Mersin Kadın Platformu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü kapsamında basın açıklaması düzenlendi. Açıklama öncesi kadınlar Kushimoto Sokağı’ndan yürüyüşe başlayarak Özgecan Aslan Meydanı’na kadar yürüdü. Platform adına konuşan Derya Narlı, “Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden resmi olarak çıkmasının ardından her geçen gün kadınlara ve LGBTİ+lara yönelik saldırıların artarak devam ettiğini” dedi.
Haber – Mehmet Çetin
Mersin Kadın Platformu 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü kapsamında yürüyüş düzenlendi. Mersin Kushimoto Sokağı’nda sloganlarla başlayan kadın yürüyüşü, Özgececan Aslan Meydanı’nda basın açıklaması yapılmasıyla birlikte son buldu. Kadın Platformu adına açıklamayı okuyan Gülbahar Şöfer, Yaşanılan her türlü erkek-devlet şiddetinin karşısında mücadele edilerek kazanılacağını söyleyerek, “Gücümüzü kadın dayanışmasından alıyoruz. Her kim İstanbul Sözleşmesi’nin geçerliliği yoktur derse, karşısına ‘İstanbul Sözleşmesi biziz’ diyerek dikiliyor, hayatlarımıza, haklarımıza sahip çıkıyoruz. Kadınları erkeğe, sermayeye ve devlete daha da bağımlı hale getirmek için her türlü krizi fırsata çevirmenin hesabını yapanlara karşı sesimizi yükseltmek hesap sormak için isyandayız! Emeğimiz, bedenimiz ve kimliğimiz üzerindeki binlerce yıllık erkek egemen sömürü düzenine karşı isyandayız! Sermayeye, ranta, savaşa aktarılan bütçeye karşı toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe hakkımıza sahip çıkmak için isyandayız! Fetvalarıyla ne giyeceğimizi, ne söyleyeceğimizi, nasıl yaşayacağımızı, erkeğe biat ve itaat etmemizi dayatarak bize sınır çizenlere karşı isyandayız!” dedi.
“25 KASIM’DA HAKLARIMIZ İÇİN SOKAKLARDAYIZ”
Kadın Platformu adına basın açıklamasını okuyan Zeynep Ersürer, “Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü. 25 Kasım 1960'da Dominik Cumhuriyeti’nde faşist diktatör Trujillo’ya karşı mücadelenin öncüsü olan üç kız kardeş; Maria Mirabel, Minerva Mirabel ve Patria Mirabel diktatörün askerleri tarafından katledildi. Kod isimleri Kelebekler olan Mirabel Kardeşler 61 yıldır dünyanın dört bir yanında erkek-devlet şiddetine karşı direnen kadınların özgürlük mücadelesinde yaşıyor. Her 25 Kasım’da Kelebekler’in kanat çırpışını direngenliğimizle, inadımızla, isyanımızla sokaklara taşıyoruz. Bu 25 Kasım’da da hayatlarımız, haklarımız ve birbirimiz için sokaklardayız. Bugün dünyanın dört bir yanında eşitsizliğe, yoksulluğa, savaşa, nefrete, erkek devlet şiddetine karşı tüm renklerimizle, isyanımızla sokakları, meydanları dolduruyor mücadeleyi birlikte örüyoruz. Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz. Kadın hareketinin mücadelesi ile imzalanan İstanbul Sözleşmesi'nden bir gece yarısı hukuksuzca geri çekilen, katilleri meclis sıralarında oturtan,faillere verdiği cezasızlıkla şüpheli kadın cinayetlerinin önünü açan, yaşamak için kendisini öldürmek isteyen fail erkeğe öz savunma uygulayan kadınları cezalandıran, faillere kurmadıkları barikatları kadınlara kuran, LGBTİ+’ları hedef göstererek nefreti örgütleyen erkek şiddetinin karşısında susmuyoruz, korkmuyoruz, birbirimizi, yaşamımızı, hayatımızı savunmaya devam ediyoruz” dedi.
“HER GÜN YAKLAŞIK 3 TANE KADIN ÖLDÜRÜLÜYOR”
Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi’nden resmi olarak çıkmasının ardından her geçen gün kadınlara ve LGBTİ+’lara yönelik saldırıların artarak devam ettiğini kaydeden Derya Narlı, “Kadınları şiddete karşı koruyan 6284 uygulanmıyor. İktidarın kadın düşmanı ve cezasızlık politikalarından güç alan erkek şiddeti her gün en az 3 kadını aramızdan alıyor. İstanbul'da Başak Cengiz'i sokak ortasında öldüren katil ‘savunmasız olduğu için onu öldürdüm’ diyebiliyor. Faillerin keyfi bir şekilde kadın cinayetlerini meşrulaştıran ifadeler kullanması tesadüf değil! İstanbul Sözleşmesi’ni feshederek kadın cinayetlerinin önüne geçmek için caydırıcı cezalar uygulamayanlar ve kadın düşmanı açıklamaları ile kadınları hedef haline getirenler bu cinayetin sorumlularıdır. Şiddeti önlemek yerine varlığını sürdürmek için şiddeti araç haline getiren, kadınların, LGBTİ+'ların yaşamlarını şiddetle kuşatan erkek ittifakı karşısında hayatlarımızdan ve birbirimizden vazgeçmiyoruz. Ellerimizi ve sesimizi birleştirirerek dayanışmayı ve mücadeleyi büyütüyoruz. Heteronormatif düzen içerisinde kendi makbul sınırları dışında kalan herkese saldıran iktidarın nefret politikaları LGBTİ+’lara yönelik saldırıları ve ayrımcılığı derinleştiriyor. Hayatlarımızı kıskaç altına alan nefret politikaları karşısında renklerimizden, arzularımızdan, birbirimizden vazgeçmiyoruz, isyanımızı büyütüyoruz” şeklinde konuştu.
“BİZ KADINLAR TOPLUMSAL ALANIN HER AŞAMASINDA VARIZ”
“Dünya emeğimiz üzerinde dönüyor” diyen Narlı, “Pandemi boyunca da ekonomik ve sosyal güvenceden yoksun bırakılırken, daha fazla yoksullaşıp, işsizleşip, güvencesiz- kayıt dışı çalışma koşullarında sömürülürken, istihdamdan kopup hane içi tüm bakım yüklerini karşılıksız olarak yüklenmek zorunda kalırken, şiddet ve istismar tehdidi altında yaşamaya zorlanırken, çözüm üretmek yerine kadına yönelik şiddeti ve istismarı meşru gören bu anlayışı, ürettiği politikaları ve uygulamalarını kabul etmiyoruz. Biz kadınlar toplumsal alanın her aşamasında varız ve var olmaya devam edeceğiz. Hayatlarımıza ve emeğimize sahip çıkmaya her koşulda devam edeceğiz. Dinci gericilik erkek şiddetini ve patriyarkayı meşrulaştırmanın aracı haline getiriliyor. Diyanetin fetvalarıyla hayatlarımızın her anına makbul kadın sınırları dayatılıyor, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren bir kurumun her yerde açtığı aile irşat büroları ile kadınlar aileye kapatılmaya, aileden çıkış imkansız hale getirilmeye çalışılıyor. Diyanetin fetvalarıyla erken yaşta evlilikler, çocuk istismarı meşrulaştırılıyor. Taliban’ın inancı ile ters bir yanı olmadığını söyleyen iktidar Afganistanlı kadınların hayatlarına kasteden cihatçı terör örgütünü Ankara’da ağırlıyor. Türkiye’den Afganistan’a yaşamlarımızı kuşatan dinci gericilik karşısında ellerimizi ve sesimizi birleştirilerek dayanışmayı ve mücadeleyi büyütüyoruz” diye ekledi.
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN ÇEKİLMEMELİYDİ”
İstanbul Sözleşmesi’nin önemine vurgu yapan Şöfer, “İstanbul Sözleşmesinin fesih kararına karşı İstanbul Sözleşmesi uygulansın demek için isyandayız! Her türlü yasağa ve baskıya karşı eşitlik ve özgürlük için isyandayız! Her gün erkek devlet şiddetiyle katledilen kadınlar için isyandayız! İşsizliğe, yoksulluğa, güvencesizliğe, gericiliğe, tacize, tecavüze, istismara, kadın katliamlarına karşı isyandayız! Ölüme karşı yaşamı, savaşa karşı barışı, Nefrete karşı gökkuşağını savunmak için isyandayız! Hakkımız olanı ancak sokaklarda olarak alacağımızı, evde, işte, sokakta, cezaevinde, okulda ve yaşadığımız her yerde mücadeleyi büyütürsek kazanacağımızı biliyoruz ve bir kez daha hep birlikte yineliyoruz; İstanbul sözleşmesi biziz!” şeklinde konuştu.