Tepe: “Eğer ahlaklıysanız mesleğinizi de ahlaklı yapıyorsunuz”

Tepe: “Eğer ahlaklıysanız mesleğinizi de ahlaklı yapıyorsunuz” cukurovagazetesi.com

Mersin Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Rüstem Kaya Tepe, konuk olduğu bir televizyon programında gündeme dair sorularını yanıtlarken, gazeteciliğin etik kurallarından bahsetti. Gazetecilikte ahlak kurallarının önemine dikkat çeken Tepe, “Gazetecinin gözü ve ahlakı çok önemli. Başka hiçbir meslekte ikisinin paralellik gösterdiği dal görmedik. Eğer ahlaklıysanız mesleğinizi de ahlaklı yapıyorsunuz” dedi.


Haber – Barış Köksal

Bir televizyon programına konuk olan Mersin Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Rüstem Kaya Tepe, gündeme dair soruları cevapladı. Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığına seçilme sürecini anlattıktan sonra 29 yıl önce katledilen Araştırmacı Gazeteci Yazar Uğur Mumcu’yu anan Tepe, “Uğur Mumcu, onurlu bir gazeteci bizim açımızdan tarihsel süreçteki en önemli yeri o. 6 Nisan 1909’dan itibaren gazeteci Hasan Fehmi’nin öldürülmesinden sonra 60’ın üzerinde gazeteci öldürüldü. 24 Ocak’ta katledildi hala faili meçhul ve çözülemiyor. Karanlıkta kalan bir fail durumu var. Gazeteciler açısından Uğur Mumcu’nun yeri çok farklı. Gazeteciliğe bakış açısı, gazetecilikteki yeri, araştırmacı gazeteciliği olarak Türkiye’de örnek teşkil etmiş hafızalara kazınan pek çok haberi var. Bunlardan bir tanesi hayali ihracat haberi. Rabıta kitabında tarikatların gelecekteki tehlikelerinden bahsetmişti. Susurluk’la alakalı önemli tespitleri var. İleri öngörüleri o kadar önemli oluyor ki. O zaman belki onlara kulak verilseydi belki de çağımızın önündeki devletimizi sıkıntıya sokacak pek çok sıkıntıyı çözmüş oluruz. Ama velhasıl 50 yıllık bir ömür 30 yıllık bir mücadele sonrasında Uğur Mumcuyu kaybettik. Dediğimiz gibi çok değerli miraslar bıraktı. Bizlerde yeni genç gazetecilere taşımamız lazım. Atatürk ilke ve inkılaplarını savunan, özgür ülkeyi savunan, düşünceyi savunan, bağımsız, doğruyu savunan bir gazetecilik yaptı. Her zaman güçlünün yanında olmayışı birilerini hep rahatsız etti. Hatta ölümle ilgili söylemiş olduğu çok önemli sözler var, ‘mezarımızda çiçekler açacak hey halkım unutma bizi’ dedi. Aslında öleceğini biliyordu. Böyle bir tehlike altında olduğunu hep ifade ediyordu. Cesur bir gazeteciydi, şimdi bu tür gazetecileri görmek çok zor. Ama tarihimize yön veren gazeteciler var” ifadelerini kullandı.

 

“CEMİYETİMİZ BAĞIMSIZ AMA BİR ÜST ÇATI ÖRGÜTLERE ÜYE”

Mersin Gazeteciler Cemiyeti’nin kuruşundan ve politikasından bahseden Tepe, “1975 yılında kuruldu. Bağımsız cemiyetiz ama bir üst çatı örgütlere üye olunabiliyor. Türkiye Gazeteciler Federasyonuna üyeyiz. 1975 yılında gazeteci büyüklerimizin kurduğu bir cemiyet. Ve sonrasında en son 350 üyemiz var. Bu 350 üyemizden vefat edenler, mesleği bırakanlar vardı. Yönetime geldiğimizde bununla ilgili bir çalışma yaptık. Şu anda 325 civarında bir üyemiz var ilçelerde dahil. 1975’de cemiyet kurulduğunda sadece yazılı basın varmış. Daha sonra radyoların, televizyonların devreye girmesiyle üye sayısı değişiyor. Sadece radyonun gazeteci olabiliyor, televizyon gazetecisi olabiliyor. Şimdi internet mecrası güçlü ve hızlı ilerliyor. Sorunlarıyla beraber geliyor. Ama internet gazeteciliği de bizim cemiyetimizin üyesi. Bu şekilde bir üye yapımız var. Kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu statüsünde kavuşmak, basın özgürlüğüne bir engel olarak görülüyor. Daha önce bununla ilgili çalışmalar yapılmış oda statüsüne geçilmekle ilgili. İyi gazeteci olabilir ama odanın içerisinde farklı sebeplerden ötürü ihraç edilebilir gibi basın özgürlüğüne tehdit olarak algılanmış bu nedenle de odayla ilgili çalışmalar yapılmamış. Yoksa üye sayısını sağladığınız zaman olunabiliyor. Şu an bir dernek şeklinde devam ediyor” şeklinde konuştu.

 

“ÇOK PARA KAZANILMAK İÇİN YAPILACAK BİR İŞ DEĞİL GAZETECİLİK”

Gazetecilik mesleğinin ilkelerine değinerek, bu mesleğin her şeyden önce gönül işi olduğunu söyleyen Tepe, “Genç meslektaşlarımıza örnek teşkil edecek o kadar çok insan var ki. Maddi ihtiyaç sağlansın diye çok para kazanılmak için yapılacak bir iş değil gazetecilik. Tamamen bir meslek olarak görmekten ziyade yaşam tarzı olarak görmek lazım, içten gelerek yapılması lazım. Aşkla yapılacak bir iş bu iş. Ama özellikle bu yeni medyayla beraber iletişim fakültelerinden mezun sayılarının çok azaldığını gördük. Değişik etkenler olabilir, ekonomik etkenler ağır basıyor olabilir. İdealist olunmadığı sürece bu mesleğin tercih edilmediğini görüyoruz. Bu da bizi üzüyor. Demokrasinin olması için gazeteciliğin devam etmesi, denetlenmesi lazım. Önündeki tüm engellerin kaldırılması gerekiyor. Ondan dolayı da gazetecilerin daha teşvik edici bazı sebepler olarak sektöre dahil olmaları gerekiyor. Ama dediğim gibi iletişim fakültelerinin kapandığını görmek biz üzüyor. Aslında hakkıyla yaptıktan sonra iletişim mezunu olunmasına da gerek yok. Uğur Mumcu mesela avukattır. İşini hakkıyla yaptıktan sonra gelirini onunla kazandıktan sonra fark etmiyor. Bizde alaylı çok gazeteci var. Usta çırak ilişkisiyle birçok gazeteci yetişiyor. Mezunların yüzde 5’inin iş bulduğu bir camiadan bahsediyoruz. Yüzde 5’inin de yerel anlamdaki basın kuruluşlarında değil de İstanbul gibi bir kentte şansını denemek istemesi, hayatını o şekilde idame ettirmek istemesi tercihle alakalı. Yereller çok tercih edilmiyor. 1992 yılında ilk radyo televizyonlarda yayınlanmaya başlandığında ilk radyoyu kuranlardanız. Bizim maceramız öyle başladı. Daha sonra televizyona geçti. Bu şekilde devam ediyoruz” diye ekledi.

 

“GAZETECİNİN GÖZÜ VE AHLAKI ÇOK ÖNEMLİ”

Gazetecilik mesleğinin bir ahlak çerçevesinde yapılması gerektiğini kaydeden Tepe, “10 Ocak Çalışan Gazeteciler etkinlikleri kapsamında Gazeteci Gözü diye. Çünkü gazetecinin gözü ve ahlakı çok önemli. Başka hiçbir meslekte ikisinin paralellik gösterdiği dal görmedik. Eğer ahlaklıysanız mesleğinizi de ahlaklı yapıyorsunuz. Görüş açısı olarak da şunu söylemek lazım. Gazeteci Gözüyle isimli fotoğraf sergimizde, kentteki gazetecilerin çekmiş olduğu fotoğrafların tarihe nasıl yansıdığına bakıyor. Sonuçta bir fotoğraf çekiyorsunuz, o fotoğrafta bir kuzu var diyelim köpek de kuzunun boğazına yapışmış. O fotoğrafta onu görürüz. Ama kadrajı aştığınızda, bir bakıyorsunuz ki kuzu çamur içerisinde köpek de onu kurtarmaya çalışıyor. Gazeteci olarak baktığınızda art niyet içerisinde olursak böyle bir çerçevede yorumlayarak lanse edilebilir” diye konuştu.

 

“AKDENİZ VE MEZİTLİ BELEDİYELERİ ÇATIMIZ İÇİN ÇOK ÇALIŞTILAR”

Gazetecilik mesleği için çalışma alanının önemine dikkat çeken Tepe, “10 Ocak 2021’de Mersin Gazeteciler Cemiyeti’nin lokal binası, 10 Ocak 2022’de de hizmet binası açıldı. 10 Ocak bizim için önemli bir gün. Gazetecilerin haklarının yasal bir sürece girdiği gün. Önce bayram olarak kutlanıyordu, bayram niteliğini kaybederek gün olarak anılıyor. Günümüzde özel şeyler olsun istedik. Yönetime geldiğimizde de çok güzel programlarımız oldu. İyi yerleri oldu cemiyetimizin, her başkanımız öyle ya da böyle cemiyetimiz güzel yerlere geldi. Ama bir şekilde kira, uygun olan yerler sonrasında arayış içindeydik zaten. Hem kiradan kurtulmak için, kullanılabilir olan bir yerin arayışı içindeydik. Başkanlarımızla görüştük ve o zaman hem Akdeniz Belediye Başkanımız Mustafa Gültak, hem de Mezitli Belediye Başkanımız Neşet Tarhan çok sıcak bir ilgi gösterdi. Her başkanımız aslında ihtiyacınız varsa giderelim dediler ama iki başkanımız daha ilgiliydi bu konuda. Neşet Başkanım, hemen yer belirleyelim yerimizi açalım dedi. Geçen sene lokalimizi açtık. Pandemi sürecinde lokal çok istediğimiz gibi çalışmıyor ama aktif. Önümüzdeki günlerde daha aktif olarak kullanacağız. Özel programımızı orada alıyoruz. Çok da güzel keyifli bir yer” sözlerine yer verdi.

 

“HERKES BEN GAZETECİYİM DİYEREK DOLANIYOR”

Sürekli olarak gazetecilikle ilgili olarak üniversitelerde paneller sergilediklerini, gazeteciliğin etiğini anlattıklarını ve herkesin de gazeteci olmaması gerektiğini aktararak, yurttaş gazeteciliğinin tehlikelerini uyarlamaya çalıştıklarını söyleyen Tepe, “Yeni medyanın nasıl sorunlar yaratabileceğini anlatmaya çalışıyoruz. Vatandaş gazeteciliğinin tehlikeli olduğu boyutlarına değiniyoruz. İnternetten birçok vatandaş meslek ilkelerini bilmeden gazetecilik yaptığını sanıyor bu da bizi çok sıkıntıya sokuyor. Özellikle profesyonel alanda bu işi yapanları. Herkesin içinde yatan gazeteci varmış bir anda ortaya çıktı. Herkes ben gazeteciyim diyerek dolanıyor. İyi niyet yapılmış olabilir beki ama kötü niyetli olanların da fazla olduğunu biliyoruz. Bir an önce internet gazeteciliğinin yasası çıkması lazım. Kanunla ilgili eksikler var.  İnternet TV yayıncılığıyla ilgili düzenleme yapıldı ama internet siteleriyle alakalı düzenleme yapılmadı. Radyo, televizyonlar ve gazeteler çok ciddi bir denetim altındalar. Gazeteler, basın savcıları tarafından kontrol ediliyor, Basın İlan Kurumu çok ciddi denetliyor, Radyo ve televizyonlar RTÜK tarafından denetleniyor. Meslek birlikleri telif ödemeleriyle ilgili zaten ellerini açmış bekliyor. Bu kadar baskı, kontrol altında görevimizi yapmaya çalışırken bazıları kontrolsüz bir şekilde ilerliyor. Profesyonel anlamda bu işi yapan gazeteciler belli bir süzgeçten geçerek haberleri servis ediyorlar ama diğer yandan süzgeçten geçirmeden çok rahat haberi kendi istedikleri gibi verebiliyorlar. Bu da dediğim gibi sorun yaratıyor. Her dönem oluyor bu, düzene oturuyor ama bu da zaman alıyor” diye ekledi.

 

“BİZİM İÇİN ANA TEMA ÜYELERİMİZLE İYİ GÜNDE KÖTÜ GÜNDE BERABER OLMAK”

Gazetecilik için birlik ve beraberliğe dikkat çeken Tepe, “Onlara uygun çalışma ortamı sağlamak, görevlerini yapabilmeleri için önlerindeki tüm engelleri kaldırmak ve buna aracılık etmek. Bizim hedefimiz bu. Biz bir kanun yapıcı değiliz. Biz sadece bu tür ana kıstaslarda aracı olanız. Ekonomik anlamda rahatlaması adına ne varsa onun üzerine çalışmak.  Şu anda federasyonumuzla beraber, her bölgeden federasyona yansıyor. Türkiye Gazeteciler Federasyonunda da genel başkan yardımcısıyım aynı zamanda. Oradan bir üst kesime, meclise ya da daha alakalı kişilere bu sorunları anlatmamız gerekiyor. Girdi maliyetlerinde korkunç artışlar var. En başta Türkiye’de kağıt yok. Türkiye’de gazete kağıdı artık üretilmiyor. Bunun bir an önce çözülmesi lazım. Şu an ithalatçıların tamamının inisiyatifine kalmış durumda” diye ifade etti.

 

“BASINDAKİ MALİYETLERİN BİR ÖNCE ÇÖZÜLMESİ GEREKİYOR”

Basının bir il için önemine dikkat çekerek, sorunlarının ortadan kaldırılması gerektiğini ekleyen Tepe, “Tamamen dijitale de dönmek lazım buna kimse yok demez. Ama kitaplar da tamamen dönecek mi? Hala kitap var, hala insanlar kitap okuyor. Geleneksel olarak da devam etmek lazım. Şimdi gazete sahipleri parasını verdiği halde kağıt bulamıyor. Öyle bir sıkıntı var. Mersin’de 8 günlük gazete var nitelikli olarak Basın İlan Kurumundan ilan var. Ama bunun yanında iki tane daha günlük gazete çıkıyor önümüzdeki süreçte onlar da nitelikli halde olacak. Haftalık aylık gazeteler var, dergilerimiz var, 16 tane yerel radyomuz var, 6 tane televizyonumuz var, iki tanesi kablolu yayında iki tanesi ise uydulu yayın yapıyor. Televizyonlarla da ilgili ciddi sorunlar var. Uydu maliyetlerinin yüksekliğini sürekli dile getiriyoruz. Öyle bir hal ki, biz televizyon yayıncısıyız, yerel bir yayıncıyız ama uyduyu çıkınca kimse bize uyduyu çıkınca yerel yayıncı demiyor. Siz ulusalsınız artık diyor. Öyle adlandırıyoruz. Bu maliyetlerin bir önce çözülmesi gerekiyor” dedi.

 

“YERELİN EN BÜYÜK ZORLUĞU, YEREL OLUNMASININ BİLİNMESİ LAZIM”

Tepe, “Yerelin en büyük zorluğu, yerel olunmasının bilinmesi lazım. Bu bilinmeyi de birkaç yere koyabiliriz” diyerek, basındaki sorunların giderilmesinin öneminden bahsederek, “Birincisi, bizim bürokrasi kesimi dediğimiz insanların ana akım medyada çok daha fazla yer almak ya da orada yer almaları çok önemliymiş gibi görmek bizi çok rahatsız ediyor. Sonuçta yerel yayıncı ne olursa olsun, kentinden haber veriyor. Ve yayının yüzde m80’ini ona ayırıyor. Sokağından, mahallesinden haber veriyor. Dünyadaki uygulama çok farklı. Amerika’da, Fransa’da yerel yayınlar her zaman daha güçlü. Ekonomik olarak da güçlü. Vatandaşın da o şekilde olması lazım. 3, 5 saniye haber olacak mı olmayacak mı diye takipten ziyade haber ihtiyacının hepsinin yerel medyadan alması lazım. Onlarla ilgili içerik kalitesi olarak sorunlar vardı. Bu sorunların aşılması gerekiyordu. Yerel yayıncı, işin içinde TV olarak dekor, kostüm, makyaj olarak her şey buna dahil oluyor. Belli başlı programlarda rekabet şansı yok. Radyoda durum çok farklı. Orada her şekilde rekabet yapılabiliyor. Gazetelere bile baktığınızda sayfa sayısı, baskı kalitesiyle ilgili baktığınızda yine aynı rekabet koşullarına orada yaşayamıyorsunuz ama içerik olarak baktığınızda kendinize özel haberler, araştırmacı gazetecilik yaparsanız rekabet sağlanır. Gazetecilerin bülten gazeteciliğinden çıkıp özel haberler üzerinde çalışması gerekir. Bunu neden yapamıyor? Bu da bütçeyle ilgili. Bunu yapabilmek için fazla işçi çalıştırmak gerekiyor. Bu da bire gelir kaynağına bağlı. Bunlar da reklam kaynakları oluyor” sözlerine yer verdi.