, kendilerinin demokratik haklarını kullanma yaklaşımları açısından baktığımızda ciddi sorunlar var. Bu yüzden herkes kendini eşit ve mutlu hissedene kadar, bu sorun çözülsün diye elimizden geleni yapmaya, elimizi taşın altına koymaya devam edeceğiz. Eğer Türkiye’nin en önemli sorununu çözmek için adım atıyorlarsa buradan geri adım olmaması lazım. Ama Tayyip Erdoğan’ın sorununu çözmek için bir hazırlık yapıyorlarsa ve bu insanların bu kadar samimi duygularını kullanarak Tayyip Erdoğan için bir hazırlık yapıyorlarsa orada da bir adım ileri atamazlar."