Çiftçi, üretimden vazgeçiyor

Çiftçi, üretimden vazgeçiyor cukurovagazetesi.com

Mersin Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Necmi Birim, katıldığı; ‘Akdenizden Dalga Dalga’ programında, tarımda uygulanan politikaları ve bugün tarımda gelinen noktaya dair açıklamalarda bulundu. Üreticinin tarımdan vazgeçmekte olduğunu kaydeden Birim, “2000 yılında Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı olan çiftçi sayısı 2 milyon 800 bin iken, 2017’de 2 milyon 100 bin civarına düşmüştür ve 2017’de sonra da hiçbir açıklama yapılmamıştır. Buğday ekim alanımız 9,5 milyon hektardan 7 milyon hektara düşmüştür ve biz bunu ithalatla kapatmaya çalışıyoruz” dedi.


Haber - Adem Güneş

Ülkenin tarımda geldiği son noktaya dair değerlendirmelerde bulunmak amacıyla katıldığı programda konuşan Mersin Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Necmi Birim, üreticinin acilen desteklenmesi gerektiğini belirtti. Konuşmalarına, geleneksel tarımın önemine dikkat çekerek başlayan Birim, “Geleneksel tarım, ilk yıllardan bu yana insanların ana beslenme teması olmak üzere yapılan bir faaliyet. Yeniliğe kaparlı, daha çok atadan, deden örf ve adetlerle bir sonraki jenerasyona iletilen üretim biçimidir. 50’li yıllara kadar o yöntem vardı ama 50’li yıllarda nüfusun artmasıyla, endüstriyel tarım artık baskın hale gelmeye başladı ve geleneksel tarım yavaş yavaş yerini endüstriyel tarıma bıraktı. Bugün içersinden bulunduğumuz konveksiyonel tarıma doğru evrildik. Bir takım zorluklarla karşılaşıldı ama endüstriyel tarımın daha çok müdahalesi dışarıdan bir takım dayanmalarıyla tarım ağır bir darbe alarak, sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır. Tamamen organik tarımdan uzaklaştıran ve biraz daha ticari ve aynı zamanda rant kazanımına ağırlık vermekte şimdi. Ama son 1-2 yıl içersinde organik tarım hızlıca evirilmeye ve yol almaya başladı ve bu da sevindirici” şeklinde konuştu.

 

“ÇİFTÇİ ARTIK EKMEKTEN VAZGEÇTİ”

“Doğal koşullardan ziyade şu anda organik tarımın dışında bir de iyi tarım uygulamalarımız var” diye Birim, konuyla ilgili olarak, “İlaçla uygulama arasında belli bir mesafe bırakan, zaman aralığı bırakan iyi tarım uygulamaları şu anda birçok yerde hızlıca yayılmaya başladı. Yoğun tarımın yapıldığı bölgelerde iyi tarım uygulamaları hızlıca yükselmeye başladı. Ama organik tarım dediğim gibi uygulanabilirliği zor bir tarım biçimidir. Egzoz gazlarına bile belli bir mesafede olması gerekiyor. Şartları çok ağır ve bu da günümüz şartlarında biraz zor gibi görünmekte. Dünya nüfusunun çoğalmasıyla birlikte konvansiyonel tarım büyük hızla devam edip, gidiyor. Tarım maalesef hırpalandı. Tarımın aslında kanunu var. Gayrisafi Milli Yurt İçi Hasılanın yüzde biri tarıma ayrılmalı. Maalesef 2007’den bu yana hep altında kalmış ve yarısına ulaşamadığı yıllar bile olmuştur. 2005 yılında da Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu çıkartıldı ve eksikliklerden dolayı da maalesef tam olarak uygulanamadı. Çiftçi bu durumdan dolayı da son yıllarda çok ciddi şekilde yoruldu. Son 10 yıla baktığımızda 3-4 milyon hektar alan tarım dışına çıktı. Çiftçi artık ekmekten vazgeçti. Vazgeçen çiftçinin tekrar tarım alanlarına dönmesi çok zor” dedi.

 

“ATA TOHUMUNA ÖNEM VERİLMELİ, İTHALATTAN VAZGEÇİLMELİ”

95-96’lı yıllardan sonra hibrit tohumun İsrail ve Hollanda’dan yıllarca ithal edildiğini ve bu tohumların tek kullanımlık olduğundan dolayı ilaçlamanın daha da arttığını kaydeden Birim, “Son zamanlarda bunun  farkına varan bir takım Kurumlar ve Dernekler ata tohumu üzerine ve yerli tohumlara ağırlık vermeye başladılar. Tohum takas şenlikleri, ata tohumun çiftçilere ulaştırılması, hasat edilmesi ve bir sonraki nesile aktarılmaya çalışılması doğru bir adımdır. Ama dediğim gibi; şu anda ilaçsız, gübresiz ekim yapabilmek şimdi için mümkün değil. Dolayısıyla konvansiyonel tarıma ani geçiş mümkün değil. Doğru yerde, doğru zamanda, doğru miktarda kullanılmazsa her ilaç zehirdir. Bizim 5 yılda bir teknik kongremiz var. 5 yılda bir bütün üniversitelerde akademisyenler, şube başkanlarımız, temsilcilerimiz Ankara’da 3 gün ve bazen de 4 gün çalışmalar, komisyonlar yaparlar ve o komisyonlarda alınan kararlar oylanır ve teknik kongreden alınan kararlar olarak raflarda yerini alır. Bu aynı zamanda Bakanlığımızın hem de tarımla ilgilenmek isteyen kişi ve kurumların yol haritasını belirleyecek olan bir çalışmadır. Yani zirai ilaçlar zamanında ihtiyaca cevap vermiştir ama yeni nesil tohumlar, gübreler şu anda raflarda yerini almaktadır. Toprağı daha az kirleten, spesifik kaliteli gübreler olmakla beraber şu an içinde bulunduğumuz ekonomik durumlardan dolayı, yüksek enflasyondan dolayı, tarımsal girdilerden dolayı çiftçi bunlara erişimde biraz zorluk çekiyor” sözlerine yer verdi.

 

“BİZİM BOŞ BIRAKILACAK TEK KARIŞ TOPRAĞIMIZ YOK”

Çağdaş tarımla ilgili olarak da değerlendirmelerde bulunan Birim, ihracata olan etkisini de değerlendirerek, “Bundan 10 yıl içerisinde ihracatta güzel sonuçlar aldık fakat son 1,5-2 yıldır ülkemizde yaşanan ekonomik sıkıntılardan dolayı ihracatımız da şu anda sıkıntılı. Bazen ihracatın askıya alındığı dönemlerde oluyor. Bu süre içersinde çiftçi, ürettiği ürünü pazarlayamama sıkıntısıyla karşı karşıya kalıyor. Şu anda son zamanlarda çıkan ve bizim haklılığımızı teyit eden bir Cumhurbaşkanlığı genelgesi var. ‘Boş hiçbir tarla bırakmayacağız.’ Üretmezsek tükeneceğimizin farkına vardık. Cumhurbaşkanının atmış olduğu bu adımı çok önemli görüyoruz. Çok olumu bir adım ama yetersiz. Çünkü bunun çok daha zor koşullarda uygulanabilmesi için tekrar söylüyorum; tarımsal girdilerimizin çiftçinin alabileceği girdi fiyatlarının minimize edilmesi lazım, aşağı çekilmesi lazım. Bunlar; mazot, ilaç, gübre… Yani üretimi minimize ederek, fiyatları aşağı çekerek üreticinin üretim olanaklarını çoğaltacaksınız çünkü şu anda üreticinin limonu dalında 50 kuruş ve markette 12 lira. İşte bu paradoksları engelleyebilmek adına bütün boş kalan arazilerimizin ekilmesi lazım. Bizim feda edecek topraklarımız yok, her bir karış toprağa ihtiyacımız var ” dedi.

 

“KENDİ KENDİMİZE YETECEK KADAR STOĞUMUZ YOK”

Toprakların yanlış uygulamalardan dolayı çok kirletildiğini söyleyen Birim, “Bizim topraklarımız eski topraklarımız değil. Yanlış uygulamalardan dolayı, yanlış ilaçlamadan dolayı topraklarımızı elden çıkardık. Ama zamanında ilaçlama ve gübreleme ziraat mühendisleri eşliğinde bilinçli bir şekilde kullanılabilseydi şu anda bu durumda olmayabilirdik. Doğal gübrelemeyi sürdürebilseydik şu anda bu topraklarımızı kaybetmeyebilirdik. Topraklarımızın alanı daraldıkça, bir de yanlış politikalardan dolayı çiftçilerimizin altından kalkamayıp, kendilerini alan dışına atması, üretimden vazgeçmesi üst üste gelen olumsuz durumlardır. Remi kurumların açıklamalarına baktığımızda şu anda kendi kendimize yetiyor gibi görünsek de dışarıdan yapmış olduğumuz ve tamamen siyasi tercih olan dış alım yeteri kadar stoğumuzun olmadığının bir göstergesidir. Biz yıllarca Rusya’dan ve Ukrayna’dan tahıl ürünler dahil yağlı ürünler ve son zamanlarda da yaşadığımız yağ krizi yeteri kadar stoğumuzun olmadığını ortaya koyuyor ve bundan dolayıdır ki yetkililer ‘üretimi arttıralım, nadasa tarla bırakmayalım’ diyorlar. Geçmişte yaptığımız hatalar umarım artık bugünlerde tekrarlanmaz. Dolayısıyla bugün geldiğimiz nokta sebep değil, sonuç” diye belirtti.

 

“BUĞDAY EKİM ALANIMIZ 9,5 MİLYON HEKTARDAN 7 MİLYON HEKTARA DÜŞMÜŞTÜR”

Bundan sonra tarımda izlenmesi gereken yol haritasına ve tarımda bugünlere gelinmesinin sebeplerine değinen Birim, “Aslında bugün tarım ülkesi olan ülkemizde, kıtlık, gıda enflasyonu, gıdaya güvenirlilik hiç konuşulmamalıydı. Bizim bu konuları konuşuyor olmamız bile geçmişte yaptığımız hataların semeresidir.  Çiftçi, son yılların istatistiğine göre 3,5-4 milyon hektardan çekilmiş, ekim yapmaktan vazgeçmiştir. Sigortalı işçi sayısı git gide azalmakta. 2000 yılında Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı olan çiftçi sayısı 2 milyon 800 bin iken, 2017’de 2 milyon 100 bin civarına düşmüştür ve 2017’de sonra da hiçbir açıklama yapılmamıştır. Buğday ekim alanımız 9,5 milyon hektardan 7 milyon hektara düşmüştür ve biz bunu ithalatla kapatmaya çalışıyoruz. GSMH’da tarımın payı 2020 yılında yüzde 10,3’ken 2021 yılında yüzde 5,6’ya gerilemiştir. Yüksek enflasyon karşısında bugün gıdaya erişimde tüketicinin karşılaştığı sıkıntılar acilen çözüme kavuşturulmalıdır. Tarlada başlayan sorun tarlada çözülmedikçe ekonomik gıda güvencesi hayaldir. Çiftçi tarımsal gübresini atamadığı için bu sene rekolte düşük olacak. Küçük ve orta ölçekli aile işletmeleri derhal teşvik edilmeli, desteklenmeli, dış alım politikasından süratle vazgeçmeliyiz” ifadelerine yer verdi.