“İş kazalarının durdurulması için yılmadan mücadele edeceğiz”

“İş kazalarının durdurulması için yılmadan mücadele edeceğiz” cukurovagazetesi.com

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Mersin İl Koordinasyonu, ‘3 Mart İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü’ nedeni ile basın açıklaması yayınladı. Açıklamada her 3 Mart’ta olduğu gibi iş cinayetleri ile mücadele etmek için TMMOB’un sesini yükselteceği belirtilerek, “Ölüm, yaralanma ve sakat kalma; esnek ve güvencesiz çalışma hiçbir emekçinin kaderi değildir. İnsan onuruna yakışır, güvenli ve güvenceli çalışma hakkımız, mesleğimiz için sesimizi yükseltiyoruz” denildi.


Haber- Fırat Tatlı

‘3 Mart İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü’ sebebi ile TMMOB, Mersin İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri İbrahim Yücesoy imzası ile bir basın açıklaması yayınlandı. ‘Ölüm hep bize, bize mi düşer’ başlığı ile yayınlanan açıklamada, 1992 yılında Zonguldak Kozlu’da kömür madeni ocağında yaşanan grizu patlaması sonucu 263 madencinin hayatının kaybettiği belirtilerek, “Katliamın 31. yılı. 31 yıl önce yaşanan bu büyük acıya rağmen gerekli önlemler alınmadığı, gerekli düzenlemeler yapılmadığı için madenler can almaya, işyerleri çalışanların mezarı olmaya devam ediyor. Ülkemizdeki iş cinayetlerine dikkat çekebilmek, insan hayatının, işçi sağlığının ve iş güvenliğinin önemini vurgulamak için 3 Mart tarihi TMMOB tarafından “İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü” olarak ilan edilmiştir” ifadeleri yer aldı.

Kahramanmaraş depremi

Kahramanmaraş merkezli depremler nedeni ile ‘İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü’nün’ çok acı verici koşullar altında anıldığı belirtilen açıklamada, “6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan 11 ilimizi etkileyen depremde resmi açıklamalara göre 45 binin üzerinde can kaybı yaşandı. Tüm ülkemize baş sağlığı diliyor, ölenlerin yakınlarının acısını paylaşıyoruz. Deprem bir doğa olayıdır. Bu doğa olayını bir felakete dönüştüren, toplumsal bir trajedi haline getiren iktidarın politikaları ve yönetim anlayışı olmuştur” şeklinde belirtildi.

“Bilimle davranılsa bu yıkım ve can kaybı olmazdı”

Birçok ülkede 7.7 ve 7.6’nın üzerinde büyüklükteki depremlerde can kaybının çok az olduğu ve Türkiye’de yaşanan on binlerce kişinin canına mal olan depremin, “kader planının parçası” olarak izah edilemez olduğunu belirten açıklamada, “Yer seçimi, projelendirme, yapım, denetim konularında bilim doğrultusunda davranılsa, bu boyutta bir yıkım ve can kaybıyla karşılaşmayacağımızı hepimiz biliyoruz. AKP’nin neoliberal politikaları ve ranta dayalı uygulamaları doğa olaylarını felakete, işyerlerini işçi mezarlığına dönüştürüyor. Deprem karşısında sergilenen “kader planının parçası” yaklaşımı, iş cinayetlerinde de “Bunlar olağan şeyler, literatürde iş kazası diye bir olay var, bunun yapısında, fıtratında olan şeyler" biçimindeki anlayışın uzantısıdır” açıklaması yapıldı.

“Enkaz kaldırma risk oluşturuyor”

Deprem sonrası oluşan milyonlarca tonluk enkazın kaldırılma işlemin başlandığı belirtilerek, “Enkaz kaldırma işlemi özellikle asbest nedeniyle hem bu işte çalışanlar hem de çevredekiler için risk oluşturmaktadır” ifadeleri yer alarak yapılacak çalışmalar için öneriler sunuldu; “

* Enkaz kaldırma çalışmaları eğitim almış, profesyonel ekipler tarafından yapılmalıdır.

*Aşırı toz çıkışının önlenmesi için sulama yapılmalı / ıslak çalışılmalıdır.

*Hafriyatların döküleceği yerler yaşam alanlarından uzakta ve toz dağılımı önlenecek biçimde belirlenmeli ve düzenlenmelidir.

*Hafriyat alanlarına giriş ve çıkışlar kontrollü olarak yapılmalıdır.

*Enkaz kaldırma ve hafriyat çalışmaları esnasında ortamda bulunanların ve çalışanların FFP2 ya da FFP3 tipi maske, gözlük ve tulum kullanması sağlanmalıdır” denildi.

“Ölümler sürmemeli”

Açıklamada, depremin yaşandığı illerde iş ve çalışma hayatında kesintiler yaşanacağı belirtilse de diğer yerlerde iş ilişkilerinin süreceği belirtilerek, “Ama iş kazası, iş cinayetleri, ölümler sürmemelidir, gerçekten hiçbir şey eskisi gibi olmamalıdır. İş kazalarını ve işyerlerinde ölümleri durdurabilmek için sağlıklı ve güvenlikli bir ortamda çalışmanın her çalışanın hakkı olduğu, işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanmasının öncelikle devletin ve işverenin görevi olduğu gerçeği çerçevesinde hareket edilmelidir” denildi.

“Denetleme bağımsız bir enstitüye verilmeli”

İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanına ilişkin düzenleme ve denetleme yetkisinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın yanı sıra Sağlık Bakanlığı, üniversiteler, sendikalar, TTB ve TMMOB’den oluşan idari ve mali yönden bağımsız bir enstitüye verilmesi gerektiği belirtilerek, “Çalışma yaşamına ilişkin tüm düzenlemeler bu enstitü tarafından yeniden ele alınmalı ve kararlaştırılmalıdır. Esnek ve kuralsız çalışmayı, geçici iş ilişkisini, taşeronlaştırmayı yasal hale getiren, kıdem tazminatlarını, fazla mesai ücretlerini, sendikal hak ve yetkileri budayan işçi sağlığı ve İş güvenliğini işveren yükümlülüğü olarak görmeyen, örgütlülük önüne engeller koyan yasa ve diğer düzenlemeler iptal edilmelidir” şeklinde belirtildi.

“Yılmadan mücadeleye devam edeceğiz”

Açıklamada her 3 Mart’ta olduğu gibi iş cinayetleri ile mücadele etmek için TMMOB’un sesini yükselteceği belirtilerek, “Ölüm, yaralanma ve sakat kalma; esnek ve güvencesiz çalışma hiçbir emekçinin kaderi değildir. İnsan onuruna yakışır, güvenli ve güvenceli çalışma hakkımız, mesleğimiz için sesimizi yükseltiyoruz. Tüm ülkede, tüm çalışma alanlarında iş güvenliği önlemlerinin artırılması, bağımsız denetim sisteminin yerleştirilmesi, iş cinayetlerinin ve iş kazalarının durdurulması için yılmadan mücadele edeceğimizi kamuoyuna saygı ile duyururuz” denildi.