2’inci Dünya Savaşı’nın Mersin’e etkileri tartışıldı

2’inci Dünya Savaşı’nın Mersin’e etkileri tartışıldı cukurovagazetesi.com

Şinasi Develi Mersin Kent Ödülü, ‘Belleğin İzinde; 2. Dünya Savaşı Döneminde Mersin’ konulu bir panel düzenledi. 2’inci Dünya Savaşı’ndan Mersin’in nasıl etkilendiğinin tartışıldığı panele konuşmacı olarak katılan Araştırmacı Yazar Aydın Sevim, savaştan sonra bütün dünyada bir buhran halinin hakim olduğun ve bundan en çok etkilenen illerin başında da Mersin geldiğini söyleyerek, “MTSO kayıtlarında da buhran döneminde 338 firmanın kaydının yapılmış olduğu ve buna istinaden 325 firmanın ise kaydının silindiği görülmekte ve neticede bu da gösteriyor ki insanlar iflas etmekte” dedi.


Haber – Vecdi Yenigül

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nda yapılan Moderatörlüğünü Prof. Dr. Senem Duruel Erkılıç’ın yaptığı ve Araştırmacı Yazar Aydın Sevim ve MEÜ Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim Bozkurt’un konuşmacı olarak katıldığı Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nda yapılan ‘Belleğin İzinde: 2. Dünya Savaşı Döneminde Mersin’ adlı panelde 2’inci Dünya Savaşı’ndan Mersin’in nasıl etkilendiğinin tartışıldı. Panelin moderatörlüğünü yapan Prof. Dr. Senem Duruel Erkılıç, açılış konuşmasında geçmişten gelen bilgilerin gelecek nesillere aktarılmasının önemine dikkat çekerek, “Bugün 2. Dünya savaşı yılları üzerinden Mersin tarihini konuşacağız. Mersin’in önemli değerlerinden biri olan araştırmacı ve merhum yazar Şinasi Develi’nin aynı zamanda avukat tabi ki. Anısını yaşatmak ve çalışmalarının daha geniş kesimler tarafından bilinmesine katkı bulunmak amacıyla her yıl düzenlenen Şinasi Develi Mersin Kent Ödülü çerçevesinde ilk ayağı olarak düşünebiliriz. Geçmişi hatırlamak, hatırlamak Mersin kent tarihini belgelerle tanıklarla belli kuşaklarla buluşturmak, tanıştırmak büyük bir önem taşıyor. Kent toplumsal belleğin mekansal olarak yeniden iletildiği, geçmişteki yaşam biçimlerinin, anıların, deneyimlerin izlerini taşıyan kuşaklar arası benzer deneyimlerin aktarımına olanak tanıyan bir alandır. Bu bağlamda kent kimliğini oluşturan öğelere bugünden geri dönerek tekrar bakmak, anlamaya çalışmak bizlerin bir çeşit ödevidir. Mersin kentini pekiştirecek olanda budur. Bizi sahici bir başlangıca götürecek olan şey belleğimizdir. Hatırlamak, unutmak basitçe söylediğimiz iki kavram aynı zamanda toplumsal tarihtir, kimliktir. Hatırlamak, unutmak paradoksu bireysel olduğu kadar toplumsaldır. Hatta bireysel benliğimizi şekillendiren kolektif bellektir. ‘Unutmak bir ihtiyaç ise hatırlamak da bir zorunluluktur.’ Şinasi Develi Mersin Kent Ödülü yürütme kurulu olarak hatırlama sorumluluğumuzun altını çizmek için panel başlığındaki ‘Belleğin İzinde’ ifadesinin şemsiye bir kavramın olarak düşünün” ifadelerini kullandı.

 

SEVİM: “2. DÜNYA SAVAŞI: ZAMANLARIN EN İYİSİ VE ZAMANLARIN EN KÖTÜSÜ”

“Şinasi, bizim hatırımızda çok değerli bir kişi” diyen konuşmacı Araştırmacı Yazar Aydın Sevim, ‘Mersin’ denince akla ilk gelen kişinin, Mersin kent belleği; Şinasi Develi ve onun bırakmış olduğu izler ve eserler olduğunu söyleyerek, “‘Mersin’ denince bizde aynı şevkle, aynı gayretle Mersin’i bir şekilde anlatmaya, tanıtmaya gayret ediyoruz. Bu konuda İkinci Dünya Savaşı aslında enteresan bir döneme denk geliyor ve ‘zamanların en iyisi ve zamanların en kötüsü’ denilebilir çünkü o dönemde Birinci Dünya Savaşı bitmiş, Kurtuluş Savaşı yeni kazanılmış ve insanlar geleceğin yepyeni umutların baharı artık pek de yakın değildi. Bütün dünyada baş gösteren bir kriz dünyada hakimdi ve bu kriz dönemi 1928’de başlayıp, 1933-34’lere kadar devam ediyor ve o dönemde bu krizlerden en çok etkilenen şehirlerimizden bir tanesi de Mersin’di. Mersin’in en eski kurumlarından bir tanesi olan MTSO’nun kayıtlarından da bunları görebiliyoruz. MTSO kayıtlarında da buhran döneminde 338 firmanın kaydının yapılmış olduğu ve buna istinaden 325 firmanın ise kaydının silindiği görülmekte ve neticede bu da gösteriyor ki insanlar iflas etmekte. O dönemde insanlar üretim yapamıyor. Bu buhranın da etkisiyle bu sefer bankalar borç vermeye başlıyor. Tabi borç alan küçük firmalar, üreticiler icralık oluyorlar ve yeniden kredi alabilmek için de yeni şirket kuruyorlar. Aslında kurulan şirketlerin çoğu da bankalardan kredi almak için müracaat eden küçük firmalar.  Netice de buhran öncesinde kurulan birçok aile şirketi, 1940 yılına kadar kapanmış” şeklinde konuştu. 

 

BOZKURT: “MERSİNLİLERİN GEÇMİŞTEKİ BİLGELERİN BİLGİLERİNE ULAŞMASINI SAĞLAMALIYIZ”

Mersin’de canlı ve renkli bir topluluk olduğuna dikkat çeken MEÜ Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim Bozkurt ise, daha önceki dönemlerde yaşamış insanların yaşamlarının gelecek dönemlere aktarılmasının önemine dikkat çekerek, “Bu topluluk kentin kültürel, toplumsal, siyasal kimliğine de bağlı ve söz konusu kendi kimliği olunca da; birçok defa bir araya geldiklerini gördüm. Burada 40-50’li yıllardan bahsediyoruz ve o yıllara tanıklık etmiş söz ettiğimiz mekanlara, türlü türlü etkinliklere katılmış bir çok üyemiz var ve onların da çok değerli anıları var. Gelecek kuşaklara aktarmak istenen deneyimleri bizim bir şekilde kayıt altına almamız gerekiyor. Bir Çin atasözü der ki; ‘Bir yaşlı öldüğü zaman, bir kütüphane yanar’ diye. Dolayısıyla bu bir kütüphaneyi içeren bilgiye, hayata, deneyime sahip Mersinlilerin daha sonraki kuşakların deneyimlerine, bilgilerine ulaşmalarını sağlamalıyız. Yani benim de önerim; STK’ların yer aldığı toplantılarda Mersin’in her sokağının her mahallesinin, her binanın korunmaya değer olduğunu görebilmekteyim. Bu her kent için böyledir aslında; her birinin kendine özgü değerleri vardır. Dolayısıyla onları kayıt altına almak konusunda hatta biraz da geç kaldık ama baktığımızda aramızdan ayrılanlar oluyor. Zihinlerimiz genç, duygularımız genç ama yaş ilerliyor ve fiziksel olarak engelleyemiyoruz. Ben yurtdışı örneklerinde de gördüm ve çok da enteresan geldi bana. Evet, Şinasi’yle ilgili çok çalışmamız oldu ama bu çok genel bir çalışmaydı. Ama çok kişiler geçti ve bunları araştırmak için illa ki ünlü olması gerekmiyor. Mesela en yakın mahallede bile 60’lı yılları yaşamış bir kişi bizim için çok değerlidir” dedi.

 

“HERKESİN HAYATININ BİR DEĞERİ VARDIR VE O BİLGİLERİ KAYIT ALTINA ALMAMIZ LAZIM”

Bir kişinin geçmişteki deneyimlerinden ve izlerinden yararlanabilmek için ünlü olma şartının olmaması gerektiğini savunan Bozkurt, “Dediğimiz gibi ünlü olmaksızın yakınlarda yaşamış bir kişi de hem akademik için hem de gelecek 30-40 yıl içinde o ailenin üyeleri sözlü tarihe, arşive girdiğinde belki babasını belki büyük dedesini orada canlı olarak kendi sokağını, kendi yaşamını anlatırken bulacak. Bu işin böyle de bir toplumsal boyutu da var. Bunu yerel yönetimden örgütler, STK’lar bir araya gelip bu konuda çalışmalar yapmalı. Bizim akademisyenler olarak bir yere kadar bulaşmamız tavsiye edilir. Çünkü sonrasında bizde bulaşıcı hastalık halin alıyor ve bu sefer de başka bir boyuta evrilir. Biz misal araştırıyoruz, üyeler hakkında notlar alıyoruz ama kendileriyle birlikte oturmuş, kalkmış, aktivitelerde bulunmuş kişilerin duygularını, düşüncelerini almamışız ve onlar öldüklerinde de bütün bu anılar onlarla birlikte yok olmakta. Herkesin bu konu üzerinde biraz bilinçlenmesini istedim. Hangi meslekten olursa olsun herkesin hayatının bir değeri vardır ve o bilgileri kayıt altına almamız lazım” sözlerini ekledi.

 

“MERSİN’DE TİCARİ EMTİALARIN ÇOĞALMASI VE BUNA BAĞLI OLARAK DA NÜFUSUN ARTMASINI GÖREBİLİYORUZ”

Mersin’in ekonomik yapısının limanla birlikte geliştiğini söyleyen Bozkurt, “Mersin, bizim çalışmalarımızda 19’üncü yüz yılda ortaya çıkan bir kent görünümünde. Liman burada önemli bir faktör. Endüstriyel tarımın yaygınlaşmaya başlaması ve dolayısıyla dünya sanayisine, tarım üretimine yönelik çalışmaların başlaması Mersin için önemli gelişmeler olarak görünüyor ve kısa sürede hem ekonomiyle ilgili hem de burada üretilen ürünlerle ilgili olarak ticari emtiaların çoğalması ve buna bağlı olarak da nüfusun artmasını görebiliyoruz. Bu tabi sosyal hayatta da beraberinde Mersin’de aktif, renkli bir toplumsal hayat olduğunu mekanlardan da anlıyoruz. 1930’lu yıllara geldiğimizde tabi tiyatro da var sinemayla beraber. 30’lu yıllarda da halk sineması ve ondan sonra da halk sineması var İkinci Dünya Savaşı sonrasında. İnsanları İkinci Dünya Savaşı’nda haberlerden günümüzdeki anlık haberler olamayınca kimi propaganda amaçlı, kimi de bilgilendirme amaçlı İkinci Dünya Savaşı üzerinden hazırlanmış haber filmleri dönmekte. Almanya’nın hazırlayıp gönderdikleri var, müttefiklerin hazırlayıp gönderdiği filmler var ve tabi enformasyon ve dezenformasyonlar olabilmekte” diye ekledi.