Türkiye’nin deprem gerçeğinden hareketle ülkenin bekası için üretimin, sanayinin de deprem riskine karşı korunup ülke geneline yayılması gerektiğine dikkat çeken MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Sefa Çakır, alternatif ekonomi havzaları oluşturulmasının artık bir zorunluluk olduğunu vurguladı.
Üretimin yüzde 70’inin Marmara Bölgesi’ne sıkıştırmanın akılcı olmadığını kaydeden Çakır, yeni ekonomi havzası oluşturulması için Orta Anadolu – Doğu Akdeniz hattını işaret etti.
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Sefa Çakır, istikrarlı ekonomik büyüme için üretimin de istikrarlı devam edebilmesinin önemine işaret etti. Üretimde de en çok katma değer yaratan sektörlerin başında gelen sanayiyi büyütmek gerektiğini kaydeden Çakır, “Ancak deprem ülkesi olduğumuzu da unutmadan sanayimizi ve her türlü üretimimizi deprem riskine karşı korumak zorundayız” değerlendirmesini yaptı. “Bu, ülkemizin bir beka meselesidir, ulusal güvenlik konusudur” diyen Çakır konuyla ilgili demecinde şu ifadelere yer verdi:
“TOBB Genel Kurulunda TOBB Başkanımız Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu da bu konuyu en üst düzeyde ifade etmiş, bu tehlikeye parmak basmıştı. Sanayi için planlanan OSB’ler bile artık bu büyümeye yetmiyor. Yatırımcı OSB’lerde ya yer bulamıyor ya da genişleme alanları üretilemiyor. Sınırlı OSB alanları arsa fiyatlarının yükselmesine ve yatırım maliyetlerinin aşırı derecede artmasına neden oluyor. Üretici için yatırım imkansız hale geliyor. Sanayisi gelişmiş rakip ülkelerin sanayiye ayırdığı alan ülkelerin toplam yüzölçümünün yüzde 3’ü iken, bu oran bizde yüzde 1’in çok çok altında. Başta, uygun hazine arazileri olmak üzere, tarıma uygun olmayan alanların sanayi için bir enişleme alanı olarak tahsisi ülke ekonomimizin geleceği için hayati bir konudur.
Orta Anadolu-Doğu Akdeniz hattında yeni bir sanayi havzası şart
Bu sorunun çözümü yeni sanayi havzaları oluşturmak böylece ülkenin hem üretimini artırıp hem de refahı Anadolu’ya eşit yaymakla mümkün olabilir. Bu, aynı zamanda deprem risklerine karşı ülke sanayisinin güvence altına alınmasıdır. Sanayisinin ve genel ekonomisinin %70’ini Marmara Bölgesi’ne sıkıştırmak hem bu anlamda akılcı değil, hem de zenginliğin tüm Türkiye’ye eşit yayılmasının önünde bir engeldir. Orta Anadolu-Doğu Akdeniz hattı ekonomik rakamlarıyla bu anlamda en potansiyel yeni ekonomi havzası olarak görülmeli ve desteklenmelidir. Merkezinde deprem güvenli bir Mersin olan, Adana’yla birlikte Çukurova’nın gücünü kullanan Doğu Akdeniz Bölgesi’nin ekonomik rakamlarına baktığımızda; Mersin hem ihracatını artırıyor hem de bölgenin dış ticaret yükünü taşıyor. 2024 yılı Mersin ihracatı 9.8 milyar dolara ulaştı. Mersin toplam dış ticareti ise 20 milyar doları aştı. Mersin, Adana, Kahramanmaraş, Osmaniye, Hatay’ı da kapsayan Doğu Akdeniz illerinin toplam ihracat 21.7 milyar dolar. Toplam dış ticareti ise 40 milyar doları buldu. Doğu Akdeniz ve etkileşimde olduğu hinterlandındaki illerle toplam ihracatı 41 milyar dolar, toplam dış ticareti 80 milyar dolar. Bu, olağanüstü bir ekonomi bölgesi anlamına geliyor. Eğer destek verilir ve burası da Marmara gibi bir ekonomi bölgesi olarak görülürse, Türkiye’nin yarattığı ekonomik değerle neden bir Marmara Bölgesi daha olmasın?
Doğu Akdeniz için 2030 dış ticaret rakam beklentisi en az 150 milyar dolar
Doğu Akdeniz Bölgesi için 2030 yılı dış ticaret rakam beklentisi en az 150 milyar dolar olarak tahmin ediliyor. Artan dış ticaret, artan yük demek. Önümüzdeki 10 yıllık projeksiyonunda artan yük nasıl ve nerden taşınacak? Bugün bölgenin 80 milyar dolar olan dış ticaretinin oluşturduğu yük sadece konteyner bazında 2 veya 2.5 milyon TEU. Ve bu yük Mersin limanından taşınıyor. Mersin limanının maksimum kapasitesi, tüm genişleme olanaklarıyla 3.5 milyon TEU. Kentsel açıdan, arazi bakımından daha fazla genişleme imkanı yok. 2030 yılında tahmin edilen 150 milyar dış ticaret yükü için 8 milyon TEU kapasiteli bir limana ve bunu hızla etkin elleçleme ve gümrükleme yapacak bir lojistik merkeze ihtiyaç var. Onlarca yıldan değil, sadece 6 yıl sonrasından bahsediyoruz. O halde bu yükü hangi limanla ve hangi alt yapı ile taşıyacağız. Kısacası, Ulaştırma Bakanlığı tarafından planlanan ve yatırım planlarına alınan 12 milyon TEU kapasiteli Mersin Ana Konteyner limanı yapılmadan, modern bir lojistik merkez buna destek vermeden bunu başaramayız. Elimizdeki bu avantajı da kaybederiz. Navlun, taşıma, elleçleme, depolama gibi lojistik maliyetlerinin en önemli maliyet kalemleri olduğu günümüz ekonomisinde rekabetçiliğimiz kalmaz. Bundan dolayı ülke ekonomisinin üreten, ihracat yapan ve istihdam yaratan bir ekonomi olması isteniyorsa çözüm bellidir. Mersin Ana Konteyner Limanı’nın yapılması, Mersin Lojistik Köyün yapılması ve Anadolu’nun Doğu Akdeniz’e inen koridoruyla birlikte Mersin, Adana, Kahramanmaraş, Osmaniye, Antakya illerini kapsayan ve hinterlandıyla etkin etkileşim içinde olan Doğu Akdeniz’in acilen yeni bir ekonomi havzası ilan edilmesi ve tüm alt yapısı bütünsel olarak tamamlanması en etkin çözüm olacaktır.”