Deprem Bilimci Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, “Mersin’de kentsel dönüşüm yapmak çok zor. Kıyı kesimi çok katlı, arkası az katlı, onun arkası çok katlı yapılar var. Yani gelişi güzel, kentsel tasarımı olmayan, kent denilmeyecek, koca bir köy” dedi.
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) tarafından Kentsel Dönüşüm ve Sürdürülebilir Şehirler Konferansı’na konuşmacı olarak katılan Deprem Bilimci Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, Mersin ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Ben Mersin’deki yetkililerden aldığım bilgi karşısında hayretlere düştüm. Bir kere nüfusu durdurmadıkça kentsel dönüşüm yapamayız. Çünkü kent gittikçe yoğunlaşıyor. Mersin’de kentsel dönüşüm yapmak çok zor. Kıyı kesimi çok katlı, arkası az katlı, onun arkası çok katlı yapılar var. Yani gelişi güzel, kentsel tasarımı olmayan, kent denilmeyecek, koca bir köy” dedi.
“GÖRDÜĞÜM EN GÜZEL VE EN ÇARPIK YAPILAŞAN BİR KENT”
Mersin’in yeri ve yapılaşmasının kötü durumda olduğunun altını çizen Ercan, “Mersin’in yerine baktığımızda çok kötü durumda. Adana aynı şekilde. Demek ki çok kötü yerde çok iyi yapı yapma biraz zor. Bir defa Mersin’i Çukurova üzerine yerleştirmek tarıma, beslenmeye, insanoğluna yapılan en büyük katliamdır. Ancak böyle olmuş. 100 yıl önce 2 bin olan Mersin’e bugün baktığımızda nüfusu 2 milyon olmuş. Bu sayı halen artıyor. 900 bin araç şehirde kullanılıyor. Gördüğüm en güzel ve en çarpık yapılaşan bir kent. Bir Türk olarak Mersin’le onur duyuyorum ama aynı zamanda utanıyorum. Burası Bahamalar, Miami, Florida gibi bir yer. Demek ki Mersin’in yeri yanlış” şeklinde konuştu.
“OSMANİYE VE ADANA’DA YAŞANACAK DEPREMDEN MERSİN’DE ETKİLENİR”
Adana ve Osmaniye’de yaşancak 6,0 ve 7,1 büyüklüğündeki depremlerin Mersin’i de etkileyebileceğini aktaran Ercan, “Yani Mersin depremden etkilenmez mi etkilenir. Bunu şuradan bile görebiliriz. Soli Pompeipolis. Oranın temellerine baktım herhangi bir kırık izi yok ama yıkılmış. Farklı bir noktada olan bir depremin sarsıntısı orayı yıkmış. Bir yerde belli büyüklükte bir deprem olmuş ise gelecekte yine en az o büyüklükte bir deprem olacaktır. Demek ki gelecekte de Soli’yi yıkan bir biçimde sarsıntılar Mersin’e gelecektir. O zaman Mersin’deki yer yapısının sarsıntıya karşı davranışını bilmemiz gerekiyor. Mersin’in ana sorunu sıvılaşma ve aşırı çalkalanmalıdır. Ben Mersin’deki yetkililere sordum. Kentte çok katlı binaların olduğunu söylediler. Dedim bunlara izni kim veriyor? Belediye meclislerinin verdiğini ifade ettiler. Ya belediye meclisleri kasaptan, bakkaldan oluşuyor. Böyle olmaz. Burada tüm şehir için yer ölçümleri bilimsel olarak yapılır ve nereye kaç katlı bina yapılabileceği raporlanır. Ondan sonra da bu rapor belediye meclislerinin onayına sunulur ve meclis bunu tartışmadan kabul eder. Bunun üzerine şehir plancıları şehri planlar. Şehir plancıları şehirleri planlıyor ama ölçüm yok. Halen yer inceleme çalışmalarında bundan 60 yıl önce çıkmış bir stantardı kullanıyoruz. Halen Z1, Z2, Z3 gibi telaffuzlar yapıyoruz. Bunların dönemi bitti. Adana ve Osmaniye’deki kırıklar 7,1 büyüklüğünde depremler üretebilir. Mersin sarsılır mı çok etkiler. 6 Şubat’taki depremi Mersin’i 6,0 büyüklüğünde duydu. Yapılarınız sallandı ama yıkılmadı. Ancak yapılarda büyük yıpranmalar, çatlamalar ve ayrılmalar oldu. Yani hiç etkisi olmadı diyemeyiz.” şeklinde konuştu.
“NÜFUSU DURDURMADIKÇA KENTSEL DÖNÜŞÜM YAPAMAYIZ”
Mersin’in sulak ve koca bir köy olduğunu dile getiren Ercan, “Ben Mersin’deki yetkililerden aldığım bilgi karşısında hayretlere düştüm. Su yalıtımının birçok yapıda bohçalama ile su yalıtımının yapılmadığını söylediler. Bir kere nüfusu durdurmadıkça kentsel dönüşüm yapamayız. Çünkü kent gittikçe yoğunlaşıyor. Diğer türlü kentsel tasarım yapamazsın. Mersin’de kentsel dönüşüm yapmak çok zor. Kıyı kesimi çok katlı, arkası az katlı, onun arkası çok katlı yapılar var. Yani gelişi güzel, kentsel tasarımı olmayan, kent denilmeyecek, koca bir köy. Buraya kent diyemeyiz. Kent uygarca yaşanan insanların mutlu olduğu, ulaşım sorunlarının olmadığı, temiz hava aldığı, işsizlik sorunun olmadığı, geçim sıkıntısının olmadığı yerlerdir. Ancak Mersin bunların hiçbirine uymuyor. Burada hepimiz suçluyuz. Biz eşekten yeni indik, kıllı çadırı yeri bıraktık, ev denilen bir yere başımızı yeni soktuk. Şu andaki durum aynen böyle” dedi.