TÜİK verilerine göre yüzde 70,6’sı erkek ve yüzde 29,4’ü kız çocuğu olmak üzere 720 bin çocuk işçi bulunmaktadır. Türkiye’de mevsimsel olarak, çocuk işçiliğin en az olduğu Ekim-Aralık aylarında yapılıyor, bu da çocuk işçiliğin gerçek boyutlarını gizliyor. Bunlar göz önüne alındığında, Türkiye’de en az 2 milyon çocuk işçi olduğu görülmektedir. Çalışan çocukların ise sadece yüzde 65,7’si eğitimine devam edebiliyor.
Haber – Vecdi Yenigül
İş gücü piyasasında esnek, ucuz emek anlamına gelen çocuk işçilik salgınla birlikte faz değiştirdi ve artış gösterdi. Ekonomik krizin etkileriyle birleşen ve iş gücünün daha da ucuzladığı, çalışma koşullarının arttığı salgın sürecinde, çocuklar ucuz ve esnek bir iş gücü olarak çalışma hayatına daha fazla katıldı. Hane halklarının gelirinin azalması, bu dönemlerde ucuz iş gücü tercihinin artması, hanedeki yetişkinlerin iş gücünden dışlanması da çocuk işçiliğin artmasına sebep oldu. Bu yıl ILO dünyada çocuk işçiliğine son vermeye yönelik yasama ve uygulama eylemlerini teşvik etmek amacıyla ‘Çocuk İşçiliğinin Sona Erdirilmesi Uluslararası Yılı’nı başlattı. ILO ve UNICEF, geçtiğimiz yıl, son 20 yılda kaydedilen ilerlemenin ardından Covid-19 salgını nedeniyle milyonlarca çocuğun çocuk işçiliğine itilebileceği ve çocuk işçiliğinde ilk kez artış görülebileceği belirtmişti.
“OKULLAR AÇILSA BİLE BAZI AİLELER ÇOCUKLARINI ÇALIŞTIRMAYA DEVAM EDECEK”
Çocuk işçiliğin yaygınlaşması ve derinleşmesinde en önemli faktörlerden birisi okulların kapanması oldu. Okulların geçici olarak kapanması 130’u aşkın ülkede 1 milyarın üzerinde öğrenciyi etkiledi. Salgınla birlikte artan işsizlik, yoksullaşma göz önüne alındığında, okullar tekrar açılsa bile bazı aileler maddi sorunlar nedeniyle çocuklarını okula gönderemeyerek çalışmaya devam ettirecektir. Araştırmalar belirli ülkelerdeki yoksulluk oranlarında yüzde 1’lik artışın, çocuk işçiliğinde en az yüzde 0,7’lik bir artışa yol açtığını gösterdi. Salgında ekonomik gelir sağlamak amacıyla çocuk işçilerin çoğunluğu tehlikeli işlere girmeye mecbur kaldı. Kız çocuklarının tarım sektöründe ve ev işlerinde sömürüye karşı daha savunmasız olmasıyla, toplumsal cinsiyet eşitsizliği daha da derin bir hal aldı. İSİG’in paylaştığı verilere göre, dünyadaki 160 milyon çocuk işçiden 97 milyonunu erkek çocuklar oluşturmasına rağmen, kız çocukların haftada en az 21 saatlik ev içi emeği hesaba katıldığında çocuk emeğindeki cinsiyetler arası fark belirgin biçimde azalıyor. 2000 yılında dünya genelinde 246 milyon olan çocuk işçi sayısı 2016 yılında 152 milyona düşmüştü. Ancak geçen 4 yıl içinde çocuk işçi sayısı yeniden yükselişe geçti ve 8 milyon artarak 160 milyona ulaştı.
SALGIN DÖNEMİNDE ÇOCUK İŞÇİLERİN ÇOĞU UZAKTAN EĞİTİME DEVAM EDEMEDİ
Türkiye’de çocuk işçilik, üretimi ayakta tutan bir olgu sanılmaktadır. TÜİK verilerine göre yüzde 70,6’sı erkek ve yüzde 29,4’ü kız çocuğu olmak üzere 720 bin çocuk işçi bulunmaktadır. Türkiye’de çocuk işçiliğin gerçek boyutları ise verilerde perdeleniyor. Çocuk işçiliğin azaldığına dayanak gösterilen istatistiklerde başta göçmen çocuklar ve sayısı 1,5 milyonu bulan çırak, stajyer ve meslek eğitimi gören öğrenci olmak üzere çocuk işçiliğin ana gövdeleri eksik. Öte yandan çocuk iş gücü anketleri, Türkiye’de mevsimsel olarak, çocuk işçiliğin en az olduğu Ekim ila Aralık aylarında yapılıyor, bu da çocuk işçiliğin gerçek boyutlarını gizliyor. Bunlar göz önüne alındığında, bugün Türkiye’de en az 2 milyon çocuk işçi olduğu görülmektedir. Çalışan çocukların ise sadece yüzde 65,7’si eğitimine devam edebilmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı, okulda olması gerekirken çalıştığını tespit ettiği ancak ulaşamadığı çocuk sayısını yaklaşık 440 bin olarak açıkladı. Salgın döneminde çocuk işçilerin çoğunluğu ücretsiz internet, gerekli ekipman ve donanımın olmaması nedeniyle uzaktan eğitimine devam edemedi. Bu süreçte bir yandan çocuk işçi sayısı artarken, çocuk emeği sömürüsü daha da derinleşti, kuralsızlaştı.
ÇOCUK İŞÇİLİK AZALMAK YERİNE, TEHLİKELİ İŞLERE KAYIYOR
Çocuk işçilik azalmak yerine giderek daha çok ağır ve tehlikeli işlere doğru kayıyor. Türkiye’de çocuk işçilerin yüzde 30,8’i tarım, yüzde 23,7’si sanayi, yüzde 45,5’i ise hizmet sektöründe çalışıyor. Çocuk emeği, çocuk işçiliğin en kötü biçimleri arasında kabul edilen sokakta çalışma, küçük ve orta ölçekli işletmelerde ağır ve tehlikeli işlerde çalışma, aile işleri dışında, ücret karşılığı gezici ve geçici tarım işlerinde çalışma alanlarında yoğunlaşıyor. Çocuk işçiliğin en kötü biçimleri arasında sayılan tarım, Türkiye’de ücretli ve ücretsiz aile işçisi çocuk işçiliğin en yoğun olduğu iş kolu ve çocuk işçilik bakımından başlıca sektör. Çocuk iş cinayetleri de, ağırlıklı olarak çocuk istihdamının en fazla olduğu ve kötü çalışma koşullarının yoğun olduğu alanlardan biri olan tarımda yoğunlaşıyor. Tarım işçisi çocukların yüzde 64’ü 5–14 yaş arasındaki çocuklardan oluşuyor. Mevsimlik tarım işçilerinin çocukları ekonomik ve sosyal nedenlerden ötürü, 4–7 ay süreyle seyahat eden ebeveynlerine katılıyor, ailelerinin geçimlerine katkıda bulunmak için yaşlarına uygun olmayan işlerde çalıştırılıyor.
Çocuk işçi sömürüsünün bir boyutu da stajyer-kursiyer-çıraklık. 1,5 milyon civarındaki stajyer-kursiyer-çırak sömürüsüne ve çocukların diğer alanlarda çalışmasına 4+4+4 eğitim sistemiyle devam etmekte.
OKULLAR TATİL OLDUĞUNDA ÇALIŞAN ÇOCUK SAYISINDA ARTIŞ OLUYOR
İSİG’in paylaştığı verilere göre, ölen çocukların 58’ini göçmen çocuk işçiler oluşturuyor. Tarım-orman iş kolunda 294 ölüm, inşaat işkolunda 50 ölüm, metal işkolunda 37 ölüm, konaklama işkolunda 23 ölüm, ticaret işkolunda 21 ölüm meydana geldi. Çocuk işçi ölümlerinde 14 yaş ve altında ölüm 169 iken, 15-17 yaş arası ölüm sayısı 344 oldu. Çocuk ölümlerinde genel olarak her yıl mayıs ayından itibaren ciddi bir artış görülüyor. Okulların tatil olduğu aylarda çalışan çocuk sayısındaki artış, tarım istihdamının mevsimsel artışı, stajyerliğin artması gibi nedenlerle bu dönemlerde çocuk iş cinayetlerinde büyük bir artış yaşanıyor. Temmuz-Ağustos ayları en fazla çocuk işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiği aylar oluyor. Çocuk işçiliğinin ve çocuk iş cinayetlerinin önlenememesinin bir nedeni de bu alanda görülen cezasızlıktır. Cezasızlık faillerin cezalandırılmaması, ihlale maruz kalanların zararlarının giderilmemesi ve benzer olayların/ihlallerin bir daha yaşanmaması için herhangi bir önlemin alınmaması olarak tanımlanır. Cezasızlık devletlerin yönetme biçimidir ve benzer olayların/ihlallerin yeniden yaşanmasına yol açan bir kısır döngüdür. Çocukların çalıştırılması ve özellikle yaşanan iş kazası/cinayetlerinde de cezasızlık oldukça yaygın görülmektedir.
“ÇOCUK İŞÇİLİK YASAKLANMALIDIR”
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi taleplerini dile getirerek, “Çocuk işçiliğin getirildiği durumu ve çocuk işçi ölümlerinde bir “çocuk emek sömürüsü” olduğunu vurguluyoruz. Ucuz çocuk iş gücünü teşvik eden ve bunun altyapısını oluşturan eğitim sistemi ve eğitim politikalarına son verilmelidir. Çocuk emeğiyle ilgili veriler bilimsel, güvenilir ve düzenli bir şekilde yayınlanmalıdır. Kayıt-dışı çocuk işçi çalıştırılan kişi ve kurumlara göz yumulmamalı, caydırıcı cezalar verilmelidir. Yasadışı çocuk işçi çalıştırmayı önlemeye yönelik tedbirler alınmalı, denetimler etkin ve sıkı bir şekilde yapılmalı, ilgili mevzuatlar yürürlüğe koyulmalıdır. Tüm çocuklar ücretsiz ve detaylı sağlık taramasından geçirilmelidir. Yeterli, sağlıklı ve dengeli beslenme imkânı sağlanmalı, bağışıklık sistemleri kuvvetlendirilmelidir. Çocuk işçilik yasaklanmalıdır.